- 651 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMAYA ÇALIŞIRKEN KAYBETTİKLERİMİZ
YAŞAMAYA ÇALIŞIRKEN KAYBETTİKLERİMİZ
Geçen gün onca işi hallettikten sonra, dinlenmek adına bir kafeye gittim, yorgunluk kahvesini söyledim. Birkaç dakika sonra geldi kahvem. Fincanı elime alıp tam dudağıma götürecekken kafeye giren bir bayan dikkatimi çekti. Ruh gibiydi. Her halinden belliydi bitkinliği. Gözlerim hala gözlerindeydi bayanın. Birkaç adım attıktan sonra bana baktı. Birkaç saniye bakıştıktan sonra çalışanlara yanaşıp bir şey sormuştu. Ben ise elimde fincan bayanı ve olanları izliyordum. Birden bana doğru geldiklerini fark ettim. Yanaştıklarında çalışan hemen bana ‘’ Boş masaların olmadığını ve hanımefendinin müsaade etmem ile birlikte yanınızda oturacağını söyledi. ‘’Tabi’’ deyip bayana doğru yönelen gözlerim tebessüm etmişti. O ruh birden sanki açan bir çiçek olmuştu tebessümüme tebessümü ile karşılık verince…
Sandalyesine oturduktan sonra merhabalaşıp bir süre sustuk. Birkaç dakika sonra adını hala sorup öğrenemediğim bayanın kahvesi gelmişti. Eline aldığı şekeri fincanına dökecekken ‘’Durun!’’ dedim.. ‘’Şeker yerine kahvenize tatlı bakışlarınızı süzerseniz kahveniz daha tatlı olur’’ diye de ekledi. Baya hoşuna gitmiş olacak ki güldü ve fincanın içine öylece baktı. Bana yönelip gülen bir yüz ile ‘’Yeter mi?’’ dedi. Bende ne kadar çok bakarsa o kadar çok tatlanacağını söyledim. Derken sohbetimiz hoş bir şekilde ilerledi. Tanışmıştık nerdeyse.
Aradan iki gün geçmişti ve bir sabah telefonum çaldı ve baktığımda yabancı numaraydı. Efendim diye cevap verdiğim de duyduğum ses bir erkek sesi ve bana ‘’Merhaba oğlum ben Ayşe’nin babası Ahmet, Nasılsın?’’ demişti. Bende karşılığını vermiştim. Benimle Ayşe hakkında bir şeyler konuşmak istediğini söylemek için buluşmak istediğini söyledi. Bende kabul ettim. Pendik sahiline yakın bir kafe de buluşmuştuk. Karşımda 50 yaşlarında kır saçlı, yüzü gözü çökmüş bir adam vardı. Kim bilir vardır onun da bir derdi diye içimden geçirip kafenin içerisine girdik. Boş bir masaya geçip oturduktan hemen sonra adam, Merhaba oğlum nasılsın? Demişti. Bende sıradan bir cevap vermiş ve başlamıştı hemen konuşmaya.
Ayşe iki ay öncesinde annesini kaybetmiş ve annesinin cansız bedenini yerde gördüğü an kalbi durmuş.Kalbi durmasıyla gözlerini yuman Ayşe, annesinin kırkıyla gözlerini hastanede açmış.. Tam kırk gün ölü gibiymiş adeta. Yaşamaktan habersiz bir şekilde nefes alıyormuş sadece. Kendine geldikten sonra tedavisine devam edilen Ayşe’yi bir süre sonra hastaneden çıkarmışlar. Çünkü doktorlar tek bir çare olduğunu bunun da bir ihtimal olduğunu onun haricinde ellerinden geleni yaptıklarını söylemişler. Tek çare ise ameliyatmış. Ayşe hiçbir şekilde kabul etmiyormuş. O yüzden tedavisinin geri kalanını evinde geçirmek üzere hastaneden çıkmış.
Adamcağız bunları anlatırken gözyaşları yağmur gibi süzülüyordu yanaklarından. Benimle görüşme sebebi ise Ayşe’yi annesinin ölümünden sonra ilk defa dün evde gülerken görmüş ve sebebini öğrenmek için odasına bakmış. Yatağında birkaç kağıt parçası ve aşk dolu sözler yazılıymış benim adıma dair ve hemen telefonuna bakmış. Telefonunda da benim mesajlarımı görünce anlamış ki sebep benim. Komik komik mesajlar atardım sadece. Ne aşka ne sevgiye dair hiçbir söz yazmamıştım. Çünkü benim hayatımda zaten biri vardı ama ben bunu Ayşe’ye o an diyememiş ve öylece kalmıştı. Ahmet Bey benden tek bir şey istiyordu. Ayşe ile birlikteliğime devamını ve bunun için ameliyat olmasını sağlamamı. Öyle deyince birden hızlı bir şekilde benim hayatımda birinin olduğunu söyledim. Kahroldu adeta, yıkılmıştı karşımda o yaştaki adam. Perişanlığı her halinden belliydi. Ama kızıydı her gün ölümün kucağında olan. Ha öldü ha ölecek olan. Kızıydı tek varlığı, tek derdi, tek düşüncesi. Kızıydı onu bu hale getiren. Ellerimden tutup yalvardı adeta Ahmet Bey. ‘’Ne olur kızıma söyleme hayatında birinin olduğunu şimdilik. Ameliyat olduktan sonra söz ben diyeceğim ve ne gerekiyorsa yapacağım’’ demişti ve kafasını omzuma dayayıp o adam ağlıyordu omzumda içler acısı bir haldi bu yaşadıklarım. İnanılmaz gibiydi. Neye karar verecektim.? Ne diyecektim? Sevgilime mi aldatacaktım. Ama diyemezdim ki sevdiğim kıza bu durumu. Çıkmaz bir yoldaydım. O an Ayşe beni aradı. Gözlerim telefonda ve omzumdan başını geri çeviren Ahmet Bey’in gözlerindeydi. O bana bakıyor ben ona sessiz bir şekilde. Açtım telefonu. Ayşe merhaba dediği an, ben merhaba Ayşe’m demiştim Ahmet Bey’in gözlerine bakarak. Adam karşımda ne güzelde gülüyordu o sözümden sonra. Ayşe bugün görüşebilip görüşemeyeceğimizi sormuştu bende görüşebileceğimizi söylemiş ve saatleşmiştik. Sonra telefonu kapatmıştık. Yanımda bulunan Ahmet Bey onlarca kez teşekkür etmişti bana. sonra kafeden ayrıldık. Ben Ayşe ile buluşacağımız yere doğru düşünceli bir şekilde gitmeye başladım.
Sevdiğim kıza daha çok yanlış yapmamak için, Ayşe ile bu görüşmemizde Ayşe’nin ameliyatını bir şekilde dile getirmeli ve hemen ameliyat olmasını sağlamalıydım. Sonra da bütün gerçekleri söyleyip tövbe etmeliydim. On beş dakika sonra Ayşe ile görüştük. Yüzünde adeta tebessümler dolaşıyordu. Çok mutlu görünüyordu. Şarkı bile mırıldanıyordu çok sessiz bir şekilde. Bu sefer sahil yürüyüşü yapıyorduk. Konuşma esnasında annesini sormak aklıma geldi. Çok üzülecekti. Belki de şuan ki mutluluğu bir an gidecekti. Ama başka ne şekilde öğrenebilirdim ki Ayşe’nin hasta olduğunu. Düşündükçe bulamıyordum. Karar vermiştim. Konuşmayı anne babasına getirip sormuştum ‘’Annen ve baban nasıllar? İyiler mi?’’ deyip. Birden yürüyen adımlarını durdurmuş, gözlerini yere doğru götürüp ‘’Babam iyi. Ama annem kim bilir belki cennette’’ demişti. Her kelimeme çok dikkat ediyordum. On kere düşünüp bir kere söylüyordum. Bir hayli zordu şuan konuşmak. Annesinin ölümünden sonra ne durumda olduğunu sordum ve bana olan biteni sonuna kadar anlattı. Ameliyattan da bahsetti. Bende ameliyat olması gerektiğini çok ısrarlı bir şekilde söyledim. Önce olmayacağını söylemişti. ‘’Peki, benimle birlikte yaşamak için de olmaz mısın? Diye sormuştum.’’ O an gözlerime baktı ve bana ‘’seninle ölüme, seninle yaşamaya giderim’’ demişti. Hemen elinden tutuğum gibi hızlı adımlarla koştura koştura çekiştirdim. Ne olduğunu anlayamadan sadece bana eşlik etmek için koşuyordu. Arabaya yanaştığımızda durduk. Ne oluyor diye sordu bana Ayşe. Hemen ameliyat için gidiyoruz. ‘’Zaman kaybetmeden’’ demiştim. Artık bir an önce her şey olsun bitsin diye düşünmüştüm. Ayşe hemen babasını aradı ve ameliyat için hastaneye gideceğimizi bildirdi. Ahmet Bey’de bulunduğu yerden hastaneye doğru gideceğini söylemişti.
Hastanede buluştuk. Ayşe’yi hemen hazırlayıp yatırdılar ameliyat masasına. Yanında olmamı istedi ameliyat boyunca. Söz vermiştim ve tam 9 saat boyunca yanındaydım. Ameliyat boyunca hep ellerim ellerindeydi. Benim varlığımı narkozluyken bile hissetsin istedim. Ameliyatı başarılı geçmişti. Hemen kendi odasına götürdüler. Ben hala Ayşe’nin yanındaydım. Elleri hep ellerimdeydi. Benden güç alıyordu belli ki. Çünkü doktoru bu ameliyatın bu şekilde başarılı olabileceğine pek emin değildi. Neyse ki kâbus dolu anları herkes atmıştı üzerinden bir ben hariç. Çünkü sevdiğim insanı aldatmış gibiydim. Ayşe’ ye söylemiştim hayatımda birinin olduğunu ama umut vermiştim. Yaklaşımlarım çok duygusalcaydı.
Gün geçtikçe Ayşe daha iyi oluyordu. Nerdeyse tamamen sağlığına kavuşmuştu. Benim bu durumu artık bir şekilde anlatmam gerekiyordu ama bunun öncesinde Ahmet Bey ile görüşüp konuşmam gerekiyordu. Hiç vakit kaybetmeden Ahmet Bey’i arayıp bu sebepten dolayı görüşmemiz gerektiğini söyledim. Ahmet Bey de bu akşam Ayşe’nin arkadaşında kalacağını ve onlara yemeğe gitmemi hem de bu konuyu konuşabileceğimizi söyledi.
Akşam oldu, hazırlanıp Ayşe’lere gittim. Kapıyı çaldığım da kapıyı Ahmet Bey açtı. İçeri salona geçtik. Fazla zaman kaybetmeden konuşmaya başlamamızı söyledim. Çünkü artık dayanılacak bir durum değildi. Çok acı çekiyordum. Önce Ahmet Bey konuşmaya başladı. Çok üzgündü, ama onun da yapabilecek bir şeyi yoktu. Neyse ki Ayşe çok iyiydi ve bu durum Ahmet Bey’i biraz olsun rahatlatıyordu. Konuşma sırası bana gelmişti ve ben Ayşe ile sırf babasının istediği ve ameliyat olması için duygusal anlamda yaklaştığımı, sevgili olarak sevmediğim halde ameliyat olması için birlikte olduğumu ve hayatımda birinin olduğunu söylemiştim daha önceden de olduğu gibi. O esna da aman Yarabbi kapıda gördüğüm kişi Ayşe idi. Bize görünüp birden koşturarak çıkıp gitmişti evden. Ben ve Ahmet Bey ardından koşmuştuk. Evde olmayan Ayşe zili çalmadan kapıyı açmış ve bizi duyunca olanlar olmuştu. Eyvah eyvah mahvolmuştuk. Acaba her şey daha mı kötü bir hal alacaktı. Ayşe ‘nin arkasından gittiğimiz halde yetişemedik ve Ahmet Bey’e mesaj geldi. Mesajı gönderen kişi Ayşe idi. Mesajda ‘’Baba ben annemin boş bıraktığı eve gidiyorum’’ diye yazmıştı. Ahmet Bey daha hızlı bir şekilde arabayı kullandı. O hızla nasıl geldiğimizi bilmiyordum. Alelacele Ahmet Bey eve doğru koştu arabadan inince. Bende arkasından gidiyordum. Kapıyı açıp eve gidince bir bağırtı duydum. Ahmet Bey’in sesiydi. Yo hayır bu olamazdı deyip koştum yanına. Gördüklerim yıkmıştı bizi. Defalarca öldürmüştü. Ahmet Bey’in ağlarken kızım diye haykırışı kulaklarımı parçalıyordu, yüreğimi tarumar ediyordu adeta. Dilim tutulmuş. Kıpırdayamaz hale gelmiştim. Çünkü Ayşe tavana bağladığı ip ile kendini asmış, intihar etmişti. Canına kıymıştı. Ölmüştü. Bizi de öldürmüştü. Bir ara yanda duran çekmeceli dolabın üstünde bir kâğıt parçası gördüm. Hemen alıp okuduğumda defalarca ölmüştük. Kâğıtta şu sözler yazıyordu. ‘’ Yusuf, Seninle yaşarken, seni kalbime gömüp ölüyorum. Çünkü sensiz yaşamanın bir anlamı yok. Elveda!’’ Ayşe bize veda etmişti biz de yaşamaya…
Günlerden Perşembe’ydi. Sabahın çok erken saatlerinde telefonum çaldı ve arayan Ahmet Bey’di. Efendim Ahmet bey dedikten sonra ‘’Hakkını helal et, benim yüzümden hem biricik kızım Ayşe’m öldü hem senin hayatın mahvoldu. Daha fazla yaşamak haram bana ’’ deyip telefonu kapattı. Ben geri aradığımda teli kapalıydı ve olanlara anlam veremeden çok acele bir şekilde gittim evlerine. Kapı açıktı. Önce seslendim içeriye. Hiç ses duyamayınca içeriye girdim. Salona doğru gittiğim de Ahmet Bey yerde yatıyordu başı kanlı bir şekilde. Yanına varlığımda elinin yanında silah öylece uzanmıştı son yolculuğuna. Gitmişti biricik kızının yanına. O da bana veda etmişti sessiz bir şekilde.
Önce kızı sonra kendisi, sırf yaşamak için kaybetmişlerdi hayatlarını.
Bazen yaşamak için çok çabalarız. Ama bir şeyleri unuturuz. Yaşamak için kayıplarımızı, kaybedebileceklerimizi bilmeyiz.. Kaybetmeden yaşamak umuduyla!
Yusuf BİTİM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.