- 975 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Umudunu Yitirme
Okula geldiğimde kızım yanımdaydı, oğlum için bir görüşme ayarlamak üzere olduğum kanısıyla, bir kez kapıyı çaldım ve öğretmene doğru eğilip; "bir dakikanızı alabilir miyim" gibi parmağımla işaret ederek yüzüme mahçup bir eda takınmıştım! Öğretmen sert bir ifadeyle bakmıştı yüzüme! "zil henüz çalmadı!" diyerek kapıyı kapatmamı emretti! sıradan bir gün olsa aldırmazdım ancak az önce doktorun, eşimin hastalığının ciddi olduğu haberini aldığım için üzgündüm! amacım öğretmenle konuşarak biraz olsun oğluma anlayışlı davranmasını rica etmeyi planlamıştım.Kapının yüzüme kapanmasıyla dışarı attım kendimi! yağmur yağıyordu ve okul bomboştu. Sanırım benden başka veli de yoktu,okulun bahçesinde tüneyen. Ders saatinin ciddiyeti yansıyordu camlara, perdenin ardında görünen beyaz ışık ve çıt yoktu.Biriyle konuşmak o an için omzumu yaslamak, üzülme kelimesini duymak kurtarıcım gibi gelsede, bunu isteyip istemediğimden emin değildim, sert bir ifadeyle, aynı değerde ağlatırdı beni şevkatli bir el! bana ve oğluma acımasının daha beter bir duygu olduğunu düşünerek avutmaya çalıştım kendimi, bu arada sağanak bir yağmurun boşalmasıyla gözyaşlarımda yağmura karışıyordu, evet bu daha iyiydi en azından ağladığımı saklayabilecektim! bazı anlarda insanların önünde ağlamak zor gelir, gözyaşlarınızı tutmaya çalışırsınız ya işte öyle anlarda biriydi! kızım’a;" yağmur da koşup ıslanmaya ne dersin?" dediğimde küçük bir çığlık attı;"oleeey" oyun oynadığı sandığı için kızım çok eğleniyordu, bense kahkahalar arasından gözyaşlarımı saklıyordum damların arasına. Yağmur mu hızlı yağıyordu yoksa gözlerimden akan yaşlar mıydı oluklardan hızla akıp giden...
Zilin çalmasıyla çocukların kaçar adımlarla sınıfı terk etmesini izledim bir süre.Neden çocuklar zil çaldığında koşarak yarış içinde çıkarlar? anlayamazdım, bu halleri bana gülünç gelirdi oldum olası.Öğretmeni es geçip oğlumun kitaplarını toparlaması için yardım ettim ve bu arada hiç bir şey olmamış gibi, dersler ve okul hakkında sorular sordum oğluma.Bizi görünce hemen kız kardeşinin elinden tutup kızlara doğru baktı! hava atıyordu kendi çapında, benim okul da olmamın sevinciyle ne yapacağını şaşırıyor, kantine inip çikolata almayı teklif eediyordu kız kardeşine.Öğretmenin beni farketmesiyle gözlerimi kaçırmıştım! ağır adımlarla yanıma gelerek; bir sorun mu var" gibi bir ifade takındı suratına." önemli bir şey değildi, sorun yok! bu arada oğlum sizi üzmeye devam ediyor mu?" diye bir soru yönelttim konunun dağılması için. Garip, küçümser bir bakış attıktan sonra sıralamaya başladı suçlarını;
"Alinin sorunu nedir? ders dinlemekte zorlanıyor, üstelik ödevleri de tam değil, bütün veliler şikayetçi!" mimlenmiş bir çocuğu aklamak zordur, öğrenmenin gözünden düştüğünde! ne söylesem boş bir zemine çarpan tuğla gibi hemencecik dağılacağını bildiğimden; " aslında çok zeki bir çocuktur! " diyerek o güne kadar göremediği bir tarafıydı tutunduğum; " zeki olmasına zeki, lakin ders çalışmadığı süre içinde haylazlığına devam ederse sonuç kaçınılmaz! ya okuldan atılır, ya da eğitimine düşe kalka devam ederek kimbilir ne olur!"
Hani bazen üstüste gelir birbirinden haberli gibidir bozulan işler, bazende sevinçler ardı ardına sıralanır ya işte öyle anlardan biriydi, keyfimi kaçıran şeyler...Babasının hastalığından bahsettim! üzülmüştü! yinede sonucu etkileyen, okuldaki durumunu değiştiren bir faktör değildi;" Ali duygularını, hislerini başka duygulara saklanarak belli eder! hırçınlaşır, kavga eder, saygısızlaşır! onu anlayarak gideceğiniz yol hem sizin hem onun açısından daha başarılı sonuçlara götürecektir! desemde, anladığını sanmıyordum, yaramaz çocuklarla uğraşmak yıldırır bir öğretmeni...
İlkolul , ardından ortaokul, ardarda okula çağrılıp bir güzel paylanmakla geçip gitti! artık öyle kanıksamıştım ki, her veli toplantısına gittiğimde aynı sonucu bekliyor ve bu konuda bende yüzsüzleşiyordum.Bu arada eşim sıhhatine kavuşmuştu!...maddi açıdan da biraz ferahlamış olmanın verdiği güvenle, zar zor bir kolleje yazdırdık, yinede umudumu yitirmemiştim, en azından iyi insan olmasını istiyordum.Okul genel anlamda benim sınıf anneliği yaptığım tanıdık bir yerdi, bu durumun oğlum açısından faydalı olacağını düşünürdüm.Lise 3.cü sınıfa kadar bu kez başka sorunlarımız olmuştu okulda! saçlarını uzatıyor, garip giysiler giyiyordu, kuru kafalı , üzerinde azrail resmi olan tişörtler! en aptalca buldukları ise poposundan düşmek üzere olan pantalonlardı! benim dikkatimden kaçmayan bir şey vardı! okul notları sınıf arkadaşlarının altında olmasına rağmen, öss puanları en yükseği gösteriyordu! öğretmenlerin ortak kaanati, zeki olması ve bilgisayar konusunda üstün yetenekli olmasıydı, hatta okulda bilgisarla ilgili sorunları oğlumun çözdüğünü öğrenmiştim.
Bir gün yine gittiğim bir veli toplantısında Alinin notlarına inanamamıştım! oldukça yüksek puanlardı, önce başka bir öğrenciyle karışmış olma ihtimalini düşünerek öğretmene sordum; "başka Ali var mı sınıfta?" yüzüme bakıp;"hayır" dedi! bir kaç kez okuduktan sonra öğretmene durumunu sordum; "Alinin durumu nedir?" öğretmen gülümseyerek ;" Ali mukemmel bir genç, bu sınıfta üniversiteyi kazanamayacak hiç bir öğrenci yok!
Hayatımda ilk kez umuduğumu yitirmediğim için mutluydum, o günden sonra hiç bir konuda kesin yargılara varmamayı, bir çocuk "yapamaz" dememeyi, inanmayı, güvenmeyi öğrenmiştim.İyi bir insan olduğunuzda, çocuğunuza vereceğiniz en iyi eğitim, iyi insan olmasıdır! iyi insanlar çok büyük yanılgılara düşmezler! doğru yolun, iyi ve kötünün ayrımını yaparak gerekli sevgiyi alır ve dağıtırlar etrafına..
Yıllar böylece geçip gitti....
Bir gün otobüs durağında oğlumun ilkolul öğretmenine rasladım! Önce tanımakta zorluk çektim, daha sonra koyu bir sohbete daldık; Soru sormasına fırsat vermeden hayatımda değişen bir çok olayı anlattım, ev aldığımızı , eşimin işlerinin ve hastalığını iyileştikten sonra iyi giden dönemi v.s...Hiç birine şaşırmamıştı, eskiden olduğu gibi duyarsız bir edası vardı, yinede beni gördüğüne sevinmişti, ancak benim unuttuğum onun ise duyunca gözlerini faltaşı gibi açacağı soruyu sordu;"Ali ne yapıyor?"..." bilgisayar mühendisliğinde okuyor!" bir kaç dakika sessizce baktı yüzüme! kulaklarına inanamıyordu...Çok sevinmişti, hemen telefona yönelip eşine anlattı durumu, ifadesinden eşinin de şaşırdığını anlamıştım!" "hiç okuyacak bir hali yoktu, çok şaşırdım!"dediğinde, " ben umudumu hiç bir zaman yitirmedim" dedim ve tokalaşıp ayrıldım yanından...
m-jgan ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.