GEBER DİYORDU GÜZEL GÖZLERİN; GEBERDİM BİRŞEY DEĞİL!
GEBER DİYORDU GÜZEL GÖZLERİN; GEBERDİM BİRŞEY DEĞİL!
Gözlerindeki nefret boğarken yüreğimdeki aşkı, ben anasının babasının bir anlık zevk için günahını çeken bir istenmeyen çocuk gibi isimsiz duygularla kalmıştım karşında ve ben ölümü çekiyordum içinde ağzından çıkan nefretin sıcaklığıyla… Dudaklarından ne zaman çıkacak diye bekliyordum, beni ağlattığın her damla göz yaşıma bedel “Geber” diyecek diye seni… Söylemedin ama beklettiğin her saniyenin içinde saliselerin kanadına bağlamıştın ölmem için istediğin dileklerini, bana yoğun işlerinin ortasında yalnızlığına buladığın her salisede bir “geber” dedin zaten sevgili. Sen mutlu ol, ölmem seni mutlu edecekse beklerken aldığım her an geberdim ve saat altı da geldi ruhumun tek rengi aşkım. Aşk o geldiğinde renkti, içinde ruhu olmasa da…
Ölsem kucağında bir bardak su vermezdi bana, gidince emin olduğum tek şeydi, artık sevgimle yüreğinin topraklarına intikam alırcasına gömerken beni, merhametsiz yüreğinin taşıyla kanıyordu düşlerim gözlerime toprak dolarken sevgilim. Olsun canın sağ olsun bebeğim. Ben senin için ölmesini bilirim ama senin mezarımdan haberin olmayacak tüm evlatlarıma bunu tembihledim.
Korkuyorum, gözlerindeki hınç vücuduna yayılırsa, ot bitmeyen toprağımı bile çiğnersin ayaklarının altında sevgilim, gerçekliğimi çiğneyemedim diye ama merak etme şimdi sensiz aldığım her nefeste ciğerim sökülüyor ve oluk oluk kan kusuyorum. Mutlu musun? Hadi git, yalnızlığın ortasında terk edip giderken beni ve intikam alırken yokluğuna bırakıp beni istemediğini söylerken, git ve kanımın üstüne kur mutluluk düşlerini, ben sana dua ederken bile her duamda sen vardın incinme bundan sonra diye…
Kalbini temizle ve öyle gel bana, intikam duygularını bırakıp yalan dünyanın kapısının eşiğine, ben ölmeden gel sevgilim, gel ki toprağım doldurmasın avuçlarını sevdiğin gamzelerim dururken… Düşmez kalkmaz bir Allahtır sevgilim. Ben seni ölesiye sevdiğim halde biz sevişmedik birbirimizle savaşmaktan, sen hep bana asi oldun, hırçın rüzgârımdın sana baharlanan kanadımı kırdın, ben hatanın en büyüğünü yaptım.
Bundan sonra benden başkasına attığın her adım seni mezarıma yaklaştırsın ve sevgilim ben seni öyle çok sevdim ki her yol alışında ayaklarının altında mezar toprağımı çiğnerken hissedeceksin.
Seni beklediğim her anda yıllarca döktüğün gözyaşlarını sana dair döktüm ben, sevişmek yerine biz savaşmakla tükettik, sen bir bana asiydin, bir bana itaat etmedin ve cinnet gecelerin bahanesiz zamanlarına bile bir bahane bulduğumuzda ben tükensemde tükenirken bile seni hep çok sevdim aşkım. Gel gör ki sen buna inanmadın.
Sen bilirsin sevgili, zorla güzellik olmaz elbet, inanmak istemedikten sonra sana inandıramam ama seni sevme hakkımı elimden asla alamayacaksın, milyon yıl geçse de bir iz kalacak belki de mahşere bizden geriye kalan aşk kırıntılarından…
Sezai Karakoç aşkına özenme dedim sana, gel etme dedim ama yüreğinde öyle bir acımasızlık yer etmiş ki aşkım, onlar gibi aşka gurur edip gel şiirleri birlikte yazalım desem de ruhözüm, sen sana verilen her şeye kör bir inat ile yanında durarak hiçe saydın ya bir tanem, beni zaten silip yüreğinde öldürmüş ve umursamazken artık, önemsiz olsam da senin için, o hiçe saydıklarının arasında bende vardım, ben hala senin için koskoca bir şehri yakardım.
Beni zamansız yakaladın ölüme yatmışken, çok umurundaymışım gibi kendine bir şey mi yaptın diyordun; yapmıştım umurunda mı? Damarlarımda sen dolanıyordun zehir hükmünde ve ben sana senin o inanmadığın aşka kanıt olsun diye ve resmimi yakanda bir ömür taşı madalyon gibi diyerek ölüme yatmıştım ki, sen gelince nefesinle yanıma kininle birlikte bile de olsa ciğerimi sökecek gibi, her şeye rağmen can buldum ve ölümden geri döndüm, çünkü sen kalbimi yerinden gül kokan ellerinle Vahşi Bin Harp gibi sökmüştün.
Arkadaş değer mi derken sana, ben bir damlasına bin can feda olsun diyordum. Kapanıyordu gözlerim, keşke uyanmasaydım sevgilim ama büyük yemin etmiştim, büyük dilekte bulunmuştum kılınan her namaz sonrası, okunan her Kur’an sonrası “Allahım canımı onun kollarında al ve ayaklarının dibine düşeyim cansız, o çiğneyip geçecek olsa bile acımasız, bunu bana çok görme ki, gözlerinin önünde döktüğü her damla yaşın kefareti olsun.” Diye dualar ediyorum hergün.
Ben ölmedikçe sen mutlu olmayacaksın çünkü sen düşman olmaman gerekenlere düşman oldun, oysa ben seni sadece sevdim, gözlerimin göremediği zamanlarda bile… Üzülme, şarkılarda diyor ya hani sevgili, “Canım dediklerim canımı aldı… Gönül sarayımı yıkıp gittiler…” Benim kimsemdin, Allah senden razı olsun aşkım sayende şimdi kimsesizim.
Emin ol ki sevgilim, seni bekleyeceğim, merhametsiz kalbinle girsen de toprağa ruh eşim, ben mahşerde sen gelene dek çoktan yuvamızı hazırlamış olacağım ve nefesimin her kesildiğinde anarken seni, sen okuduğun herhangi bir kitabın her harfinde Allahın izniyle hatırlayacaksın beni…
Ben seni samimiyetsiz bir saniye bile sevmedim, ben seni öyle çok sevdim ki… Üflediğim her sevda sözcüğünün sana bir ömürlük can verdiğini göreceksin. Ruh eşim, ne yaşarsan yaşa, kimliksiz insanların gözlerinde samimiyetsiz aşkları görünce, aldığın her nefeste beni hatırlayıp yaşarken anlayacaksın ki; Kimse ben olmayacak sevgili ve kimse sana can üflemeyecek göreceksin. Ben hep Yüce rabbime dua edeceğim; “Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun”
İSİMSİZ KADIN ŞİİRİ / ALYAZMALIM
Herkesin bir ismi var şiir yazılacak,
Kimi Vera der, kimi Ayten,
Kimi Aysel’i kovar başından,
Kimi yenik düşer Eylül’e,
Ah sevgiler parçalar kalbimi,
Bir çivit mavisi bakışlıdır Leyla,
En güzel kadındır Ferhat’ın Şirini,
Bense bulamadım ismimi,
Aylin desem, olmuyor çok sosyetik,
Serpil desem, serpilir kelimelerim,
Dilber desem, herkes üstüne alınır,
Adile desem, korkarım adil sevemem diye,
Çiçek isimleri vardır ya hani,
Kokusu kendisi gibi güzel,
Hiç beceremem o çiçeklere şiir yazmayı,
Ne desem ah aşkım ben sana ne desem,
Bilir misin bu garip şair bitap düşer,
Sana yüreğinden seslenememekten.
Elime alsam şimdi bir kibrit,
Şems düşerken üstümüze,
Hani hayal bu ya ellerin elimde,
Gözlerinde bir ben gizli,
Gözlerimde saklarken seni,
Dudakların çağırırken günaha,
Hani düşsek biz yekvücut yatağa,
Ne diye haykırırım geceye ismini,
Duvarlardan mı saklarım sanırsın,
Ah ben sana öyle bir şey demeliyim ki,
Kadınım kimseler bilmemeli,
Baş harfi aşk kokmalı,
Son harfinde tutku yanmalı,
Bir söyleyen bir daha unutmamalı adını,
Dillere destan olmalı aşkımız,
Şairiz, aşığız, sevdalıyız amma kadınım,
Biraz da biz şaşkınız.
Yok, anlatmaya dermanım.
Kıskanıyorum bazen,
Sesleniyorlar şiirlerinde sevgililerine,
Annesiz kızımın adı belli düşlerimde,
Sesini duyarım bazen bahçede oynarken,
Saçları iki yandan ayrık, örgülü,
Onun bile adı var inan ki,
Hele ya yalnızlığımda türeyen karakterler,
Her birine sor adını sana söylesinler,
Of kadınım, bal özüm, iki gözüm,
Aşkımın namesi, gönlümün sesi,
Dilimin duası, alnımın yazısı,
Sevdamın en derin sızısı,
Herkesin bir ismi var,
Ona yazar şiirlerini,
Ben kıskanırım kadınım,
Paylaşamam ki seni,
İsimsiz mi sanırsınız düşlerimin prensesini,
Söylemem kimselere demem adını,
O benim, o bana özel, o ruhumda gizli,
O canın can kadını,
Kim kime yazarsa yazsın şiirlerini,
Ben ne şiirler okurum ona gece yarıları,
Hangi bülbül kokladığı gülü verir ki,
Samanyolu’na gizlemişken sevdasını,
Hangi diken sakınmaz ki,
Uzanan eller kirletmesin diye aşkını,
Herkesin bir ismi olsun şiirinde,
Ben şiirini gönlüme yazmışım kadınım,
Paylaşmam senin gibi ismini de,
Alyazmalım.
BAKİ EVKARALI