- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADER’ e BAK !..
KADER’e BAK !..
Bu,gerçek bir hayat hikâyesidir.
Benim,dört yaşımın hikâyesi…
————————————–
Ne çabuk tükettik,yetmiş bunca küsuır yılı…
Durup bir bakmak için,şöyle geriye,gerilere,
Dimdik bir yokuşta,dizboyu karda!.
Bata-çıka !.Soluk-soluğa…
Üstelik sırtındaki çocuğun ağırlığı altında,bitkin!..
Nekadar zayıf,nekadar güçsüz..
Zavallı kadın!..
Buzda kayıp,birlikte yuvarlandılar,
Kadın ve sırtındaki çocuk!..
Bendim,karlara kapaklanan çocuk,
O zayıf-güçsüz kadın..
ANAM’dı benim..
Memleketimin kışları,çok ağır geçerdi,
O tarihlerde,yollarda iki metre kar!
Camızlık yokuşu derlerdi,soluk-soluğa
çıkmağa çalışırken kayıp-düştüğümüz,anamla…
Alt başında,sonradan,benim de beşyıl okuduğum
Sakarya ilkokulu vardı,eski MİRALAY’ın KONAĞI..
Daha aşağılarda,solda,1940 lı yıllarda ortaokul olan,
eski Hastane binası..
Sol elimin parmak arasında çıkan,irice bir çıban..
Korkutmuş babamı..
Üstelik azmış ta!Ne hikmetse?..
Operatör,kesip almış,parmağı tarak kemiğinden!
” Yoksaaa,gangren olurmuş !..”
öyle demiş,operatör,babama…
Hergün bir kere,o karda-buzda,sırtına alıp,pansuman için,
götürürmüş zavallı anam…
İşte,bi seferinde kayıp-yuvarladığımız,karlara..
Bir el uzanmıştı..Tutup kaldırmıştı anamı ,karların içinden…
Oturmuştu anacığımı,karların üzerine…
Çoook yıllar sonra öğrenebilmiştim,uzanan elin sabibinin kimliğini..
Hapisane müdürü,Mehmet efendi…
Nurda yatsın,siyah bir fötr şapka,bir baston ve ışıl-ışıl bir gözlük,
hatırımda kalanlar..
Halbuki,bu tür çıbanlar için ilâç yaparmış babam…
Kırk yılı aşkın süre….
Kimler gelip-giderdi evimize…
Gencecik,gelinler,yaşlı amcalar,dullar,asker ve talebeler…
Boyunlarında irice bir şişkinlikle..
ÇEVRE İLLERDEN,İLÇELERDEN,DOLUŞURLARDI,
HACI HİLMİ BEYİN HANESİNE…
Anacığım,kaynatıp ağarttığı eski çarşafları,yırtıp
sargı bezleri yapmağa çalışırdı,biteviye…
Babam kaynatırdı ilâcını..
Tunç havanda düvüp,HIYAR-I ŞEMBEH denen bitkiyi..
Dış ve iç kabuğu ayrı ayrı,çekirdeği ayrı dövülürdü..
Tereyağ ve karasakız vs.ile kaynatıp ilâç yapardı babam..
Ve bu karışım (Kılıç yarasına dahi iyi gelirdi)
babamın anlatışıyla..
Babam,sürerdi şişliğin üzerine,anacığam sarardı ,
” Haftaya gel,açalım,ya da kendin aç,ama temiz tut ha!..”
falan derdi..
Gelenler dualar ederek giderler,haftasına gelip dualarını,
teşekkürlerini,minnettarlıklarını anlatırlardı..
Ne anam ne de babam hediye kabul etmez,para almazlardı..
(Duanız yeter)derlerdi gelenlere,gidenlere..
O tarihe kadar,babam,hep boyunda görmüş bu şişliği..
Adına (KÖSTEBEK) diyorlarmış Anadoluda..
Haftasına,kolumda,bidahaki hafta boynumda çıkan şişliği gören operatör,
” Ah Hacı Baba,ah! İlâcı sendeydi bunun..” diye hayıflanırmış..
Kırk yıl hayrına ,yüzlerce kişiye derman olan babam rahmetli,
kendi öz evlâdına çare olamamanın veriği üzüntüyü hayli zaman
sızlanmış ama,(var bunda da bir Hikmet)dermiş..
Hiçbirşeyi yapmama engel olmayan,yd.sb.mani olmayan bu eksiklikle
ben de,bir sıkıntılı zamanımda,(KADERE BAK,KADERE!!) demekten
kendimi alamadım..
Allah aza noksanlığı vermesin kimseye…
—–Mehmet Cemalettin Bayhan-ERDEK-2003
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.