KAFEDEKİLER:4.İnsan her koşulda güneşi ve de sıcak havaları özlüyor.
Bir günün kısa özeti…
… Hava sıcak değildi ama pekte soğuk olmayan bir günün sabahında insanın içi bir hoş oluyor. İnsan sıcak günleri ve de güneşi ne kadar çok özlediğinin farkına varıyor böylesi havalarda. Ne güzel, oh Tanrım sanırım bahar geldi deyip, o hevesle dükkânın kilitlerini açmak daha bir heyecan, daha bir zevk kattı günüme ve de bana. Dahası, hiç inanmadığım halde, dükkândan içeriye, sağ ayağımla mı girsem? diye de düşünüyordum zaman, zaman.
…Ben böyle havaları çok seviyordum, aman allahım ne olur bahar gelsin artık deyip, dükkânın içine dalip, her zamankinden biraz daha heyecanlı bir şekilde işe koyuldum. Bakışlarımı kaldırıp, dükkânı baştan aşağı bir güzel süzdükten sonra, iyi olacak, bu günde işlerim iyi olacak, bunu hissediyorum. Ya ben seni çok seviyorum, sakın beni yarı yolda bırakma deyip, dükkânımla konuşuyordum, yarı sesli, yarı düşünceli bağlamında, sanki karşılıklı gülüşüyorduk.
…. Gün güzel, neşem yerindeydi. Akşamdan oğlumla konuşup, ben yarın Kadıköy’e gidip sana kazak örmek için yün alacağım. Tamam mağazalarda satılanlar var ama ben onların hiç birini beğenmedim, hem ne o öyle, hepsi sıradan şeyler, ben kendi ellerimle öreceğim sana o kazağı, hem de içine sevgimi katarak öreceğim, daha önce ördüklerim gibi, bak göreceksin daha güzel olacak onlardan, deyince
Oğlum, ya anne, ben sadece sana nasıl bir kazak istediğimi söyledim, alıp almamak sana kalmış dedi ve de yattı.
… Ben de kendi odama çekilirken oğluma bir kez daha seslendim, oğlum, umarım yarın erkenden gelirsin de, bende işimi yaparım, dedim ama oğlumun bu söylediğimi duyup duymadığından çok emin değildim..
… Sabah her zaman ki gibi gelip iş yerini açtım, neşem yerindeydi, sadece bu gün işler iyi olur mu? Düşüncesi vardı kafam da. Sonra da, boş ver ya, mutlaka iyi olur, yeter ki sen olumlu düşün dedim kendi kendime. Her zaman yaptıklarımı yaptım, çayımı demleyip, bir de tost yapayım kendime, diye düşündüm. Tost makinesine baktım, ya son zamanlarda çok tost yiyorum, sonra bunları bana kilo olarak geri yollamayacaksın değil mi? Diye sorduktan sonra, bakışlarımla farklı bir şeyler aramaya başladım, ne yiyebilirim bu sabah, diğer sabahlardan farklı olarak.
Çok düşünmedim, hemen kararımı verdim ve bu sabah sandevüç yapacağım kendime, dedim ve hemen kendime bir sandevüç hazırladım ama ekmek dünden kaldığı için, biraz bayattı. Baktım ki, bu sabah aldıklarımın haricinde, dünden kalan, hatta bir gün öncesinden kalan yarım ekmek bile vardı. O yarım ekmeği elime aldım, dokundum ve tamda köftelik ekmek bu, akşam eve giderken kıyma alayım da, oğluma bir güzel köfte yapayım diye düşünüp ekmeği ötekilerden ayırıp, başka bir poşete koydum, oturup, hazırladığım sandevüçü yerken, yan tarafta çalışan elamanlardan bir tanesi geldi.
…Elaman, abla, bana bir tane tost yapar mısın? Deyince, ben çayımdan bir yudum alarak ağzımdaki ekmeyi yutup, hemen kalkmaktaydım ki.
Elaman, abla acelesi yok, yemeğini ye, ondan sonra yaparsın, dedi ama ben hiç düşünmeden yerimden kalkıp, tezgâha geçip, o ayrı poşete koyduğum yarım ekmeği çıkardım: Herkes bilir, en güzel tost, bayat ekmekten olur diye.
… O yan tarafta çalışan elemanlara arada sırada da olsa tost yapıyordum, her ne kadarda zamanında parasını alamıyorsam da. Olsun, komşudur, her daim birbirimize ihtiyacımız olur düşüncesiyle, her nedense hep ben ılımlı bakıyor, olulmu düşünüyordum, her nedense.
..Ben bu iş yerini açtığımdan beri, yan taraf kaç el değiştirdi, saymadım, bazıları olumlu, bazılarından okkalı bir kazık yedim. Artık daha dikkatliydim ve kazık yememeye çalışıyordum.
Bu yeni gelen elemenlerdan.Bunlardan da kazıy yer miydim?
Pek sanmıyorum, çünkü dükkânın içerisini yeniden yapıp, dekore ediyorlardı, yani bana yanlışlık yapmazlar, diye düşünsem de, tam olarak emin olamıyordum gene de. İnsanın sürekli canı acıtılınca, böyle güvenemiyor işte…
.. Onlar ısrarla tam ekmek olsun istiyorlardı, sonra anladım ki, sandevüç ekmeği onlara tam ekmekten, hem az hem de pahalı olduğu düşünüyorlardı. Bu durumu fark ettikten kısa bir süre sonra, Elamanlardan birine, bakın, bu yarım ekmek, yani sizin benden ısrarla istediğiniz o bütün olan ekmeğin, yarımından daha büyük, daha doyurucu, hem de aynı paraya. Yani bu sandevüç ekmeğini size tam ekmek fiyatına satmıyorum, deyip, elime aldığım sandevüçü, o yarım ekmeğin üzerine koyup ölçünce, sandevüç neredeyse tam ekmek boyundaydı ve o konuştuğum eleman, tamam abla anladım, anladım diyerek, yüzüme bakmadan gülümsüyordu sandevüçler’e bakarak… Bu açıklamadan sonra,hani, diye düşünüp, her gün bir tam ekmek almaya başladığım ekmekten sanırım bir daha istemezler, sadece onların gönlü olsun diye alıyordum o ekmeklerden, yoksa o tam ekmeği burada tüketemiyordum, onlardan başkası da istemiyordu zaten.
…Bu açıklamadan sonra elamanlar ikna olmuş olacaklar ki, bu genç, abla, o sandevüçlerden yok mu? Diye sorunca, gülümseyerek, gence, o sandevüçlerden var dedim
Genç, o zaman bana o sandevüç ekmeğinden bir tane tost yap, dedi ve gitti.
Ben kendi kendime gülmeye başladım, demek ki etkili olmuş konuşmam, ikna olmuşlar ki, baksana sandevüçten tost istedi, diye düşünürken, o genç geri gelerek, abla, tostlar üç tane oldu, dedi ve gene gitti.
..Dünden kalan bu kadar bayat ekmeği, ne yapacağım, diye düşünürken, bak, hepsi tost olacak, ya sen hep böyle olumsuz düşün, ondan sonra da neden olmuyor? De. Demek ki olumlu düşünmekte yarar var deyip, tam üç tane tost yaptım yan taraftakilere ve genç gelip, istediği tostları alıp giderken, bir başkası daha geldi, omzunda laptopuyla. Adam bana, abla oğlan yok mu? Diye sordu ve hemen arkasından, ha, o biraz geç geliyordu değil mi?
Ne zaman gelir tahminen? Diye sordu yeniden.
.. Çok uzun zaman oldu bu iş yerini açalı.Bu yüzden hemen herkesi tanıyor, hemen herkesin ablası olmuştum, küçük ya da büyük, hiç fark etmiyordu, herkes bana abla diyor, on yaşın altındakiler hariç.Bazen biraz üstü teyze diyordu ama çok az dı bu kişiler..
..Bu gelen kişiyi tanıyordum, bunlar iki arkadaşlar ve hemen her gün gelirler di bu kafeye, bu günde laptopuyla gelmiş, benim oğlanı soruyordu bana. O her zaman birlikte geldikleri arkadaşı yanında yoktu, belki daha sonra gelir,orasını bilemiyordum artık... Bu gün tek gelmişti, çünkü laptopu çalışmıyordu, oğlan bir baksın, nesi var, olmasa format atsın deyince
Tamam, oğlan gelir, en geç üçte burada olur ve ne yapacağını o bilir, ben anlamam dedim o adama.
Adam, abla, çayın var mı? Diye sordu ve hemen arkasından, bir de tost yapar mısın, ben birazdan gelirim dedi ve gitti.
.. Oh bak ne güzel, güne iyi başladın, hadi iyisin iyi, bak bayat ekmeklerde gitti, bu gidişle ekmekler yetmeyecek sana, diye düşünüp, bir yandan da adanın tostunu hazırlıyordum ki, adam geri geldi. Ne çabuk geldi, dedim içimden
Olsun, varsın ekmekler bitsin, yeter ki iş olsun. Oğlanı arar, gelirken ekmek getirir, bu da sorun mu yani. Yeter ki iş olsun. Çok sıkıntı çektik çok, neydi o öyle, bu yıl kış ağar geçti ama anamızı da ezdi geçti.
….Bak oğlanın da hakkını yememek lazım, inanılmaz bir mücadele verdik birlikte, beklide hayatının en önemli sınavını yaşadı son iki ayda, bakalım zamanla bu sınav ona neler katacak?
Katacak, katacak, bak ne iyi adam olacak, bak görürsün, deyip kendi kendime konuşuyordum ama bir yandan da kendimi de kontrol ediyordum, acaba konuşmalarım dışarıya yansıyor mu?Endişesiyle ..
.. Bu iş yerini açmam en çok onun işine yarayacaktır, çok pişti, çok. Çok farklı şeyler yaşadı, en önemlisi de, ağabeyinin askere gitmesi, onun için bir dönüm noktası olmuştur bana göre. Artık birçok şeyin üstesinden gelebilecek kadar da olgunlaştı artık, aferin oğluma, dedim ve hemen arkasından da ben bütün bunları oğluma da söylemeliyim ki, bilsin, bilmesi lazım. Oğlum artık şımaracak yaşı çoktan geçti, hem de her şeyiyle o tam bir delikanlı oldu, bilmesi lazım onun hakkında düşündüklerimi, dediğim an, laptopu getiren adam geri geldi ve bir masa açtırıp oturdu..
…. Ben hala bu gün işler çok iyi olacak düşüncesindeydim ve içimde bir coşku vardı, ben bu coşkunun sebebinin, asla bitmeyecek dediğim, o sıkıntıların bittiğini düşündüğümdendi. Sıkıntı tam olarak bitmese de, biz rahat bir nefes almıştık oğlumla birlikte, bu yüzden rahattım, yani ne yaparsan yap, sonuç olarak her şey olacağına varıyordu ve sana o anlamsız stresler kalıyordu o kadar.
… Her şey yoluna girecek, girmeye başladı da zaten, bak boş olan dükkanlar dolmaya başlamış, sende bu durumdan nasibini alacaksın, yeter ki biraz daha gayret ede, böyle deyip kendimle tadına doyulmaz bir muhabbet kurmuş , hem konuşuyor, hem de dağılan tezgahın üzerini topluyordum bir yandan da..
Akşama doğru Kadıköy’e indim, hava çok soğuktu hem de çooook. O mavi deniz var ya, adeta azgın bir canavarı andırıyordu. Ulan dedim deniz, seni sen yapan meğer gökyüzüymüş.))
Gökyüzü olmasa, sen bir hiçsin, sen sadece karanlık bir sudan başka bir şey değilsin diye seslendim denize.Denizinde çok umurundaydı ya benim bu seslenişim:Yürüyerek gitmiştim Kadıköye ama eve gelirken minibüsle gelmiştim ki, o kadar yolu yürümeye göze alamamıştım o soğukta..Minibüse bindim ve artık evimdeydim
Gündüz Yavuz..
YORUMLAR
İlgiyle izliyorum.
Diğer bölümleri izleyen günlerde okuyacağım.
Paylaşım için teşekkürler.