- 845 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HİKÂYELERİN “NEDENİ” OLAN UYDURUK BİR HİKÂYE
Zamanın birinde, dünyanın en batısında güzel mi güzel, tatlı mı tatlı bir güzeller güzeli yaşarmış. Bu güzel kızı gören aşık olur, mecnun olup çöllere düşüyormuş aşkından. Kızı göremeyince de yataklara bağlanıp, yemeden içmeden el pençe çekiliyormuş. Bir gün bu kız yağmur ormanlarının yakınlarında gezerken bir dev ile karşılaşmış. İlk başta kız çok korkmuş. Dev de buna tutulmuş, ilk görüşte. Dev bakmış ki kız korkuyor, hemen, kızı elinden kaçırmaması için teselli vermeye başlamış, dünya güzeline. Aman, demiş, güzel kız ne olursun korkma benden, sana benden zarar gelmez. Kız yine korkmaya başlamış. Dev, aman kız güzel kız… demiş. Kız ha bire tir tir titreyerek korkuyormuş. Kim korkmaz ki devin o cüzamı karşısında. Dev de baktı olacağı yok, kızı almış kaçırmış. Kız avazı çıktığı kadar bağırmış. Ama ne çare ki kız evinden uzaklaşalı epey olmuştu. Çaresiz sesini kırp diye kesti, boynu bükük devin omuzlarında sessiz hıçkırıklarla ağlamasını devam ettirdi. Dev kızı kendi şatosuna hapsetmiş. Kızdan o kadar hoşlanmış ki, dev onu göremediği an yemekten kesilir, sonra geceleri uyku denen varlığın gözlerinde makeslik buluyormuş.
Dev gündüzleri ava gidermiş. Akşamüzeri de avdan döner, avladığını yermiş. Hiç bir sonraki gün için erzak saklamazmış. Günübirlik yaşarmış. Dev ava gittiğinde kız da şatonun penceresinde otururmuş ta ki dev avdan dönünceye kadar. Dev her avdan dönüşünden kızı şatonun penceresinden görüyormuş. Kızın kendisini beklediğini zannedermiş. İşin aslı, aslında öyle değil tabii. Dev şatosuna yaklaşınca kız hemen oturduğu yerden sıvışıp, odasının bir köşesine çekiliyormuş. Her gün pelesenkte kız pencerede oturuyormuş. Dev ümit edip kızın gönlünü bakmaya çalışırken; kız da deve sevimli görünüp hürriyetinin yolunu arıyormuş. Hadi neyse!
Günün birinde, dev yine ava gitmiş. Güzeller güzeli kız da her günkü yerine, şatonun penceresinde oturmuş. Şatodan uçurumu kapsayan bulutları izliyormuş. Tam bu esnada yaşlı bir ihtiyar şatonun önünden geçmiş. İhtiyar, kızı görünce tutulmuş kıza. Bir süreliğine baka kalmış şatonun penceresinin dibinde. Güzeller güzeli daldığı yerden, öyle derine dalmış ki yaşlı adamı fark edememiş. Bir ara yaşlı adam farkında olmadan güzeller güzeli kıza ses vermiş. Ey güzel kız orda ne ararsın, demiş. Kız olduğu yerde irkilmiş önce, korkmuş. Etrafına bakınmış. Kimsecikler yok ortada, görememiş. Yaşlı adam tekrar seslenmiş. Ey güzel kız, benim, buradayım aşağıda, demiş. Kız başını şatodan aşağı çevirince yaşlı adamın cılız takatten düşmüş bedenini görmüş. Buyur amca, demiş. Yaşlı adam kızın pencerede öylece beklemesinin sebebini sormuş. Kız olan biteni anlatmış kısaca, lafını uzatarak. İhtiyar adam kıza gönül kaptırmış oracıkta ama belli ettirmiyormuş. Adam kıza bakmakta devam ederken, güzeller güzeli yaşlı adama acımış. Bey amca, demiş, birazdan dev gelir senin kokunu alırsa, bu zayıf nizâr haline acımadan parmaklarının arasında ezerek öldürür. Kız lafını bitirir bitirmez adamda bir telaş oluştu. Yaşlı adamın yüzünün buruşup acımsı hal alma ifadesinden anlaşılıyordu. A kızım, dedi yaşı adam, benimle gelsene; seni memleketine götüreyim. Güzeller güzeli yaşlı adama gülümsemeyle cevap verdi. Be amca bırak beni, dedi, sevdiceğim gelip beni alacak, bu yüzden onun yolunu beklerim. Yaşlı adam güzeller güzelin sevdiceğim gelecek deyince utandı, kıpkırmızı kesindi yanakları. Kıza alıcı gözle bakmakla kendisini aşağılara düşürdüğünü farkına vardı. Daha da şatonun penceresinin dibinde durmanın manasının aşağılık duygusunda boğdurucu olduğunu düşündü ve hızlı adımlarla oradan ayrıldı.
Güzeller güzeli kızı bırakalım da diğer gence gelelim. Hani güzeller güzelin sevdiceğim dediği kişi. Biraz da ondan size bahsedeyim. Delikanlı yakışıklı mı yakışıklıymış. Onu gören kızlar dertlenip hasta oluyorlarmış. Delikanlının yolunu pencerede gözetleye dururlarmış evlerinde. Nitekim bu delikanlının yaşadığı yerde, tüm kızların iştahı kesilmiş; yüzleri solmuş durumdaymış. Bu kızların yüzüne bir gülümse delikanlı, hemencecik iyileşiverecekler ama delikanlı kimseye aldırış bile etmiyormuş. Neyse…
Bu delikanlı şarkın en şarkında yaşarmış. Uzun boylu, postlu mostluymuş. Gözleri yakut giymiş, taşa uzunca baktığında adeta taşı parçalarmış. Kaldı ki can olan yürekler parçalanmasın. Bu delikanlı güzelliği yanında bir o kadar vurdumduymaz, bir sözü öteki sözüne itibar etmezmiş. Bir yerde geceleyince, orada sabahlarmış. Ve daha da o yere bir daha gelmezmiş. Bu yüzden onun yaşadığı yerde kızlar pencerelerde başlarını unutmuşlar. Bir gün gelir elbet umuduyla. Bizim delikanlı diyar diyar, ülke ülke geze dururmuş. Geçtiği yere bir daha uğramazmış. Bu yakışıklı mı yakışıklı delikanlının yolu bir gün devin şatosunun yanına düşmüş. Şatonun yanından geçerken öğlen vakti yeni girmişti. Şatonun penceresinin dibinden geçerken bir kızın sesini işitmiş. Durmuş olduğu yerde. Gelen bu sese kulak vermiş. Ses şatonun penceresinden geldiğini anlamış. Ve olduğu yerde bir sıçrayışla zıplamış, huuyup, pencereden şatonun içine, sandalyeye bağlı kızın ayaklarının dibine düşüvermiş. Nasıl zıplayabilir bu delikanlı demeyiniz. Çünkü bu hikâyede deve inanıyorsanız, bırakın buna, delikanlının zıplamasına da inanın ki hikaye devam etsin. Neyse lafı uzatmayalım. Delikanlı kızı görünce olduğu yerde kala kalmış. Çarpılmış kıza. Yavaş yavaş yerinden kalkmış, kızı sandalyeden çözmüş. Kızın elini tutmuş, kızın gözlerinin içine öylece ses çıkarmadan bakmış durmuş. Kız da bu delikanlıyı görünce ardı sıra geri kalmamış ve o da delikanlıya kanının ısındığını hissettirmiş. Sanki uzun bir zamandır bir birilerini tanıyorlarmış. Kız delikanlının elini tutarken devin geldiğini görmüş. Delikanlının kendisini eski sandalyesine bağlamasını istemiş. Bağladıktan sonra şatonun arka tarafına saklanmasını istemiş, çünkü dev gelir gelmez kızın yanına geliyormuş. Delikanlı kızı sandalyeye tekrar bağlamış ve kıza kendisini beklemesini istemiş. Ben gidiyorum şimdilik, demiş, gidiyorum ve ucu zehirli bir kılıç demirciler demircisi Süleymana yaptırdıktan sonra gelip devi öldüreceğim ve seni onun elinden kurtaracağım. Delikanlı bir sıçrayışta şatonun arka tarafına, pencereden atlamış. Arka tarafta saklanıp, tuz buz olup, kıpırdamadan durmuş. Kısa bir süre sonra güzeller güzeli kızı unutmuş delikanlı. Ve saklandığı yerden kalkmış, yoluna devam etmiş.
Ve bu hikâye için bir rivayet vardır. Derler ki güzeller güzeli kıza gönlü kaptıran ve sonra kızın bir sevdiceği olduğunu öğrenince kendisinden utanan yaşlı adam, bu delikanlının kızla karşılaşmasında kaç hafta sonra kızla karşılaşmış. Sonra yine derler ki hikâyelerde bir pencerede kıratlı prensesi bekleyen kız, aslında bu delikanlıyı bekliyormuş. O günden bugüne…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.