- 658 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
La belle dame sans merci
‘Bir kadının iki aşığı olabilir mi?’ Sahi Nermin’i eşi âşık olduğu için mi sahiplenmiş? İki çocuğu var, herhalde sahiplenmeyi düşünmesi için pek de geç kalınmış bir dönem. Sahiplenmiş mi?
Aşk insanın gözünü köreltiyor. Yapamayacağı şeylere dair söz verebilme cesaretini arttırıyor ve verdiği sözü yerine de getirmekten geri durdurtmuyor! Herhalde ben işin en ahlaklı tarafındayım. Nermin’i uzaktan uzağa sevip, bir gün unutacağım. Her gece pencereyi açmasını bekleyeceğim. Açmayacak. Kederleneceğim. Tiner koklayacağım, hap alacağım. Onu unutmaya çalışacağım.
Gidiyordu. Giderken arkasından bakındığımı iyi biliyordu. Bir pantolon insana ancak bu kadar yakışabilirdi! Mavi kot içinde balık gibiydi poposu. Yaslanmıştı kıyıya ve hiç göze batmıyordu. Gözleri gibiydi. Şehla bakışlarıyla yaman çelişkilerin üzerine çıkartıyordu beni. Ah Nermin! İzdivaçsız aşk olur muydu hiç? Olur muydu? Söyleseydin bana, aşkını gözlerimden anladığını söyleseydin…
Serap beyninden vurulmuş bedenime bakarken, ters giden bir şeylerin olduğunu anlamış gibiydi. Az önce diğer bayan arkadaşa anlatmıştım Nermin’i! Serap beni seviyordu, nişanlıda olsa, benimle flört etmeye çalışıyordu. Ama nedense ben, beni sevenle değil, benim sevgim sevme yolunda birisiyle uğraşırken daha çok mutlu oluyordum.
-Bir şey mi oldu? Çok kötü görünüyorsun? Hasta değilsin değil mi?
-Yo Serap, hasta değilim.
-Kimdi o kadın? O gelince değiştin sen.
-Beni mi izliyordun?
-Yok da, aslında evet izliyordum. Bunda sakınacak bir şey de yok. Senden hoşlandığımı tüm banka biliyor. Sende biliyorsun.
-Neyimden hoşlanıyorsun Serap? Ben hoş birimiyim Allah aşkına?
-Kendini küçük görüyorsun. Çok temiz kalpli bir insansın. Kimseyi de kırmıyorsun. Müşteriler özellikle senin bulunduğun veznede sıraya giriyor. Sana işlem yaptıran biri tekrar sana gelmek istiyor. Ne kadar kafan dağınık da olsa, gülümsüyorsun. Bunları herkes yapamaz. Sen çok iyi birisin ve seni…
-Beni seviyorsun öyle mi? İyi biri filan değilim Serap. Lütfen ama! Sen nişanlısın ve bunları senden duymamış olayım. Akşam yorgunuyum sadece. Hafta sonu hepimize iyi gelecek. Sana da iyi gelir inşallah.
-Ama ben onu sevmiyorum, atacağım nişanı.
-Beni ilgilendiriyor mu? Sen bozuyorsun nişanı, ben seni mi bekliyorum Serap? Benle alakalı mı umut kuruyorsun?
-Çok kırıcısın! Böyle değilsin sen, bilerek söylüyorsun.
-Ben doğruları söylüyorum Serap, ister anla, ister anlama!
Ağlıyor muydu? Beyaz gömleği altındaki sutyenini sıkıştırırken, gömleğinin kirli beyaz rengiyle assolistleri andırıyordu eliyle hafifçe masaya dokunuşu. Parfümü markalı bir şey olmalıydı! Üstümdü zaten bankada. Benden daha çok para alıyordu. Belki de nişanlısı, yüzüğü geri vermek istediği adam hediye almıştı parfümünü. Önceden böyle mi kokuyordu? Nerden bileyim nasıl kokuyordu? Nermin saçlarını toplamış mıydı az önce?
Serap tuvalete gitmişti. Arkasından da bizim meraklı Melahat! Gerçek adı da garip, Bugül! Bugül kısacık eteğinin yapıştığı bacaklarını, topuklu ayakkabısına uygun ritmi yakalatacak şekilde açarken, ekşi bir yansıma beliriveriyordu yüzünde. Makyajının altında nasıl bir Bugül var, hep merak ediyordum.
-Hayvansınız, siz erkekler var ya, hayvansınız ya!
-Ne oldu ki?
-Daha ne olacak? Bu kızı ağlatırken hiç mi utanmadın sen ya?
-Ben mi ağlatmışım?
-Ya dalga mı geçiyorsun, evet sen! Serap hüngür hüngür ağlıyordu tuvalette. Kız sana aşık, sana açılıyor, sen bu kızı üzüp, Nermin denen kadınla hayali aşklar yaşıyorsun.
-Gördün mü?
-Neyi gördüm mü?
-Az önce son işlemi yaptığım kadını görmedin mi?
-Gördüm, havalı, güzel bir kadındı. Ne oldu, ona da mı aşık oldun? Olursun yani sen. Karşıda bir ağartmana taşınan bir kadına âşık olmuşsun sen, bankada işlem yaptırıp giden birine âşık olmuşsun çok mu sanki!
-O Nermin’di!
Bugül’ün suratından tren geçmiş gibiydi. Bakınıyordu ama ne bakındığını bilmiyordu. Bendim bakındığı ve Nermin’i görmüştü de artık! Saçlarının ipeksi dalgalanışını da görmüştü sanırım. Ah Nermin’im! Seni görenler kadınlar bile anlıyorlar ne kadar güzel olduğunu! Yoksa kıskanıyorlar mıydı? Bugül için önemli olan neydi ki? Sahi Bugül niye hâlâ bekârdı? Bugül’e ‘bakire misin’ diye sorsam, yanımdan gider miydi? Ütü kokuyordu resmen. En azından bu güzel vücuduna biraz daha para harcayıp, daha iyi bakabilirdi kendisine.
‘Benim Serap’a bakmam lazım, kızın kalbini kırdın, özür dile tuvaletten çıktıktan sonra’ ültimatomunu da verdikten sonra, Bugül eteğini çekip dizine doğru, tekrar geldiği yolu gidiyordu. Var olan elde sıfırdı!
Suçum neydi benim Allah’ım! Kızdan, Serap’dan hoşlanmam dışında, illaki ona sevgi mi beslemem gerekiyordu? Herhangi bir arkadaştan bir işte, niye kasıyordu ki?
‘La belle dame sans merci’ Nermin!
Kahredip, çıkıp, gidiyorsun ve söylediğin en anlamlı laf ‘kocam’ kelimesiydi! Bana bunu niye yaptın Nermin?
Tuvalete gideceğimi de neredeyse unutacaktım! Bayanlar tuvaletinden çıkacak iki kadını kesinlikle görmek istemiyorum.
Bir tane pisuar, bir tane alafranga, bir tane de alaturka tuvalet! Alaturka tercihim… Oturup, başımı tuvaletin kapısına dayıyorum. Düşünüyorum. Burası umumi bir cami tuvaleti olsaydı, Nermin’e bir şeyler yazardım kesin. Kapıda en azından büyük harfle adının ilk harfi bulunurdu.
O şimdi kocasının yanında ve benim düşündüğüm şeylere bakılırsa, deliriyorum. Aşk dediğin karşılık bulanıyla kâfi eder gönlü. Ama ben deliyim, yalnız başıma seviyorum.
Nefes alış sesim kısalıyor, yanık bir ağıt geri verişim onu. Bıraktığım yerde soğuk!
‘Nermin, dudağım aç tenine. Kıvranıyorum, bu oruç hangi günahım için? Tövbe edip, kaçıncı kez de bozarsam Rabbim bir defa daha son kez affedebilir beni? Aşkın zevk değil, ıstırap çekmek olduğunu da iyi biliyorum. Etlerimi sıkıyor zaman ve daralıyorum. Sana varmak ve senin yanında olmak istiyorum. Diş etlerim kaşınıyor. Beynim çukurlarda. Sana hiçbir kadını yaklaştıramıyorum. Sen derinlerde, bir mazinin yaşayan efsanesi kadar değerlisin. Ne gerçeksin diyorum ne de rüya! Seni tanımlamak ancak gariplerin işi… Garibin olmuşum, sana ne doyabiliyorum, ne de kanabiliyorum!
Sanırım imtihan bunların hepsi. Seni böyle sevmek zorundayım. Sana karşı pişmek zorundayım. Belki önüme başkası gelir de, seni unuturum diye düşünüyorum ama unutamayacağımı biliyorum. Bu yüzden kimseyi yanımda görmek istemiyorum: Özellikle de kadınları, beni sevdiğini söyleyen kadınları! Şimdi yanan bir mum gibi eriyorum ve donmam gerekecek! Bende emanetin var, fazla kaburgam senin için! Senin bedenindeki eksikliği, ruhundaki tertemiz aşk mayasıyla kapatıyorsun. Ah bir bilsen, ah bir bilebilsen!
Susturamıyorum sana olan arzularımı. Açığa çıkıyor. Kimi yerde ağlıyorum ansızın. Deryada ölü bir sineğin amaçsızca yuvarlanışı kadar aciz varlığım. Bir uçurum oluyorsun bana çoğu zaman. Bir umut bekliyorum penceremde pencerene seni. Gelmiyorsun. Ah bir gelsen, ah sokağa vuran yüzümün aksine yüzünü sürsen kara gölgenle, ne mesut olurum! Parmağımda kelimeler senin için karıncalaşıyor.
Beni, sende aramak, bulmak o kadar zor geliyor ki bazen, ani bir patlama gibi her şey! Aslında seni yıllardır tanıyormuş gibi bana hissettiren duyguda, sevgi değil mi? Engellerim yüzünden ağlarsam, acıma bana! Zaten acır mısın bana? Sen beni seviyor musun ki Nermin? ‘
Bugül göz işareti yapıyor ki, Serap’tan özür dileyeyim. Dilemeyeceğim. Çok beklerler! Özür dileyecek bir şey yapmadım zaten!
Serap güzel bir söz duysa, yüzüğü telefonda atıp, koşarak yanıma gelir. Bugün gelen kadına şık olduğumu ve onun adının Nermin olduğu söylemiştir ona inşallah!
Kızgın mı?
Serap yürürken çok zorlanıyormuş küçükken, sonradan büyüyünce düzelmiş rahatsızlığı. Sanırın eskinin izlerini taşıyor hâlâ!
-Serap?
Bu refleks, bu dönüş hızı neden bu kadar yüksek ki?
-Hı?
-Git evlen, adamakıllı düzenini kur. Bırak böyle boş sevgileri.
-Hayır, hayır başka şubeye gideceğim çalışmak için. Seni görmek istemiyorum artık!
-Oh, kurtuldun yani benden? Sevmiyorsun beni?
-Hayır, çok seviyorum tam aksine! Ama olmaz, seninle aynı yerde kalamam. Dayanamıyorum.
Dünya ne garip gerçekten de! Serap beni, benim Nermin’i sevdiğim gibi seviyor. Aslında alelade bir kadın için her erkek, erkektir ama âşık olan bir kadın için sevdiği erkekten başka dünyada erkek yoktur. Serap’ta sanırım beni böyle seviyor. Hiçbir şey görmek istemiyorum. Gördüm göreceğimi.
Trafik alt üst olmuştu, Osman aga bakkal önünde önlüğü ile oturup, çayını yudumluyordu. Asıl macera akşam Nermin’in evinde olacaktı. Çaya bekleniyorduk Osman agayla, ben!
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.