- 876 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Silah Yerine Bebek
Üstünde çalıştığım biografi kitabındaki kişinin yaşanmış bir hikayesi.
İsim vermeyeceğim.
Kendisi bir katliamın bir numaralı sanığıydı... Yıllar içinde kendisini aklamış ama yinede insanlarda önyargı bulunuyor kendisine karşı.
Buyurun hikayeye...
Şehirde 70’li yılların sonu gelmişti. Anadolu’nun en bağrında, gizli güçlerin halkı birbirine karıştırması için kara dumanlar dolaşıyordu.
Bahsettiğim kişi olayların baş kahramanı gösterilmiş ve idam ile yargılanmak üzere askeri cezaevine alınmıştı. Katliam ile şehirden gözaltına alınan sadece kendisi değildi. Şehirden bir çok yaşlı erkek, genç , hamile kadın, genç kızlarda gözaltına alınmış...
Sağ görüşlü siyasiler bir koğuşta bulundurulurken, solcular ve komünistler ayrı bir koğuşta bulunduruluyordu diyor. Hanımlar için ayrı bir bölüm olmadığı için komünist işgali altında ki koğuşlarda barındırılıyormuş. Hatta bu yüzden sağ siyasi görüşlü insanların bulunduğu koğuşlarda bu duruma isyan amaçlı birkaç eylem yapılmış.
Cezaevi bu isyanlara yer yok diyerek aynı durumu devam ettirmek zorunda kalmış. Kayıtlara da yer yokluğundan diyerek sonuç yazısı çıkıyor.
Hanımlar arasında 1 numaralı sanığın mahalleden ve etraf kasabalardan tanıdığı bir çok okuma yazma bilmeyen ablalar ve teyzelerde olduğunu duyuyoruz. Bu kadınlar sol franksiyonlu militan kadınlar tarafından işkenceler yapıldığı ve baskı altında tutulduğunun haberini alıyor.
Yargılamanın ilk günü büyük bir spor salonunda yapılıyor.
İlk önce hanımları dinliyorlar.
1 numaralı sanık o gün mahalleden tanığı bir teyzenin yanına gelerek bir şeyler demeye çalıştığını fark ediyor. Biraz ısrarı üstüne yaşlı teyze durumu anlatmaya başlıyor.
Çarşafının altından bir mektup çıkartıyor ve gözleri yaşlı bir şekilde;
’Bu mektubu bilmem ne kasabasından kız yazdı, cevabını da hemen bugün istedi. Eğer mektubun cevabını bugün alamazsa beni öldürecek. Sen benim evladım sayılırsın. Elini öpeyim oku da cevabını yaz. Beni bu kızdan kurtar. Adı Elif. Oradaki solcuların en hızlılarından. Seni tanırmış... Kendisinden herkes korkar.N’olursun cevabını götürmezsem beni yaşatmaz vallahi’ demiş.
1 numaralı sanık mektubu merak içerisinde açmış.
Gördüğü mektup karşısından çok şaşırmış. Zehir zemberek hakaretler dolu. Ama ilk okuduğunda düşündüğü sadece bu değildi. Edebiyatı sıfır , imlası berbat... Ayrıca ideolojik kültür yönünden zenginlik yok. Basma kalıp sözler ve cümleler. Üstüne bir de tehdit etmeler. 1 numaralı sanığı almış bir düşünce. Karşısındaki bayan devrimi faşist kanıyla yazmayı düşünürken ona ne yazmalı diye gece boyunca düşünmüş. Cevap yazmamayı da düşünmüş ama yaşlı teyzenin hayatı söz konusu.Her ihtimali göze alarak bir cevap yazmalıyım diyerek almış kağıdı kalemi eline...
Mektubu defalarca okumasına rağmen, nasıl hitap edeceğini uzun süre düşünmüş. Kendisinin seviyesini kadının seviyesi ile bir tutmak istememesine rağmen birkaç düşünce kafasında oluşmuş. Karşısındaki kişi mektuba yüzyılın en büyük katiline..Yakın tarihin en vahşi katliamcısına diyerek başlamıştı diye düşünmüş. Karşısındaki kişinin onun bir iftiraya uğradığı ihtimalini vermiyordu. Onu katil olarak görüyordu.
Mektuba cevap için ilk kelimeler kağıda şöyle yansıyor:
’Varlığın başlangıcı, isimlerin en güzeli Elif...’ diyerek giriş yapıyor. Sekiz sayfalık mektubun tamamı bu incelik içerisinde tamamlanıyor. Kırıcı, tahrik edici, iftira etmeden mektubu bitiriyor. Sonuna da ’selam ve dua’ ile diye ekliyor.
Başka bir mahkeme mesaisinde aynı teyzeye mektubu veriyor 1 numaralı sanık. Mektubu verir vermez, ruhunda bir ferahlama ve bir huzur oluşuyor. Ama bir yandan kafasında bu mektup karşısında Elif’in daha çok hiddetleneceğini tahmin ediyormuş.
Ertesi sabah olduğunda yaşlı teyze adamın yanına gelip dörde katlanmış bir şekilde mektuba cevap getirmişti. Sanık cevabın bu kadar çabuk geleceğini hiç düşünmemişti. Bir an önce okumak için heyecanlanmış. Yalnız teyze giderken ’Mektubun cevabını mutlaka bekliyor. Eğer cevap gelmezse beni şişleyecekmiş. Çok zalim bir kız. Din yok iman yok’ diyerek korkusunu ifade etmiş.
Elif iyice hiddetlenmiş...
Bütün gece uyuyamamış belli ki diye içinden geçirmiş. Mektup açınca içinde çok fazla değişen bir konu olmadığını yine devrimden, ezilen emekçilerden, faşizmden bol bol bahsetmiş. Ancak bunları yazarken sanığın kendisinin toprak ağasının kızı olduğunu bildiğinden habersizmiş. Tekrar cevabı yazarken sanık bunları bildiğini belli etmemeye çalışmış. O hırçın kelimelerine karşılık sevgiden, barıştan, milletin değerlerinden bahsetmiş. Mektubun bazı köşelerine de Mevlana’dan , Yunus’tan Şirazi’den şiirler ile süslemiş.
Mektuplaşma uzun bir süre karşılıklı bir şekilde devam etmiş. Sanık, Elif’in yazdığı hiçbir mektubu karşılıksız bırakmamış. Oradaki şehirden tanıdığı teyzelerin hatırına sabrını devam ettirmiş.
Mahkeme karara yaklaştığı günlerde, mektuplar biraz seyrekleşmiş.
Son mektupların birinde Sanık şöyle diyor;
’Devrimci olarak bu kadar kin ve öfke beslemesine gerek olmadığını, kin üzerine bina edilmiş fikirlerin insanlığa ve sahiplerine fayda etmeyeceğini... Aslında kaynağı Hak olmayan bütün ideolojilerin insanlara mutluluk getirmeyeceğini...Dökülen kardeş kanının kimseye faydası olmayacağını...Bunu anlamak için annesinin sesine kulak vermesini ve onu bir kere olsun hücrelerine kadar hissederek dinlemesi gerektiğini...’ diye anlatmış.
Mektup cevabında Elif :
’Kendilerini anlamanın mümkün olmadığını...Felsefe yaparak duygusallığı silah olarak kullandığını..Devrimci bir militan kız, erkek fark etmeden , kucağına bebek değil kalaşnikofun yakışacağını...’ diye ifade ederek en başa dönmüş.
Sonuna ek olarak;
’Hatta nasıl olsa asılacaksın. Tek arzum, yaptığın katliamın ve döktüğün kanların bedeli olarak seni ellerim öldürmektir.’ diye yazmış.
Mahkeme kararı, kadir gecesi sabahı okunmuş.
Beraat edeceğine inanan sanık, sabaha kadar dua edip, namaz kılmış.
İdama karar verenler gibi Elif’te karar karşısında şok olmuş.
Yaşlı teyze ve diğer hanımlar tahliye olmuşlar. İçeriden çıkacakları gün sanık yaşlı teyzeye son mektubu uzatmış ve mutlaka cevap beklediğini söylemiş.
Sanık mektuba şu sözleri eklemiş:
’Bir devrimci olarak sözünün eri olmalı, bir yıldan beri yazdıklarının ve (bana göre palavradan ibaret olan) tehditlerinin arkasında durmalı. Yoksa devrimci militanlık ve delikanlılık adına bütün hayallerim yıkılacak’ demiş.
Bundan sonraki yazışmalar için kullanacağı rumuzu ve adresi yazmış.
Yani sanık hala Elif’ten mektup gelmesini istiyor...
Dışarıdan birkaç mektup yazmış Elif’e ama karşılığını hiç alamamış. Tahliye edilen sanıktan 33 gün sonra 12 Eylül İhtilali olmuş ve irtibatları kesilmiş.
Aradan yıllar sonra Elif’in tahliye olduğunu ve İsviçre’ye gittiğini duymuş sanık.
Ama yine haber alamamış...
Aradan yıllar geçmesine rağmen aklanan sanık Elif’i görmeyi çok arzu etmiş. Cezaevinden çıktıktan sonra mektuplarla tanıdığı kişiye bir yandan haklı olduğunu göstermek istiyordu, bir yandan da tehditlerinin asılsız olduğunu söylemek istiyordu yüzüne karşı.
Aklanan sanık, elinde belgeleri ve yaşanmışlıklarının huzuru ile günlerini geçiriyordu. Konferans ve iş için yolu İsviçre’ye düşmüştü. Gitmişken orada bulunan hem şehirlilerinin düğününe katılmıştı. Gelişi anons edilen edilmişti. Onların ilgileri karşısında mutlu olmuştu. Memleketlerinden kilometrelerce uzakta hem şehirlilerinin yanında olmaktan ve onların saygısını kazanmaktan dolayı huzurluydu.
İlerleyen saatlerde düğün sahibi yanına gelerek;
’Başkanım, komşumuz olan bir hemşeriniz sizinle özellikle görüşmek istiyor’ demiş. Sabah kahvaltısında görüşmek üzere diye yanından ayrılmış.
Sabah olunca hemşerilerinin evinde buluşmuşlar. Evin içerisinde düğünün ertesi olmasından kaynaklı kalabalıkmış. Herkes ile tek tek selamlaşmışlar. Samimi ve içten bir hava varmış evin içerisinde. Ancak bir anormallik hissedilmiş hemen. En son sırada bekleyen siyah giysili kadında bir tuhaflık vardı. Üstelik ev sahiplerinin de gözleri o hanımın üzerindeymiş.
Yaklaşmış ve elini uzatmış. ’Ben Elif. Hoş geldiniz’ demiş.
O sırada eski sanık kendi ifadesiyle elektrik çarpılmışa dönmüş.
Kısa bir sessizlikten sonra yanındakileri göstererek. ’Eşim, kızım ve oğlum’ diye tanıştırmış. Ortalıkta farklı bir hava esmiş. Şoku atlattıktan sonra bir köşeye oturup kahve içmişler.
Önce Elif girmiş konuya.
’Sizden ve mektuplardan eşime bahsettim. Hatta mektupların bir kısmını eşim de okudu. Tanışmak istedi kendiside. Kısmet bugüneymiş. ’ demiş.
Hatta Elif yaşlı teyzeyi bile sormuş.
Yalnız beraat etmenin ve iftiraya uğramanın kanıtlanmasıyla Elif’e birkaç cümle söylemek istedi.
’Kucağında çocuk değil, kalaşnikof olacaktı’ diye takılmış.
Saatlerce Elif ve ailesi, eski sanık ile sohbet etmişler.
Vedalaşma vakti geldiğinde eski sanık bir espri ile veda etmiş.
’Bugün en mutlu günümü yaşıyorum. Elif Hanım’ın infazından kurtulmaktan daha güzel ne olabilir?! Hoşçakalın!’ demiş.
Eski sanık araca binerken, onlar el sallıyormuş...
Sencer Gültuna
Aralık-2012
YORUMLAR
sencergultuna
İşlenmesi gerektiği kadar anlatıldı.
Teşekkürler.