MÜTHİŞ PLANLAR
Bir zamanlar veya şimdiki zaman içinde, ülkenin birinde tembellik alışkanlık haline dönüşmüş. Dış güçler müthiş planlar yapmışlar. Ülkeyi yıkmak için savaşıp adam öldürme yerine, para verip köle etmeyi adım adım uygulamaya başlamışlar.
Önce köylülere el atmışlar mevcut iktidarları kullanarak. Verimli toprakları, ekmemek şartı ile destekleme pirimi adı altında pirim ödenmeye başlanmış. Önceleri ürünün fiyatından çok, destekleme pirimi alan köylüler, bu işten memnun olmuşlar. Ne gereği var, çalışıp yorulmaya diyerek; kahveler açılmış, toplamışlar, okey, elli bir, yüz dört ve kağıt oyunlarında ustalaşmışlar. Hazır parayı, haydan gelen huya gider misali kahvelerde ve her hangi bir yatırım yapmadan harcıyorlarmış.
Tarlalar ekilip biçilmediği için hayvancılık da zorlaşmış. Besi hayvancılığına yönelmiş köylüler. Besi hayvancılığında yem pahalanmış, hayvan sayısı azalmış. Hayvan yemi üreticileri de çok kazanmak için GDO’lu üretim yaparak satmış yemini. Tüketiciler yemişler eti, süt ve süt ürünlerini, şişmanlamışlar, değişik hastalıklar türemeye başlamış. Genetik yapıları da bozulmuş.
Hayvan sayısı azalınca, zengin ülkelerden deli dana hastalığı olan hayvanlar, et ürünü olarak akla gelen tüm evcil, yabani hayvan etleri helal adı altında sürülmüş piyasaya. Et mi et. Kazanan kazanmış, canı yananın canı yanmış. Hasta olan hastahaneye koşmuş.
Devlet insanları hastalanmasın diye binlerce doz aşı alınmış. Aşılardan aşılanan olmadığı için kimse de domuz gribi olmamış. Öncesinde kuş gribi diye köylerdeki bütün tavuklar toplanıp imha edilmiş.
Birçok köylü de boş kalıp, ayak ayaküstüne atınca, kente göçmüş. Tarlaların hazır gelirlerinden ev, kondu alarak şehire yerleşmişler.
Köyde, hazırı emek etmeden yemeye alışanlar da, şehirde de aynı alışkanlıklarını sürdürür olmuşlar. İkiyüzlülük ve yalakalıkla kendilerine giyecek, yiyecek dağıtan belediyeleri destekler olmuşlar. Evi olup, yakacak yiyeceğini de belediyeden alan kişiler artık; ”Ekmek elden, su gölden” diyerek hiçbir iş yapmadan günlerini tüketirken politize olan kişilerin semtlerine imar girdiğinde, bir daire, iki daire alarak, zenginleşmişler.
Boş kalan, üretimi unutan nesil, cadde ve sokaklarda işsiz çaresiz dolaşır olmuş. Şehirlerde gizli açlık, hırsızlık, soygun şiddet şeklinde olumsuz davranışlar ortaya çıkmış. Şehir trafiği insanları çıldırtıl olmuş. Hatta dövüşmek, gürültü etmek için çabalayan insanlar çoğalmış. Psikolojileri ve genleri bozulan insanların iyi hasletleri de ellerinden çıkmış. Otobüse binen yaşlı, çocuklu ve hamile kadına yer vermeme otobüslerde uyanıklık olarak görülür olmuş.
Her gün dışarıdan ithal edilen ısınmada kullanılan doğal gaz zamlandıkça, yarın daha çok zam gelir diye, borçlanıp zam kuyrukları oluştururmuş vatandaşlar. Güçü yetmeyen, gecekondu semtlerine, oy gelen yerlere, banliyölere; belediye eliyle kalitesiz kömürler verilmiş vatandaş fakir guraba diye. Bu semtlerde eskiden olduğu gibi sobalı yaşama dönmüş. Fakat artık hanımlar soba yakmayı unuttuğu için zehirlenenler, çektiği çileden ötürü boşanmalar artmış.
Devlet adamları eski ihtişamlı günlerine dönmek için, etrafında sömürge devleti bulmaya heveslenmiş. Komşularında karışıklık yaratmak istemiş. Ülkesine binlerce savaş mültecisi sığınmış. Dünyanın büyük ülkesi yandan yandan ülke liderlerine gaz verip durumu kendi leyhine kullanır olmuş.
Devlet büyük çabalar peşinde koşarken, yabancı uluslar ülkede bahanelerle üsler kurmuşlar, medeni şekilde ülkeyi işgal etmişler. Sizi koruruz deyip işgal edilen ülkeye, kaş göz edip, arkasından daha korkunç senaryolar yazmışlar. Kan testi diye; yüzlerce kilo kanı alıp, genetik yapısını incelemişler ülkedeki insanların. Getirip baş teröristi devletin kucağına atıp, besletmeye başlamışlar.
Ne olduğunu anlamadan gökten gedeosuz üç elma düştü. Düştüğünü gördüm ama kimler aldı görmedim.
YORUMLAR
hayli manidar bir yazı.Ülkemin başına gelen kötü olayların acıklı bir hikayesi.
Bir gün gelecekte masallara konu olacak bir yaklaşım.
Duyarlı kalemi tebrik ederim.
acun06
Hoşça kalınız.
sağlık ve esenlik dilerim