Ham Maddeler: Sayı Fasulyesi
Şu 1: Bizim apartmanda bir zaman makinesi var. Kulağa ilginç geliyor değil mi ? Ben yaklaşık 4 aydır o makineyle zamandan yolculuk yapıyorum. Bu makine normal bir asansör görünümünde. Dışardan görsen ”asansör bu” dersin ama değil. Basıyorsun düğmesine 45 dakikada anca geliyor. Hele ki bir de 5 ve 6 gibi binanın daha yüksek katlarındaysa kabin, önünde bağdaş kurup bekliyorum gelmesini. Bir şekilde geliyor ve içine girip basıyorum 5. kat düğmesine. Yaklaşık 3 buçuk saatte çıkıyor bizim daireye. Bu alete bindiğinizde saatler sonranın geleceğine gidiyorsunuz. Çünkü çok afedersiniz bu göt kadar kutuda zamandan ve mekandan soyutlanmış oluyorsunuz neredeyse. Merak edenler varsa içinizde gelsin bindireyin bi’ tur ama ne zaman ve ne şekilde ineceğimiz hakkında herhangi bir teminat veremem.
Şu 2: Bir ortamda zombi lafı geçtiğinde aklıma hep kombi geliyor. Oldukça basit bir çağrışım olduğunu kabul ediyorum fakat ben bu çağrışım yüzünden zombi filmi izleyemiyorum adam akıllı. Sebebi malum. Ne zaman bir zombi çıksa ekrana (genelde aniden, zart diye çıkıyorlar) aklıma kombi geliyor. Korkacağım yerde gülesim tutuyor kıkır kıkır. Sanki bütün zombiler ölmeden önce kombiymiş gibi.
Şu 3: Okuldan eve gelirken elektrik direğine yapıştırılmış bir ilan dikkatimi çekti: ”Kayıp muhabbet kuşu”. Kuş pazar günü kaybolmuş, muhtemelen kaçmış. Yakışıklı da bir hayvan. Kuşu bulanların Ankara Kuruyemiş’ e getirmeleri isteniyor. Şöyle düşündüm biraz. ”Lan” dedim ”Bu kuş denen hayvan uçabilen bir türse kayıp bir kuşu nasıl bulup akabinde de yakalayıp sahibine götürebiliriz ki ?” Kedi olsa köpek olsa neyse ama uçuyo yani bu, havada bu. Bulursak da ölü buluruz Allah korusun o zamanda sahibi ne yapsın onu ? Fuzuli keder, fuzuli ıstırap. Ayrıca ödül de konmuş başına. Sahibinin kuruyemişçi olmasından mütevellit leblebi, fındık, fıstık falan vereceklermiş ödül olarak. Net bir bilgiye sahip değilim bu konuda ama tahminim bu yönde.
Şu 4: Geçen yine dolmuş bekliyorum durakta. Bir de gördüm ki her zaman tıka basa gelen dolmuş bu sefer neredeyse boş geliyor. Ufaktan bi’ kıllanmadım da değil ama bindim yine de. Bir sonraki durakta yaşadığım şoku tarif etmekte zorlanıyorum. Dolmuş durduğu anda içeriye inanılmaz bir dede akını başladı. 1, 2, 3, 4… Bitmiyorlardı. Dört tarafım dedelerle çevrilmişti. Nereye baksam dede görüyordum. Tontonundan asabisine renk renk çeşit çeşit dede… Nuh’un gemisi gibi. Ve tabi ki boşlukta umarsızca, delice yayılan özgür ve yoğun bir dede kokusu. Sanki 50 yaş birden almıştım yolculuk boyunca. Dolmuştan indiğimde belim falan ağrıyordu.
Şu da 5: Marka giyeceğine hırka giy.
H. Barış Beledin
cellde.tumblr.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.