KAFEDEKİLER:6
Can sıkıntısından ne yapacağımı bilmiyor, durmadan ofluyor, püflüyordum..Güzel bir çay dememiştim ve oturmuş tek başıma içiyordum. Tek başıma içtiğim o çaydan hiç tat alamıyordum
Bir arkadaş gelse de şu demediğim çayı beraber içseydik, ne iyi olurdu. Nerede o günler, nerede öyle arkadaşlar? Kimseler yoktu, üstelik birazda üşümüştüm.
Hani bazı insanlar derler ya, biz yirmi yıldan beri arkadaşız her anımız beraber geçiyor diye. Ben neden? Böyle bir arkadaşı bulamamıştım? Benim de tam istediğim böylesi bir arkadaştı işte. Arkadaş dediğin gelecek, kalacak, hatta senin ne istediğini, içinden geçenleri hissedecek kadar yakın olacak, böyle bir arkadaş, var mıydı? Yoksa sadece hani aynı mahallede büyüdükleri için, arada bir birlerine giderek bir bardak çay içtikleri için mi arkadaşız diyorlardı, yok ya. Bunun adına komşuluk diyorduk biz eskiden. Ya ben arkadaşlığı bilmiyorum, ya da benim istediğim tarzda bir arkadaşlık yoktu.
Gençliğimde bir arkadaşım vardı, bu arkadaşımı yirmi yıldan sonra ben arayıp bulmuştum Arkadaşımı bulduğum da ise, ona bazı sorular sormuş, bazı açıklamalar istemiştim ondan.. Bana çeşitli mazeretler anlatmış, yığınla neden sunmuştu bana bu yüzden hiç arayıp soramamıştı beni. Henüz telefondan görüşüyor konuşabiliyorduk,Henüz onunla yan yana gelip, abuk sabuk, saçma sapan şeyler konuşamamıştık ama ilk buluştuğumuzda bunu yapacağımızdan da çok emindim ben.
Onun kocası varmış her istediğinde dışarıya çıkamıyormuş, üstelik sinir hastası olmuştu. Bir süre tedavi gördükten sonra şimdilik iyi imiş. Bütün bunları bir araya geldiğimizde yenibaştan konuşur muyuz bilmiyordum ama yan yana geldiğimizde ise, çok şey konuşup paylaşacağımız kesindi. Şimdilik sadece telefonda görüşüyor, bazı şeyleri paylaşıyorduk. En kısa zaman da bir araya gelip, o sohbeti kuracağımızdan emindim.
.. Arkadaşım, evliliğinde aradığı mutluluğu bulamamıştı, benimle yakaladığı o arkadaşlığı da, yakalayamamış, en çokta bu durum üzmüştü onu, neden bu kadar iyi iki arkadaş, ayrı kalmışız, bana böyle diyordu ona her telefon açtığımda. Memleketteyken, çok iyi iki arkadaştık, sonra her ikimizde evlenip, ayrı ayrı yerlere gitmiş, bir daha da görüşememiştik.
Ben çok uğraştım böyle bir ortamı yeniden kurabilmek için, ama başaramamıştım, yani arkadaşımın söylediği gibi, her ikimizde hayattan aradığımızı bulamamıştık. Bundan sonrası için mi? çok zor, çok. Şimdilerdeyse,İnsan yüzüne hasret gideceğiz neredeyse Aynı çatı altındayız ve birbirimizle irtibatımız yoktu Görebildiklerimiz de rahatsız ve mutlu İnsanlar değillerdi.. Hepimizin, toplum olarak herkesin bir psikologa ihtiyacımız vardı, hemen herkesin psikolojisi bozuktu. Bazıları farkındaydı ve doktora gidiyordu, bazıları ise reddediyordu bu durumu,
Allah bir kolaylığını verir diyorlardı, hastalık olmasın, gerisi önemli değil, yani psikolojik rahatsızlığı, hastalık olarak görmüyorlardı. Ben Allah’a sığındım, o bana yardım eder, yanındaki çocuklarını göstererek, bunların hatırına bana yardım eder, o beni görür, ben her akşam ona yalvarıyorum beni koru Allah’ım diye, ben ona sığındım diyor ve bu şekilde korunup tedavi olacağını düşünen insanlar, küçümsenmeyecek kadar çoktu..
Bu sorun bende de vardı aslında. Ben geçici çözümler bulup erteliyordum sorununu mu? İnsanlarla konuşuyor, onları dinliyor, onlarla kendimi karşılaştırıyordum. Benimle konuşan insanlar rahatlıyorlardı ama ben mahvoluyordum, onlardan ayrılıp eve gelip tek başınakalınca daha bir kötü oluyordum.
Okuyor, sonrada aklıma gelen böyle ne kadar saçma sapan şeyler varsa yazıyor, yazarak bir nebzede olsa rahatlatıyordum kendimi Bende kendimce böyle bir çözüm yolu bulmuştum, kendimce ama işe yarıyordu
. Konu gene dağılmış, nereden nereye gelmiş. Ee insanların başına o kadar sorun olursa toparlaması da öyle zor oluyor işte. Sıkıntılar ve sen böyle bir yumak haline gelince karma karışık oluyorsun, bir ucunu çekeyim derken, ötekilerde geliyor ve çözümsüzlük başlıyor. Neyi nereden saracağını bilemiyor, Sabır, ya sabır desende, nereye kadar? Ya sabır diye diye bir sürü insan göçüp gitti bu dünyadan, ne yaşadığının farkına varmadan, yok olmuştu İnsan bunları düşününce üzülüyor, ne var işte her şey olacağına varır desende olmuyor, yapamıyor, boş veremiyorsun. İnsan kendisini ikiye ayrılmış olarak görüyor bu durumlarda. Bir yanını çekerken, öte yanın ağırlaşıp, yere düşüyordu ve onu yerden kaldırmak, hiçte kolay olmuyordu
Bunları tek başına ben yaşamıyordum. Bu ülkede yaşayan insanların, hemen hepsi sıkıntı çekiyor, hemen hepsi yumak halini almış sorunlarla karşı karşıya idi. Bu hoş bir düşünce değildi ama yalnız değilim, düşüncesi ister istemez biraz olsun beni rahatlatıyordu. Böylece, Sünni bir moralle kendimi daha iyi hissediyordum. Başka ne yapabilirdim ki?
Ben kendimce okuyor yazıyordum. Televizyon programlarında da oldukça seçici davranıyordum. Son zamanlarda izlediğim T.R.T birdeki Metin Uca’nın sunduğu yarışma programı, çok dikkatimi çekiyor ve seyrediyordum. Belli bir yaşın üzerinde bilgi birikimi olan bir sunucu Metin uca. Konuştuğu her şeyi bilerek konuşup, üzerine basa basa söylüyordu ve bu durumu ayrıca bir renk katıyordu o yarışmaya. Hep bakıyoruz, yukarılarda belli başlı kişiler vardı. Neden bu ülkede yeni seslere, yeni düşüncelere yer açılmıyordu? Her yerin tepesinde hep o insanlar oturuyordu, Metin Uca sıyrılıp çıkmıştı, nasıl çıkmıştı bilemiyorum ama iyikide çıkmıştı. kalabilecek miydi?, O vardı işte. (7 / 4 / 2005 / Perşembe: )
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.