- 568 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MECLİS'TE SUCUKLU TİYATRO
Geçtiğimiz haftanın en önemli konularından birisi 2013 bütçesinin TBMM’ne sunulması ve partilerin görüşlerini liderlerin diliyle ifade etmeleriydi.
Gözledik ve bekledik ki, gerçekten bütçe konuşulsun, bu vesile ile Türkiye’nin gerçek problemleri dile gelsin. Çözüm yolları önerilsin, millet ne olduğunu anlasın. Ama ne gezer? Yine tiyatro oyunu sahnelendi. En hafif tabiriyle “sucuklu, macunlu tiyatro” sahnelendi. Ne yazık ki!..
Muhalefetin hafifliğine bakınız ki, falanca belediye halka şu kadar sucuk dağıtmış, bunu meclise bütçe eleştirisi olarak getiriyor. Sayın Başbakan da popülaritesi yüksek bir gol atma fırsatını yakalamış olmanın mutluluğu içinde, bu sucuğun parasının o belediyeden değil, Sayın Kılıçdaroğlu’nun o belediye başkanına önceki iftiralarından dolayı ödemek zorunda kaldığı tazminatlardan karşılandığını, alay ederek ifade etti. Bunu sataşma kabul eden CHP gurubu, cevap vermek için söz aldı. İktidar gurubu da bu sataşmaya cevap verdi. Sanırım sucuk olayı o güne damgasını vurdu. Bu hafiflik, takip eden günlerde de pastırmalı, mesir macunlu olarak devam edip gidiyor. Konu saptırmalı, dikkat dağıtıcı metotlar hem iktidarda hem de muhalefette bir marifetmiş gibi ciddi ciddi kullanılıyor.
İnsan düşünmeden edemiyor. Türkiye’nin gerçek meseleleri nerede, iktidar nerede, muhalefet nerede? Birkaç ton sucukla, birkaç tutam mesir macunu, ya da yumurtalı pastırma ile neleri örtmüş oldular? Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Büyük bir beklenti içinde ekranların başına geçtik ki, liderler ve sözcüler derde deva olacak şeyler söylesinler. Muhalefet Türkiye’nin kötü yönetimini milletin gündemine getirsin, iktidar da tutarlı cevaplar versin, ya da hatalarını düzeltsin. Yazık ki, kaç 10 yılımız böyle tiyatroyla geçti? Rahmetli Erbakan Hocamın icat ettiği bir tabir var, tam bunların yaptığını ortaya koyuyor. Horoz dövüşü!.. Bu seferki dövüş belki de en kokuşmuş türden yapıldı. Birkaç kangal sucuk, birkaç tutam macun kullanılarak!
Biz gözledik ki, her yıl iç ve dış rantiyeciye ödenen 50-60 milyarın hesabı verilsin. 10 yılda bu şekilde ödenen yaklaşık 500 milyar faizin hesabı sorulsun. Toplam yatırım harcamaları ile tefeciye ödenen bu büyük meblağın mukayesesi yapılsın. Muhalefet bunu konuşsun, “Kamu Tek Hesabı”na neden geçilmediğinin hesabı sorulsun. İktidarın övünmekle bitiremediği bölünmüş yolların bedeli ile, 10 yılda tefeciye ödenen bedeller yan yana zikredilsin de, millet anlasın. Manasız oranlar, halkın anlayamayacağı rakam salataları yerine, net ve anlaşılabilir bir dil kullanılsın. Borcumuz neydi, ne oldu? Ödediğimiz faizler toplamda neydi, ne oldu? Faizin toplumları nasıl ifsat ettiği, küresel bir gerçek olmadığı, mücadele edilmesi gereken bir bela olduğu konuşulsun. Faizin toptan kaldırılması için nasıl bir ekonomik düzen kurulması gerektiği, bu düzene geçiş için hangi tedbirlerin bu bütçeye geçirileceği konularının konuşulsun. Maalesef bu önemli fırsat, laf salataları ile, milletin anlamadığı, anlasa dahi derdine deva olamayacak oranlamalarla ve sucuklu tiyatro ile kapatıldı.
Biz bekledik ki, 10 yılda özelleştirme adı altında elden çıkarılan hayati tesislerimizin satış bedelleri ile, sadece bir yılda tefeciye ödenen 50 milyar yan yana zikredilsin, oranlaması yapılsın ve milletimiz gerçeği kavrasın. Ne gezer? Bu yıl da horoz dövüşü ile dikkatler bu konulardan kaçırıldı.
Biz beklerdik ki, Türkiye’nin satılan orman, tarım, stratejik konumlu ya da maden sahası arazilerinin satış bedellerinin, borç ve faiz taksitlerine nasıl harcandığı dile gelsin. Bu tür satışların böbürlene böbürlene şişirdikleri Milli gelir hesabında “gelir” hanesine nasıl kaydedildiği millete anlatılsın. Nasıl oturduğu evin odalarını tek tek satarak “bakın ne kadar para kazanıyorum” diye caka satan düşüncesiz ev sahibine benzediğimiz konuşulsun. Ne gezer? Yine tiyatro, yine saptırma, yine sataşma…
Biz beklerdik ki, her yıl artan bütçe açıklarını nasıl kapatacaklarını izah etsinler. Yeni zamları, yeni vergileri konuşsunlar. İşçiye memura verirken, gıdım gıdım rakamlara sığınıp, bütçe açığını bahane edişleri, ama zam yaparken de insafı nasıl bir tarafa bıraktıkları konuşulsun. Hayır efendim. Sucuk, salam, macun öncelikli konudur.
Biz beklerdik ki, her yıl artarak trilyon dolara doğru tırmanma eğilimi gösteren toplam borçlar konuşulsun. “Borç alan emir de alır” diyen atalara kulak verilsin. Her yıl artan borçlar demek daha fazla emir almamız ve vesayet altına girmemiz demektir. Bu da terörden tutunuz da hayati üretim ve kalkınma konularında, irade ve insiyatifi elimizden kaçırarak başka iradelere tabi olmamız sonucunu doğurmaktadır. Bu borçları nasıl ödeyeceğiz, yerli kaynaklarımızı nasıl harekete geçireceğiz, madenlerimizi nasıl işleteceğiz, yer altı ve yerüstü zenginliklerimizi nasıl ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunacak şekilde kullanacağız, borçlanmayı nasıl azaltacağız, konuları konuşulmalıydı. Bu konularda ne iktidardan ne muhalefetten bir cümlelik öneri ya da eleştiri görmedik. Dış politikamızın da, bu dış borçlara bağlı olarak nasıl başka güçlerin istekleri doğrultusunda oluşturulmak zorunda kalındığı, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)’un, BİP (Büyük İsrail Projesi)’in nasıl dayatıldığı, bunların nasıl düzeltilmesi gerektiği konuşulmalıydı. Sucuk pastırma edebiyatı ile saptırmak işlerine geldi.
Biz isterdik ki, onlarca yılda milletin ümüğü sıkılarak biriktirilen ve tefecilere faiz ödemesi olarak kullanılma gafletinde bulunulan, “Savunma Sanayi Destekleme Fonu” bu sene bütçeden ilgili sarf yerine iade edilerek yatırıma dönüştürülsün. Kendi uçağımızı nasıl yapacağımız, silahlarımızı nasıl imal edeceğimiz ve ordumuzu nasıl caydırıcı silahlarla donatacağımız konuşulsun. İstihbaratımız Amerika’nın keyfinden, gözetlememiz İsrail’in oyunundan, hava savunmamız NATO’nun Patriot’undan nasıl kurtarılacağı, bu bütçe ile bunun neresine geleceğimiz konuşulsun. Bütün bunlar sucuk pastırmaya feda edildi, ne yazık ki…
Muhterem okuyucularım, Türkiye’nin elinde fırsat ve imkan olarak bulunan bir bütçe yılı daha böylece heba edilecek. Ucu bucağı gelmeyen rakam salataları, acaip garaip oranlamalar, suya sabuna dokunmayan söylemler ve hele sucuk salam saptırmaları Türkiye’nin problemlerini çözemeyecek. Çözemez de...
Türkiye’nin problemleri ancak ve yalnız, Merhum Erbakan Hocamızın çizdiği yoldan giderek, kendi kaynaklarımızı harekete geçirerek, tefeciye rantiyeciye dur denilerek, kalkınma seferberliği ilan ederek, İslam birliğini kurarak, devlet millet kaynaşmasını gerçekleştirerek ve diğer dinamikleri kullanarak, çözüm yoluna sokulabilir. Bu da ancak Milli Görüş’le mümkündür. Bu şekilde hareket etmeden geçirilecek her yıl, kayıp yıl olarak ülkemizin eksi hanesine yazılacaktır.
Bu yılki bütçe maratonunun özeti bence şudur:
BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ
Dediler ki; sucuk, macun, pastırma!..
Diyorum ki; sucuk, macun, saptırma!..
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Ah Üstadım, yazılarınızı okurken diyorum ki, acaba kaç kişi bu denli bilinçli bakıyor ve yorumluyor gündemi ve siyaseti?. Sanırım çok az. Çünkü bilinçli olanlarımız dahi susuyoruz yada susturuluyoruz. Bir gün avaz avaz seslerle haykırabilirmiyiz bize yapılan sahtekârlıkları? Siz en azından yazıya dökeker insanlara ulaşmak istiyorsunuz. Size teşekkür ediyorum. Bende ancak okuyorum ve öfkemi suskunca içimde büyütüyorum.
Selam ve saygımla.