- 906 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Garip Şairin Garip Etkisi
Huzur Çıkmazı adlı oyuna gitmek üzere evden çıktık kızımla. Günlük güneşlik havalar geride kalmıştı. Otobüs durakları tıklım tıklım, denizden gelen ayaz yakasından tutmuş oradan oraya savuruyordu hazırlıksız yakaladığı insanları . Ege bölgesinde Karadeniz horonu tepmeye başlamıştık soğuktan:) İzmir’ de birlikte geçireceğimiz son akşamdı.
Bekleme salonunda oyunculardan biri rahatsızlandığı için oyunun bir hafta sonraya ertelendiğini bu akşam ise Bir Garip Orhan Veli adlı şiir dinletisi olduğunu söylediler. Tamam ona gidelim dedik. Orhan Veli şiirleri güzeldir. "Beni bu havalar mahvetti" dizeleri dilimizde biletlerimizi aldık ve birer çay söyledik başlama saatini beklerken. Doğrusu ya Orhan Veli Kanık’ a ait fazla bir bilgim yoktu.
Ve Orhan Veli canlandı sanatın eli ile sahne üzerinde. Ayakları suya değdiği sırada mısralarına düşen o kadın İstanbul’ u dinliyorum gözlerim kapalı şiirinde arzı endam ederken; geçti dalgasını Mahmut bizimle... Bu görsel şölen üzerimizde garip bir etki bırakmıştı. Eve geldiğimde internet ortamında Orhan Veli’ nin hayatına dair yazılar okudum. Hiç bir ideolojik amaç gütmeden Nazım Hikmet’ in serbest bırakılması için üç gün açlık grevi yapmış iki dostu ile (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet). beraber; Ki Nazım Hikmet de onun şiirlerinin çoğunu ezbere okurmuş.
"Bir insan daha var çok şükür evde;
Nefes var,
Ayak sesi var;
Çok şükür,çok şükür."
İlk kez duyduğum bu dizeleri dinlerken içim ürperdi, gözlerim doldu. Şair yalnızlığı aslında bir gün herkesin hayatını kuşatabilecek türden bir yalnızlıktı. Uzun ve sessiz bir geçiş töreni yaptı yalnız insanlar zihnimden hüzün bayrağı ellerinde...
Orhan Veli’ nin özel yaşantısı, aşkları, içkisi, sigarası bir yanda; şiir etkisi bir yanda duruyor artık benim dünyamda. Mehmet Akif’ i de bu salonda bu seyirci ile bu formatta izlemek ne güzel olurdu dedim kendi kendime. Özel hayatları örtüşüyor diye sanat bir kesimin arzu ve emellerine alet edilmemeli...Orhan Veli’ yi de Mehmet Akif’ i de okuyalım, anlamaya çalışalım.Yeter ki okuyalım. Hayat ne sadece Orhan Veli ne de Mehmet Akif’ ten ibaret. Hayat ikisinden yola çıkılarak, ikisine de uğranarak, ikisi ile de çatışılarak, ikisi ile de barışılarak varilan bir yer... Zaman ikisini birbiri ile var etmeye devam ediyor...
Biraz alıntı:
Orhan Veli, Muvaffak Sami Onat’a askerlik yaptığı sırada yazdığı mektubunda şöyle der: ‘‘1914’te doğdum.1 yaşında kurbağadan korktum.9 yaşında okumaya,10 yaşında yazmaya merak saldım.18’te Oktay Rıfat’ı 16’da Melih Cevdet’i tanıdım.17 yaşında bara gittim.18’de rakıya başladım.19’dan sonra âvarelik devrim başlar.20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum.Hiç evlenmedim, şimdi askerim.’’
Melih Cevdet Anday’dan Orhan Veli:‘‘...Çok zekiydi. Dinlerken insana çoklukla bakmaz, adamın üstüne düşüp şaşırtmaz, yormazdı. Bırakırdı kendi haline. Dinlemez bile görünürdü. Söylenenleri sevdiyse, aklına uygun bulduysa kendini tutmaz, düşüncesini açığa vururdu.Yok, gözü tutmadı mı kimi zaman itiraz eder, doğrultmaya, düzeltmeye kalkışır ama çok da ayak diretmezdi…Çok tatlı susardı. İnsan onunla saatlerce konuşmadan iyi vakit geçirebilirdi.Ortak bir hatıranızdan, eski günlerden anlatmaya başladınız mı:‘Bak o ne zamandır? Biliyor musun?’der, size yılını, ayını, gününü, yerini söyleyiverirdi. Hafızası çok ama çok kuvvetliydi. Arkadaşlarının mektep numaralarını, telefon numaraları, yolculuk, tanışma, eğ lence gibi irili ufaklı hâdiselerin tarihleri unutmadığı şeyler arasındaydı…Konuşması daha çok nükteli, alaylıydı.’’
------------------------------------------------------
BEN ORHAN VELİ
Ben Orhan Veli,
‘Yazık oldu Süleyman Efendiye’
Mısra-ı meşhurunun mübdii…
Duydum ki merak ediyormuşsunuz
Hususî hayatımı,
Anlatayım;
Evvelâ adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Evde otururum,
Masa başında çalışırım.
Bir anne ile babadan dünyaya geldim.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübuvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevazıyım,
Ne de Bay Celal Bayar’ın
Ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim.
Puf böreği hele
Bayılırım.
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Yayan dolaşırım,
Mütenekkiren seyahat ederim.
Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır,pek muteber;
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ‘ehemmiyetsiz’
Sadece üdeba arasındadır.
Ne bileyim,
Belki daha bin huyum vardır…
Amma ne lüzum var
Hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer’
--------------------------------------------------------------
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.