VUSLATSIZLIĞIN ÖLÜM ÇIKMAZII
VUSLATSIZLIĞIN ÖLÜM ÇIKMAZI
Katran bir gecenin avazından susuyorum. Gökyüzünün perçeminden sarkan ölümlerden zamansız tomurcuklanmış ecel topluyor, sevdalar. Uykusuz hülyaların yar otağında sendeleyen, yaralı âşıklar, ölümlü bir sabahın selamsızlığına yemin verdi, şahidim. Ant olsun aşka, yeni bir mecnun doğurmayacak beyaban. Lakin ölüme direnen Kudüskâri gençliğim müstesna…
Payıma düşmeyen bir kadersizliğin ölüm yetmezliğiyle, mecburen yaşarken; kaç ölümlük aşk biçtin ömrüme ey bivefa! Ölüp ölüp ömür soluklanmakta yüreğim…
Şafaklarına kırağı inmiş dünlerimin bitkin yarınsızlığına düştüm. Heybemde taşıdığım çocukluğumun arka bahçesi, ağır geldi ömrüme. Taşıyamadı paklığımı. Ne ölüme yol verdi ömrüm ne de adamakıllı bir nefesin doruğunda, umut doğurdu sevinçlerim. Adım yetişemedi ardına. Alfabemin kifayeti kısa kaldı bakışlarının rengine. Oysa kırk yıllık bir hatırla anmıştım aşkı, adınla başlarken ölüme. Şimdi ölmeyi beceremeyen bir yaşamsızlığın göğsünde kanayan kızıllığı içiyor, efkârım…
Haydi, kanımı durdur/sana…
Ya öldür beni, nefes ver ya da…
Kanatma/sana…
Evvelbahar içinde cemresiz filizlenen bedbinliğimin, kırık intihar sürgünüyüm. Topla eteğine düşmüş kırgınlıklarımı. Yoksa kana doyacak, mekruh sevinçlerden devşirilmiş aşkın, mubah serzenişleri. Gökyaşı yas dökerken bozkır kokulu düşlerime; önce annem üzülecek ahvalime, aşkın imtihanında pişen deliliğimden habersiz… Çölsüz Mecnun’luğumun yürek susuzluğunda ar’lanacak yakarışlarım. Biliyorum, deliliğin imtihanı aklayacak beni, ölüme uyan(d)ır(ılır)ken. Arz-ı endam içinde süzülürken zamansızlığım, aşk yine bildiğini okuyacak. Okuduğunu bilecek yalnızca…
Dersiz topsuz dağınıklığımın aşk telaşıyla düştüğümde peşine, düşlerim vardı varlığına adanmış. Geleceğe mil çekilmiş sancılardan bileylediğin sözlerinin hışmıyla kesildi ümitlerim. Bir bedevinin hançerimsi ihanetiyle vuruldum aşka, öle serpe.
Ben acıya, nar-ı aşka destursuz firarımdan yakalandım. Kahrın hükmüdür, libasını giyindiğim kan kırmızı hüzzam.
Yusufi bir yüzle b/akamadım aşka, Züleyha çatladı. Oysa Züleyha, aşka bir başka b/akardı. Yusuf’un yüreğini, Züleyha’nın gönlündeki en büyük gülizardan tanırım. Çünkü aşk kendi esrarında aşikâr, bilirim. Beni Yusuf’un yüzüyle yıka ey dilrûba! Züleyha’nın gönlünden güller dereyim.
An/sızım…
Kucakla beni!
Dermansızım…
/Ayıkla h/içimi. Âlem-i Ervah’a giden yolun berzahında sıkıştım.
Aşkla tescille deliliğimi.
Soluksuzluğumu, kirpiklerinin gözbebeğine vuran izdüşümünden as ey aşk!
Maveradan haber var…
Leyla özlemiş diyorlar
Namı Mecnun olmuş, Kays’ını…/
ARİF ONUR SOLAK