- 636 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aydını kaybetmek 2
Toplumlar, bilinçli toplum belleğine sahip olmayan yasa tekliflerini; tarihsel toplumun envanterlerine sahip olmayan projeleri ve toplum cari ligine konu olmayan hiçbir şeyleri, sırf erk istedi diye, erkin “istediği” oluşla; ortaya koymazlar. "İktidarın teklifi" toplumsal olanın prosedürü olmak zorundadır.
Yani “iktidarın kendi teklifi” dediğiniz şey sonuçta; “toplumun teklifi olan ya da toplumun isteği oluşla, halkın teklifi, halkın isteği olacak şeyler; sonradan halka tahakküm olmaktadırlar. Halka tahakküm olanla, halkın kendi teklifi olma, arasında; koskocaman, altında kalkılamaz denli bir fark vardır. Bu gibi ayrımlar, göz ardı edildi miydi; zurna zırlamaya, zırva da tevil götürmemeye başlar.
Demokratik toplumlarda, elbette siyasi partiler, yasal sınırlı prosedürler içinde oluşla, kendilerine özgü programlarıyla vardırlar. Ama iktidarlar, sadece iktidar olduklarında; sırf kendi programları için parlamentoda olmazlar! Bunun böyle olup olmasını, bilmemize dair detaya girmemize gerek yoktur. Sadece okunan milletvekili yemini kapsamında dinlediğiniz; “halkın refahına ve mutluluğuna” denen vurguyu hatırlamanızla, bu temel hükmü rahatça çıkarabilirsiniz.
Milletvekili seçilen kişiler özelde Ali’nin, Ayşe’nin annesi babası iken; artık söyledikleriyle, tavırları ile şimdi de toplumundurlar. Artık vekillerin söz ve iyelikleri, Ali’nin, Ayşe’nin dışındakileredirler. Yine söz gelimi iktidarın bir görevi de; hem de, en temel görevlerinden birisi de; parlamentoyu çalıştırmaktır. Parlamentoyu nasıl çalıştırırsınız? Söz gelimi; “kendi istediğiniz teklifi” önerir olmanızın zıtlaştırması ile mi?
Bir bilgi ya da bir kuram; soyut olarak yukarıdaki gibi “kendi istediğiniz teklifi” önerirsiniz kabilinden söylenebilir. Hatta bu söylem yasal da olabilir! Soyut olan böylesi düşünüş içinde siz bu cinsten kuramsal bir sözü söylersiniz. Böylesi bağıntıları ve girişmesi olmayan sözlerle, söz gelimi; bir kaysıyı getirip mutfaktaki tezgâhın üzerine korsunuz. Sonradan tekrar o kayısıyı yediğiniz de, bu kaysıda tüm yarar beklemenizin soyutça yaklaşımıyla; “kendi istediğiniz teklifi” önerirsiniz demenin soyuttu yaklaşış benzerlikleri aynıdır. Hâlbuki ki kaysıyı tezgâha bırakmakla ve yemeniz arasında geçen süre, durumun ana belirleyicisidir. Teklifi meclise sunmanızla, meclisten geçen süredurum; belirleyicidir.
Yarım saat sonra yenilen bu kayısı egomuz için tüm yararlılık mıdır? Bu eyleminiz kuşkusuz gayet yasal, gayet olağan bir davranıştır. Biz, yine de kaysının tezgâha konması ile kayısının yenir olması arasındaki süreçli gelişme ile sizin kendi teklifiniz olan tasarıyla, her iki durumu da süreçli bağıntı olma ilişkisiyle ele alalım. Kesikli sürekli bağıntı olan yansıma ilişkenliyle süreçti olgu ve olaylarımız, araya boşluklu tanecikli zaman alırlar. Araya alınan bu “boşluklu tanecikli olay ve olgu sürecinin” benzer olan “süreçli gelişme” andırışışından hareketle, her iki durumu bir değerlendirelim.
Siz kaysıyı ortama bıraktığınız an, kaysı aromasını az az ortama verecektir. Ortam kendini kayısının üzerine boca edecektir. Ortamın tozu, toprağı; mikroskobik canlıları, kayısıya üşüş edeceklerdir. Kaysının ortama saldığı bu koku ve tat çekiciliği ile de ortamdaki canlılar kayısıyla temas kuracaktırlar.
Ve bu temasçı girişme ile söz gelimi arı, sinek karınca gibi haşerelerimiz emme borularını kayısımızın içini sonda edecektirler. Ve bu aromatik cazibesinden ötürü kayısımız, haşere ayakları altında kalışla cazip bir ziyaret alanı olacaktır. Bu hal kayısımızı, zorunlu bir “mikrop enfeksiyonlu depo” haline getirecektir. Böylelikle de, mikroplu kayısımızın egoya değin tüm yarar olgusu, ortadan kalkacaktır.
Benzer şekilde meclise sunulan; “kendi istedikleri teklifi” önerir olmanın yasaları; topluma dek olası tüm yararı gözetmez. Bir kere toplum bilinci, tüm bilinçlerden üstündür. Bir kere bu ilkeyi görmemek, girişecek tüm süreci görmemekle eş anlamlıdır. İkinci olacakla sizin parti ya da kişi öznellikti teklifiniz meclis içinde, meclis dışında lehte ve aleyhte oluşların şiddetli çatışmasıyla meclis coverti; teklif yasayı, toplumun tüm kesimlerine hitap eder olmanın dönüşüşüyle; topluma mal olmayı sağlar. Artık teklif sizin değildir. Teklife hiçbir şey yapılmasa dahi, meclis onayı bu damgayı taşır.
Yani demek istemem şudur. Soyut söylenen sözle, ortam girişmesi yapan eylem, birbirinden çok çok farklıdırlar. Çünkü eylem somut koşullarıyla bağıntılı girişir. Girişme sonunda o şey kırpılır ve sınırlanır. Hâlbuki ki; “hükümetler, kendi programları için iktidar da vardırlar" demeniz, sanal söz olaraktan doğrudur. Ama iş eyleme geldiği zaman, kazın ayağı öyle değildir.
Programlar, elbette her hangi bir partinin iktidardan önce, “kendi yasa teklifi olacak projesidirler”. Ama iktidar oluşlarıyla ve parlamento da bunun dile getirilişi ile artık bu öneriler nitelik değiştirmiştir. Teklifler artık, “kendisinin olma” iyelik ve tikel liginden çıkmıştır. Toplumun ve “tümelin iyeliği ve yasa teklifi haline dönüşmüştür.” İşte bu an, “girişmenin” anıdır. Zurnanın da zırt dediği yer burasıdır!
Oysa ‘o şey’ kendilik bir yasa teklifi iken, sadece bir projedir, girişme sizdir. Sorulduğunda gösterilir. Hâlbuki iktidar demek, proje sunmaktır demek doğrudur. Ama yine iktidar demek; iktidarların sunu projelerini iktidar dışı olanların görüşleri ışığı altında oluşla tartıştırışla; parlamentoyu çalıştırır olma zorunlulukları vardır. İktidar böylesi iki yanı uçurum, uzun ince bir sırat yoldur. Her kesin kolay taliplisi olup; istediğini yapması değildir. Böylece iktidarın projesi genelin projesi haline getirilebilmektedir.
Değilse böylesi yalıncı ve girişme siz oluşla mecliste, lineer geçen bir teklif bir tek adam baskısı ya da partizanca olmanın, oligarşi baskısı olurdu. İşte halkın temsili genel katılımı ve soyut iradesi buradaki muhalefeti, uzlaşma ile ortaya çıkacaktır.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.