- 441 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Salınım Ve Denge Kaçınılmaz
Salınım Ve Denge Kaçınılmaz
Her şey dengeye gelene kadar salınır.
Hayat devam ettiği sürece bu salınım az veya çok aralıkla devam edecektir.
Gözlemledim; kazak erkeklerin evlenince kılıbık olanları vardır. Uysal duranların da ne huyları çıkar. Yani hepsi dengelenene kadar salınır. Bazıları ahlak, namus lafını çok eder; sebebi bir kutuptan diğer kutba meyildir. Bazıları kül yutmaz, uyanık pozundadır çünkü hayatta hep kandırılmış, bunun yansıması olarak "Uyanık" lığı oynar.
Gözleyin; bir kişi bir konuda aşırı ise mutlaka o halin öncesi vardır. Yani bir şeye aşırı taraf olmuştur salınım gereği diğer tarafa aşırı gidiyordur. Ya da aşırı düşman olduğu şeyi savunmaya başlar.
Bu denge meselesi çok mühim. Duyguların dengelenmesi gerekir. Aşk nefrete döner . Çok muhabbet yüzünden ayrılık olur. Bazısı iyilik yapar kötülük bulur. O halde iyilikte de dengeli olmalı. Sevdiğinden nefret görenler için de dengeli sevmeyi tavsiye edeceğim.
İdeolojilerin savunucularına bakınız. Şiddetle yıllarca savunur. Bir bakarsınız tam tersini savunmaya başlar. Çünkü döngü var sarkaç etkisi var. Dengeli savunanlar çok değişmez.
Elbet değişim insan için gerekli, değişmeden gelişmek mümkün değil. Çakılıp kalmayı kabul edemeyiz. Bu değişimleri iyi tahlil edelim yeterlidir. Yani kimse bir yerde çakılı kalmak zorunda değil. Hepimiz insanız. Kimse kendi durumunu başkasına dayatmasın yeterlidir. Sonra dayattığını kendi terk eder. Telafisi zor olur.
Bir örnek vermek isterim;
Eşi kapalı olduğu için boşanan biri vardı yüksek lisanslı iyi eğitim almış biri. Kendi ayarında biri ile evlendi. Sonraları ne olduysa adam dindarlaştı , hem de ne dindarlık. Koyu dindarlık. Sonuç bu hanımından da boşanmak zorunda kaldı nedeni bu hanımı açık ve dindar değil…
Dengeli olsa inancını hayatına yansıtırken partnerini özgür bıraksa her değişimde partner değiştirmek zorunda kalmayabilirdi. Çünkü sarkaç etkisi var sabret, geri gelir nasılsa…
Her şey aslına döner.
Taraf / Karşı Taraf
Taraf olmak özgürlük elbet. İnsan dilediği kişiye ya da ideolojiye, dine, hatta futbol takımına taraf olabilir. Böylece kendi aidiyetini tatmin eder. İdeal olan ise tüm güzelliklere taraf olmak. Bunu başaranlar Yunus, Mevlana gibi zatlar olmuş.
Taraftarlık içselleştirilmezse taklidi olan taraftarlar radikalleşir ve kraldan çok kralcı olur. Yani sadece taraf olur, hatta neye taraf olduğu dahi önemsizdir. Taraf olup şiddetle savunmak yeterlidir onun için.
“Karşı taraftarlık” konusu çok daha ilginç. Çünkü karşı taraftarlığı belirleyen bir taraf vardır ve karşı olanlar o başkasının belirlediği bir tarafa karşı duruş sergileyerek güya kendi taraftarlığını oluşturur. Aslında kendi tarafı yoktur. Karşı olarak kendine bir yer edinir. Bunu da karşı olduğu taraf belirler tabi ki. Bunu siyasal partilerde gözlemledim; bazı partiler kendi misyonlarıyla çıkar bazıları da başkasının misyonuna karşı çıkar.
Toplumsal alanda da bunu gözlemleyebiliriz. İdeolojik yaklaşımlarda “Karşı taraf” olan diğerinin her fikrine karşı çıkar. Hal o kadar komikleşir ki bazı karşı olduğu tarafta bulunan kendi ideolojisine ters olan bir şeye taraf olur; karşı tarafta olanlar sırf ona karşı olmak için bilmeden kendi ideolojisine uymayan şeyi destekler ya da kendi ideolojilerine ters olan ama karşıdakine destek olanı şuursuzca desteklerler. Çok gözlemlenir bu hal. Kıyafet konusunda ve kişisel tercih konusunda diğerinin işine karışmayı kendilerine hak görenler bu yüzden çok taraftar yitirdiler. Ama “Karşı taraf” ın eylemi "Taraf” a bakar. Değeri yoktur.
O halde "Karşı taraf” olmak yerine “Taraf “olmalıyız. Bu taraf ise kendi tarafımız olmalı. Taraf olduğumuz şeyi de başka bir tarafa karşı olarak oluşturmamalıyız. Taraftarlığın özgün olması için içselleşmesi gerekir. Bu da taraf olunan şeyin bilinmesi ile olur. Bilmek ve değerlendirmek esastır. Atalardan geleneklerle devir alınanlar doğru tahlil edilmeli ve kişinin vicdanında kabul görmeli. Bilinçsizce taraf olunanın değeri olmadığı gibi zararı çoktur.
“Taraf” olan akıllı kişiler “Karşı taraf”ın tavrının aynadaki aks şeklinde olduğunu bildiklerinden bazı kasten yanlış yaparlar ki nasılsa karşı taraf aksi yansıma yapacak ve doğru yansıma sağlanıp maksat hasıl olacak. Ambulansların üzerindeki yazılar ters yazılır ki aynalar yazıyı ters yansıtırken doğru okunsun maksat iş görülsün.
Taraf ve karşı taraf birbirini dengeler. "Taraf" olanı "Karşı taraf" dengeler ve destek olur bilmeden. Karşı taraf olan ise zaten bir taraf olmalı ki ortada ona karşı olsun. Yani edilgendir ve "Taraf"a güç vermektir elinden gelen. Zaten kendi "Taraf "olsa, başka karşı taraflarca dengelenecek.
Altta, Üstte Veya Önde Olmak
Alttakiler ve üsttekiler; toplumsal mücadele bu ikisi arasında olur. Kapitalistler ve halkçılar; firavunlar ve ezilenler şeklinde toplumda yansır. Ben buna her yavuzluğun bir uyuzluğu olur şeklinde bakıyorum.
Egemen olanlar yavuzluk yapar ve alttakileri ezer. Alttakiler bilinçlenince ya da başka egemenler onları kullanınca güçlenir ve onlar da yavuz olur. Önceki yavuzlar da uyuz olur. Deveran bu şekilde işler.
Bahar falan hepsi bu şekilde işler! Kavga alt ve üsttekiler arasında üste çıkma kavgası olduğundan, yavuzluk da uyuzluk da ikisi arasında devreder.
Önde olanlar ise bu kavgada yer almaz. Yunus misal.
Altta olanların verdiği mücadele dahi uygulamada genellikle egemenler lehine işler. Sağ, sol; dinci, laik; Irkçı halkçı hepsi egemenler için savaştırılır. İdeal hiç bir zaman olmaz. Egemenler "İdeal" i üstte olanların lehine işletir!
Üstte olanlara her şey serbesttir dilediği kadar kadın alırlar, dilediği şeyi de kitabına uydururlar, ganimetler de onlarındır... Tarihsel süreç iyi okunmalı...
Ezilenler hedef kitledir çünkü kullanıma müsaittir ve altta olmanın ezikliği içinde savaşa hazırdır. Eline tutuşturunca silahı "Bahar" egemenlerin lehine gelir.
Din savaşlarını neden alttakiler yapar hiç düşündünüz mü?
Egemenlerin umurunda değildir insanların hali. Onlar kullanır sadece. Kullanılanın dini inancı ya da siyasi görüşü onlar için önemli değildir. Hatta yardım ederler altta olanların din ve siyasetlerine!
Ne Sağdayım, Ne Solda. İlerdeyim.
Evrimsel süreç devam ediyor.
İnsan ve evrende değişim ve gelişim canlılığın devamının bir gereği. Çünkü "Hayat faaliyettir"!
Bu evrim mana boyutunda da terakki olarak yansır. Bireyden topluma yansıması da kaçınılmaz.
Bu sürecin gerisinde olanlar asla yetişemeyecek öndekilere. İzleyin gelişmiş toplumların 50 yıl önce yaptıkları az gelişmiş olan toplumlarda yeni uygulanmaya başladı. Geri toplumlara ise azgelişmiş toplumların uygulamaları örnek oluyor.
Her alanda bu gelişim ve değişim gözlemlenebilir. Sadece izleyiniz. Kutsallaştırmadan bakınız. Kutsallaşan şeyler asla hakkıyla öğrenilemez. Sadece ezbere kabul edilir. Kutsallaşan şeyler; ideolojiler , gelenekler, ırksal tutuculuk, toplumsal alışkanlık ve kabuller olabilir. Geniş bir kapsam var!
İleri toplumların geçtiği aşamaların aynısını geri toplumlar yaşıyor. Orta Çağ’da dinsel baskılardan bunalan Batı toplumları bedel ödeyerek dini baskılardan kurtuldu. Ama başka "Kutsal" kabullerin pençesine de düşmekten kurtulamadı. Yani yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak da var…
Son tahlilde tüm insanlık gelişecek ve orjin insan manası açığa çıkacak. Çıkmak zorunda. Orjin "İnsan"ı açığa çıkaranların azınlık olması ümidimizi kırmasın.
“İleride, en öne geçenler, işte o ileride olanlar.”(Vâkıa/10) Elmalılı
“Sağın adamları, ne uğurludur onlar!” (Vâkıa/27) Elmalılı
“Solun adamları ise, ne solun adamları!” (Vâkıa/41) Elmalılı
“Ne sağdayım, ne solda, ilerdeyim.” diyenler, gelin bir olalım.
Selamlar, saygılar.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Vıjdanı muhasebe ınsana en guzel huzuru veya huzursuzlugu veren bır mekanızmadır evet.
Vıjdanını rafa kaldıran bır ınsan, nefsının esırı oluverırse sakın şaşırmasın,kazdıgı kuyu kendı elıyledır..
Kendı ıradesı duşınca cebren ve hıleyle bır yanlışa suruklenen insan,zaten suçsuzdur,
.Bu kotulukte ınsanın kendı ıradesı yoktur..
Allah zan.ve ıftıranda saklasın bız ınsanoglunu.
Ahmet Bektaş
Bende teşekkür ediyorum,kolaylıklar dılerım..Selam.
Neye yaklaşsan sonu uzaklık ve kırgınlık,Anla ki yok, Allahtan başkasıyla yakınlık..
Ahmet Bektaş
Ahret denen ahirdir!
Ahir, insan tercihlerinin (izafi zaman mekan boyutlarında ) yansıması, görünmesi.
"An" da olan bir tercihin, zaman ve mekan içersinde genişlemesi. Geçmiş ve geleceğe yayılması. Geçmiş ve geleceği oluşturması, şekillendirmesi.
Bu açıdan bakınca “Ahret” olarak bilinen de aslında "An" da yapılan tercihin zaman ve mekan boyutlarında açılması. Netice vermesi. Boyutsal sınırdan dolayı “Gelecek” olarak bilinen şeyler başka bir boyutta “Geçmiş” olarak görünebilir. Şöyle bir durum var. “An”, zaman ve mekan boyutlarının sınırından dolayı geçmiş, gelecek şeklinde görünüyor. Eski makaralı video kasetleri bilirsiniz. Kasette hem geçmiş hem gelecek hem an vardır. Okuyucu başlığın önünden geçerken her kare “An” durumunda; başlığı geçince “Mazi (geçmiş)”, henüz geçmemiş olanlar da “Müstakbel (gelecek) gelecek konumundadır. Kasetin geleceği okuyucu başlıktan her kare geçmeden bilinmez. Okuyucu başlığı “An” olarak düşünmek anlamı kolaylaştırır. Kasetin içeriğini bilen, kaseti hazırlayan için kasetin başlıktan geçmesinin yani zamanın önemi var mı? Elbette yok. Yani yönetmen oyundaki oyuncuların kaderini bilir. Doğaçlamalar dahi yönetmen onayına bağlı… İçeriği zaten kendi hazırlıyor! İçeriği neye göre hazırladığını da kendi biliyor! Onun için içeriğin kusursuz işlemesi önemli. Yoksa içerikteki iyi, kötü algılar önemli değil. Şöyle ki sahnelerde görev yapan herkes rolünü iyi oynadığında takdir görecek! Katil rolündeki veya tecavüzcü rolündeki de ücretini alır. Hatta iyi yapmışsa rolünü pirim bile alır! Yani yönetmen için roldekilerin rol harici şahsiyetlerinin iyi kötü olması önemli değildir! Roldeki başarısına bakılır. Peki masum, iyi rolünde olup da rollerini beceremeyen sırf rolü masum ya da iyi diye takdir görür mü? Hayır göremez! İşte zurna burada “Zırt” diyor! Genelde dini öğretilerde masumiyet ve iyilik üzerinden gidilir ve kalite ihmal edilir. Oysa kalite önemlidir. Şeytan dahi Allah’a hizmet eder. İnsanların terakki etmesinde rol oynar. Yoksa Allah haşa şeytandan korkuyor ya da gücü yetmiyor da şeytan insanları azdırıyor değil! Herkes rolünü oynar. İyi oynayan kazanır! İyi rolde kötü oynayan da kaybeder. Misal uzamasın konu anlaşıldı aslında “Kader” konusu bu.
Tercihler dedik bakın kısa bir örnek. İnsan bir şeye "İyi" diyorsa ve bu iyi olarak nitelediğinin bir başkasına zararı yok ise o eyleminden kendi hoşnut ise ahret denen zamana ve mekana göreceli gelecek boyutta o eyleminden negatif sonuç almaz. Çünkü o eylemle alakalı negatif bir veri, karşılık tanımlamadı, ekmedi! Bakınız aynı eylemi yapan diğer bir şahıs bulunsa ama o yaptığı eylemin kimseye zararı dokunmayan eylemini "Kötü" olarak niteliyor ise ahir boyutta nitelediği, beklediği, ektiği sonucu alır. "Ne ekersen onu biçersin" , "Ameller niyete göredir" Burada önemli olan insanın tercihinin kendi izafiyetinde niyetinde "Doğru" olarak algılanması ve başkalarına da zararının olmaması. Aynı eylemi yani başkalarına zararı olmayan kişinin kendine de zararı olmayan bir eylem; bu eylemi "Günah" olarak kabul edip yapan ahirde günah karşılığı alır! Çünkü kabulü onu bağlar. Yapılan şeyin aslında günah olmaması onu kurtarmaz! O günah diyerek yaptı. Sevap olarak yapan da sevap karşılığı alır. Birine tüfek ile nişan alıp ateş eden biri hedefi vuramaza hedefteki kişi açısından “Katil” hükmünde değil midir? Hukuken katil olmamış, tutturamamıştır ama katil olmak için ateş etti! Hedefteki o kişiye daha sırtını döner mi? Fıkıhta ilmihallerde geçer. Haram bir şeyi tamamen bilgisi dışında helal olarak bilip yapan o yaptığının sonucunu yaşar ama günah almaz! Helal olan bir şeyi de "Haram" diyerek yapanın durumunda ise "Günah" almak vardır. Helal tercihini "Haram" diyerek yapan o sonucu alır! Bir örnek vereyim; eski kıssalarda çoktur. Veli zatlara toprak kasede şarap ikram ederler denemek ya da sabote etmek için. Onlar da alır kaseyi "Süt" niyetine içiyorum der. Ve içerler. Şaşkın insanlar kaseye bakarlar ki gerçekten süt! Niyet ve tercih ne üzere ise o sonuç yaşanır. Asliyet bile tercih karşısında önemini yitirir. Zaman mekan örneğindeki roller için de durum budur! Roller aslında tercihe göre dağıtılır. Tercihini unutanlar veya beceriksizler ise yakınır durur. Adaletsizlik sanır olması gerekeni…
İyi bir yönetmen kimin nerede başarılı olacağını bilir gerekirse eleme yapar! Rolleri kendi dağıtır. Teklif ve kabul ilkesi çalışır.
Ben baş erkek rolünü isterim.
İyi rolde oynamayı seçip kabul eden rolünü kötü oynarsa azar işitir hatta ceza da var!
Kötü rolü kabul eden için rolü “İyi” oynarsa mükafatı var! Bu mükafat dahi görecelidir. Bok böceğine pislik mükafattır! Bu nedenle Cehennem için “Rahmet” denir. İcap ve kabul ilişkisi evrenseldir. Yalan hile ve cukkacılık tercih ve kabule zıttır. Maskeler münafıklığın göstergesidir. Bu nedenle “İyi” rol kapıp kötü oynayan münafıklar “Kafir” olarak kötüledikleri insanlardan daha aşağı mertebede yer alırlar.
Konuyu uzatmayım.
Selametle,
Ahmet Bektaş
Yazı tamam oldu teşekkürler.
Yüreginize saglık....
Karmakarışık bir yaşam dırenışını acıklamaya çalışmanız,sizinde kendi kararlarınızda, yerıne oturdugu görünüyor,inancınız ve nasıl yaşamak dusuncenız..
Çogu kes ,doluya koydum almadı,boşa koydum dolmadı,sözlerini kullanırdı buyuklerımız..
Öyle bir yaşam ki,dun dogru olanı bu gun yadırgar olduk ama içsel bir huzursuzlugu atamadık yuregımızden..
Dogru ve egrı arasında şaşırdık kaldık,zıra toplumda yerlı yerınde degıl kavramlar,borçluda olsa,hızla kazanılan refahı oturtamadı mıllet yerıne..olmak ve olmamak arasında şaşkın,ornek ala ala, kah kazanıp kah kaybederek ınancı geregı hayırlısı buymus deyıp ,beklemeye alıyor zamanın getırısını..
Tesadufen yaşıyoruz ,bilnçsiz ve öylesine..Yasadıgımız ortam karar vermege veya karar almaya musaıt degıl..Veya taklıtlerle yaşamak daha kolay..
Ben anlayamadıgım yaşamın ve ınsanın beraberlıgınden ,sureklı sıkılırım ,zira beraber yururken ya oldugum yerde sayarım yada yolda yalnız kalarak yururum..
Sizi bilemem.....
Ama yakınımda olanları izledigim zaman,.yaşamı ve hayatı gelışıguzel yaşadıklarını gözlemlerım ..
Elle tutulamayan mutluluk ve mutsuzlugun menşei ıle şavaşarak zaman geçiriyoruz,yaşamak yerıne..Ne zaman yaşayalım dersek en yakınımıza dahı ,bırden kaybolan uzaklar oluverıyorlar..
Ben şahsen yakalayamadım,ama dunyam ama ahıretım için beraberligin yolculugunda yuruyecek bır yoldaş..Daıma ıtaat edıcı durumunda gormege endeksli ınsanlarla yaşamak,beraberlıgın hazzına hasret bırakıyor bız ınsanoglunu ne yazık ki..
Hasılı,Çok yoruyor yaşam ınsanı..oldugu gıbı bırakıp kendı halınde yaşamakmış meger ömür deyip sona dogru yurumekle geçen zaman dılımlerınde,bazen yakınlarına uzak,bazende uzaklardakılerıne yakın olmak ıcın ,aldatıcı bır seruven oldu zaman..İnsanı sadece inancı ayakta tutuyor bu mezalım dunyada..Şükür ki inanç ve karakter yoldaşımız,..
Yoksa şavaşlar çıkaran delı lıderlere donerız..maazallah..
Sureklı kendımızın egıtımınde ,örnek olunabıldıgı kadarıyla,kendı kendısıyle halleşenlerın grubunda olundu ne yazık ki..Toplumsal beraberlık kuramadık mıllet olarak..çok üzücü ama çare henuz yok gibi..
Sagda ve Solda olmak anlık ayrılık,mutlaka birleşecek insanlar ama ne yazık ki her halde felakette olacak bu birleşme.insanlah ben yanılırım da öyle olmaz..
Allahu teala ,ne kırandan nede kırılandan hoşnut olmam dedıgı ıcın...uyanmaız lazım tez elden..Barış mutlak..Açlıkta ve yoklukta anlayacak ınsan oglu paylaşmayı sanırım..
MERAL TICE tarafından 12/13/2012 11:56:30 PM zamanında düzenlenmiştir.