- 793 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Köşeler
Bir ara, aralık duran kapıyı – karamel rengiydi, üstelik dikdörtgenden çok daireye benziyordu – açmak istedim. Ardında mühim şeyler sakladığını hissediyordum, hem iliklerime kadar… Bir kapı, alışılmışın dışında olmayan, alelade bir kapı yuvarlak olmazdı. Belki dikdörtgen, hatta belki kareye yakın… Ama yuvarlak bir kapı, sıradışıydı.
Ardında seni saklayabileceğini düşündüm sonra bir ara. Seni bana getiren şeyleri düşündüm – o şeylerden fazla yoktu, aslında pek azı konuşulmaya değerdi- bir cümlenin herhangi -bir çok yerinde- gizlenebilecek o paranteze sığabilirlerdi. Ya da seni benden çalmayacak olanları tırnak içine alabilirdik, mümkündü bu.
Demiştim ya, dün yuvarlak değildi o kapı. Keskin köşeleri vardı; şekli önemli değildi, köşeler aynı sayıdaydı. Yontmaya çalışmanın beni yaralayacağını biliyordum. Köşelerin olması anlaşılabilirdi, köşelerim vardı anlaşılmıyordum.
Bir ara, aralık duran kapıyı – siyahtı, ayrıntısız bir siyah nasılsa; öylece siyahtı hem- açmak istedim. Ev bendim, ben baştan sona kocaman bir evdim. Kapılarımın ardında ne var, zamanla keşfetmiştim. Kapılarım ardında ne sakladığını bana hep söylerdi, söylemişti. Yalnız, kapıydı işte her biri; süslü, sade, işlemeli, virane… Her biri farklı odalara açılıyor olsa da, her biri farklı anılar barındırsa da, kapıydı nihayetinde. Köşeleri vardı, kapanabiliyorlardı.
Zihnimin odalarında keşfedilecek pek bir şey yok aslına bakarsan… Kalbim başka anlatıyor, aklım anlamıyor. Yaralandım, bilerek yaraladım sağlam olanları. Eline bir çekiç alıyorsun ve sana çarpan şeyleri engellemek için yontmaya başlıyorsun kendini –yonttuğun ya da yontmayı denediğin senden başkası değil-. Sanırım yara almamak için kendini yaralamak adı bunun. Üzülmemek için üzmek kendini. Ya da benzer başka bir şey…
Köşelerimi can havliyle doğradım. Bazen bir bıçak yardımıyla koparıp attım yontulamayacakları, bazen de çatladı daha içeride bir şeyler. Ne olduklarını bilmiyorum, ileride neye sebep olurlar onu da düşünmedim. Bana ait olan, bana ait olmasını istemediğim bazı şeyler vardı ve kurtulmalıydım onlardan.
Sonuç içler acısı mı görünüyor?
Bir ara, aralık duran kırık, yuvarlak kapıyı ardına kadar açtım. Ben koca ev, içimde binlerce keşfedilmiş… Köşelerimi biriktirdiğim bir odada; yuvarlak bir kapıyla başbaşaydım. Ardında ne olduğunu bildiğim, köşeleri olan kapalı kapıları bir yana bıraktım ve asla kapatamadığım; hep açık duracak olan, köşelerini ardına saklamış, sırlarla dolu o odaya, o yuvarlak kapının ardına sığındım.
Ben koca ev, ben kocamış koskoca bir ev…
Asena Gülsüm Güneş
YORUMLAR
çok güzel, çok anlamlı, çok felsefik.
Köşeli, yuvarlak kapılar ve kadın, ve insan.
Yaralayan köşeler, yontulması gereken, düzeltilmesi gereken köşeler.
Severek, haz alarak okudum. Güzel anlatımı, duru Türkçesi de cabası :)
Tebriklerim saygıyla...