Devlet Büyüküm
Geniş masanın etrafındaki devlet ricali koyu takımları ile ciddiyetin resmi modunda hem yemek yiyor hem de muhabbet yapmaya çalışırlarken kenarda bizim gibi düşük rütbeli memurlara tuzluğu uzatmak, peçeteyi kutusundan çıkarıp vermek ve beyefendilerin yaptığı espri olduğu sırıtmalarından anlaşılan konuşmalarına katıla katıla gülmek ve sordukları sorulara hızlı anlaşılır ve istenilen şekilde cevap vermek düşüyor.
Bir de ezan okunduğunda en arka saftaki yerimizde başımızda el örmesi "fes" olduğu halde iştirak edip, akabinde yapılan duaya gür sesimizle "aaamin!" demek ve çıkarken ayakkabılarını düzgünce kapının önüne koyup, giyerken narin ayakçıklarının tahriş olup incinmemesi için önleyici tedbirler alarak, var ise paltolarının iri vücutlarına giydirilmesine yardımcı olmak.
İşimiz bu, daima onların iri popolarının arkasından secdeye varmak ve kıyama kalkarken (ki burada illa "kıyam" dememiz gerektiğini bilir devlet memuru olanlar, ben olmayanlar için bir kez daha yineleyip, yani tekerrür edip geçiyorum, geçtim) başımızı koca ayaklarının altına kalmaktan el örmesi "fes" lerimizin başımızdan sıyrılmasına dikkat etmektir.
Bu ziyaretler eğer gündüz olursa ikram edilen içecekleri "efem niyetliyim" diyerek nazik ve ezik bir edayla ifade etmek, takdir dolu bakışların altında hissemize düşecek maddi ve asıl manevi payımıza kavuşmak arzusu esas teşkil etmelidir.
Bir de asla masanın üzerindeki çikolatalardan "niyetli "olduğumuz için ağzımıza atmadığımızdan, cebiimize atmamak.
Bir husus da dikkate şayandır ki, bizler elimizden geldiği kadar dikkatle ve itina ile ifa ettiğimiz halde bazı yeni yetme memur arkadaşların riayet etmedikleri hakkında kulağımıza bazı bilgilerin özel ulaklarca aktarıldığı mühim meselemiz olan bir işe başlarken "bisss" diyerek gerisinin "millah "olduğuna hemen herkesin hemfikir olduğu "besmelesiz" işe başlamaktır.
Biz elimizden geldiği kadar ikazlarda bulunduğumuz tıfıl memurin taifesine "oğlum aklınıza gelmiyor ne demek, hiç olmazsa ’biss’ deyin de ceman azarlara muhatap olup istikbalimizden endişeye düşerek gecemizi gündüzümüzü, ağzımızın tadını bozmayalım" dediysek de olmadı.
Bu yeni yetme "her şeyi bilen" delikanlılar "memuriyet" in icapları hakkında daha derinden ve gerekirse azar ile bilgilendirilmelidirler.
Yüce kişilikli yöneticilerimiz masanın ortasında büyük porselenden yapılmış ve kenarları ecdadımızın mührü ile kaplı salata tabağının içerisindeki yeşillikleri nazik parmaklarıyla tuttukları gümüş renkli çatallarına alıp afiyetle yerken ve hatta tuz vurulmamış olduğunu idrak ederek bizzat ellerimle tuzladığım yeşillikleri mideye indirdikten sonra kalkıp o nezih cemaatin önünde " Ya siz vazodaki dekorasyon için konulan Japon elma dallarını yediniz" demek ne büyük edepsizliktir.
Ne büyük münasebetsizlik!
Hafazan Allah!
Ben de âcizane değerli büyüğümüzün iştahla ve üzerine limon sıkıp yemesinden etkilenip bir yaprakçık tadına bakmıştım, ağu gibiydi. Tevekkeli ağzımda bir zaman uyuşukluk hissiyatı oldu.
Bu münasebetsiz yeni yetme, devlet terbiyesi hususunda eksik yetersiz genç adamları dizginlemek de zor.
Beyefendi muhabbetin ve kahkahaların havada çarpışıp durduğu bir zaman diliminde elinin işaret parmağını adeta devlet adamı olduğunu haykıran etli ve atalarımızı andıran burnunun deliklerinden birine sokmuş olabilir ne var bunda?
Yuvarlama köftenin sosu asaletli burnuna kaçmış olabilir veya saygıdeğer genzine bir maydanoz yapışmış olabilir illa “ O burnunuzu karıştırıp parmağınızı temizlediğiniz bez peçetedir beyefendi” diyerek meseleyi geçiştirmek için bizzat üzerine meyve suyu dökme numarası yapmama sebep olmanın neresinde devlet tecrübesi, terbiyesi, adabı, ciddiyeti var Allah aşkına siz söyleyin.
Efendim sonra da benim izahatımı “ genzine maydanoz kaçmış ise burnundan mı çıkaracak, adam pis işte “ diyerek masa etrafındaki güzide insanlara duyurmaya çalışmak mı devlete sahip çıkmak?
Devlet değin işte tam karşında koyu takım elbise giymiş, ensesinden çevrilerek başının kenarlarına doğru ahenkle dans eden saçlarıyla mintanının kenarı salça suyu sıçramış ve geğirmesi mehteranın köslere vuruşunu andıran adam değil mi?
Bir zahmet şu hususta bana yardımcı olunuz. Bir devlet büyüğünün yemek esnasında esnemesi ve kaşınan kulağını serçe parmağıyla nazikâne bir kaldırışla kulağına sokup kaşıdıktan sonra mübarek parmağına bulaşan sarımtırak ifrazatı ziyafetin hemen akabinde çamaşırhanede temizlenecek olan sofra bezine silmesinin neresinde bir acayiplik vardır.
Ben bunda bir beis göremiyorum.
Ya siz?
Biliyordum efendim, fakat gel gör ki yeni yetmeler öyle değil. İlla bir kusur bulacaklar ve birbirlerine kaş göz işaretleriyle aktaracaklar, kendi aralarında gülüşmeler yaparak dikkat çekecekler.
Bir merasimde devlet büyüğümüz ki bu gayet olağandır, sıkışmış, tuvalete giderek değerli safrasını şehrimizin kanalizasyon şebekesine isale ederek rahatlarken mekanın hoparlöründen konuşma yapmak üzere kürsüde beklendiğini duyunca alel acele heladan çıkarak kürsüye intikal etmiş.
Bu arada ,olmaz demeyin efendim,oluyor.Kıymetli fermuarını kapatmayı unutarak sahneye atlamıştır.
Bizim yeni yetmelerin gözünden bir şey kaçar mı?
Hemen olayı, utanmadan telefon cihazlarının kameraları ile kayıt altına alıp, facebook yazılıp feyzbuk okunan internet sayfalarına aktarmışlar.
Ben göremedim hala. Zaten bakmaktan hicap duyarım. Devletimizin kırmızı külotunu seyretmek mi; Hâşâ!
Sümme hâşâ!
Bir de dediklerine göre daha doğrusu bu tıfılların kendi aralarında gıybet edip güldüklerine göre beyefendinin külotunda ecdat yadigârı bir kalkan resmi ve üzerinde de arma varmış.
Bir devlet büyüğünün donundaki kalkanın bu kadar ağızlarda sakız olması hangi devlet anlayışına, terbiyesine sığar.
Aman efendim her bir şeye bir kulp bulup dedikodu ediyor bu aymazlar. Yok, efendim beyefendi yemekte dişini kürdanla karıştırıp ucuna gelen kuzu etini çıkarıp baktıktan sonra tekrardan ağzına atıp çiğnediğini anlatıp duruyorlar.
Siz görmeden bir şey yer misiniz?
Ben de efendim, ben de yemem.
Son gelenlerden biri devlet büyüğümüzü karaborsadan, bakın bu külliyen yalan. Nerden biliyorsunuz diyeceksiniz, efendim bir devlet büyüğümüzün bu dertlere duçar olması mümkün müdür?
Değildir.
Karaborsadan dedim de laf ortada kalmasın babından izahat vereyim; bu yeni memur büyüğümüzü karaborsadan cinsel gücü arttıran ilaçlar alırken yakalamış. Sen kim oluyorsun be adam!
Daha dün geldin beyefendiyi ağzı yüzü atkıyla sarılı, kara gözlüklerle nasıl hemen tanıyabildin?
Ben bile tanıyamadım bir keresinde.
Bunlar seviyesiz, haysiyetsiz iftiralardır.
Lütfen bu ithamları ulu orta yerlerde ağza almayın. Performans notumuzu abdestli olarak veren değerli büyüğümüzü bu tür münasebetsiz ithamlarla lekelemeye çalışmayın.
Yazık oluyor devlete, devlet anlayışımıza beyler.
Bu iddialar asla hakikati yansıtmamaktadır. Yalan uydurma hepsi!
Bir kere beyefendi “boxer” yazılıp “baksır” okunan o donlardan giymez. Uzun paçalı patiska donlar giyinir ve önlerinde kalkan yoktur. Bir tanesinde kanguru vardı.
Nerden gördüğümü neden merak ettiniz ki?
Bir de kırmızı bizim rengimiz değildir. Asla da olmadı olmayacak. Yeşil deseniz bir nebze isabetli olurdu yalanınız fakat siz onu nerden bileceksiniz?
Bir de utanmadan saygıdeğer donunun ön tarafında “kalkan” resmi var diyorsunuz.
Edepsizler!
Kalkan malkan yok!
Hem olsa o zaman karabor…
Meseleyi başka mecralara çekip lastik gibi uzatmak tam da sizin gibi devlet terbiyesi ile yetişmeyenlere mahsus bir davranıştır.
Bir de aziz beyefendinin değerli hanımefendi eşlerinin bazen kamu kurumumuzu ziyaretinde beyefendi hakkında söylediği “Efem, biz bürokrat beyle kaç yıldır kardeş gibiyiz” demesini tevil ederek çay muhabbetlerinde ağza almak da ne demek!
Muhterem hanımefendi oradaki “kardeşlik “ kavramını “din kardeşliği” manasında zikrettiği halde sizin suizanda bulunup başka manalar atfetmeniz beyhude çırpınışlarınız ve ukala tavırlarınız sizi devletin üst kademelerinde yükselmek gibi bir akıbetiniz olmadığı görüşlerimizi ve hakkınızdaki ihbarlarımızı tasdik eder mahiyette kabul ve onay görmektedir, yüce makam tarafından.
Bu telefonları icat eden affınıza mahsuben “deyyus” kim ise anamızı pardon, anamızı ağlatmaktadır. Değerli yüce devlet büyüklerimizin, memleketimizin refahı, bolluk, bereket ve “Fan Fini Fin Fon” denilen yardım fonları sayesinde de geçim zorluğu çeken emekli, dul, tüyü bitmemiş yetimler, tüyü bitmiş yetimleri kalkındırmak için ellerinden geleni kendi artlarına koymayıp, bizzat milletin ardını seçmeleri sizi rahatsız mı ediyor.
Ondan mı değerli ricalin çok sevdiği teyzelerinin kızlarıyla ve yardımda bulundukları bayan öğrencilere gösterdiği şefkati onlara çok görüp, gizli kameralarla ifşa ediyorsunuz.
Arlanmazlar!
Devletimizi temsil eden zevat toplantıda sol elleriyle kaşınma hissi tespit ettikleri ardını kaşırken telefona çekip yayınlama kestirmedi mi sizi?
Efendim, sinirlerim gerildi kusuruma bakmayınız. Ağzıma ne geldiyse söyledim diyemem Zira devlet tecrübesi, terbiyesi bizi bu gibi hallerden alıkoyuyor. Fakat bu densizlere birinin cevap vermesi lazımdı ve bu biri de benim diye düşündüm.
Bu tıfılların yaptığı işlerden sebep şu anda Trabzon ilimizin Araklı ilçesinde Devlet Demiryollarının ambarına atandım. Şimdilik burada demiryolları yok. Fakat devletimiz buraya da hat döşemekten aciz değildir elbet. Buralara da döşenecek çok yakın zamanda, zira bu ilçenin tam üzerinde muhteşem güzellikte bahçeleri olan Turup denilen bir yer var ve devletimiz yüce kuvveti ve irade-i maslahatını göstererek bu alanı çöp sahası ilan etmiştir.
Biz de buraları görüp umutlanıyoruz.
Yeşil alana çöp arıtma sahası döşeyen kime ne döşemez ki?
Şükür bir gün kapınız çalınır, size de yardımcı olunur.
Ne demiş atalarımız "Ya devlet paşa ya millet ...haşa "
YORUMLAR
Sevgili Erol Abi..
Yni ne diyim...
Nizam-ül Mülk dirilseydi, ya da Yusuf has hacip..Biri Siyasetnamesini, öteki Kutadgu Bilig adlı eserini yırtar atardı.
Devlet tecrübesi ve yöneticiliği, devlet büyüklerine tavsiyeler ancak bu kadar veciz bir şekilde kaleme alınabilirdi...Hele bir de '' Yalakalığın el kitabı'' adıyla yayına sürülse var ya kesin best seller olurdu...
Ahhh..AAhhhhh...Beni yapmadılar Milli Eğitim Bakanı...Yapsalardı işte bu senin eseri müfredata koyar ve zorunlu ders olarak okuturdum okullarda...Millet evlatlarına bunlar lazım asıl...
Selam ve sevgilerimle.
erolabi
Sizin aynı adlı bir eseriniz var zaten başlanılmış durumda .
bence devam edin ve yayınlayın .
Emin olunuz devleti ali maslahatta büyük faideler vücuda getirecek yeni yetmelere yol gösterecek bir mürşid-i kelam olacaktır.
Aman bakan olma hocam
Olanları gördük.
Unutuyolar biz de arkalarından kötü konuşuyoruz.
Sizin arkanızdan iyi konumaya devam edelim isteriz.
unutursunuz felam.,
selam ve saygı ile.