- 473 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir şiir üzerine düşünürken
’Dışarıda Üşüyen Haziran Kalbimde Hazan...’
Yılmaz Odabaşı
İ n s a n asla gizil öğrenmelerden arınmayı başaramayacak ve bu nedenle yalnızca mevcut hafızasıyla bin yıllarlık ve güncel biriktirdiklerinin bir kısmından seçimler yaparak ‘’ prangalarından biriyle (baskın geleniyle kuşanıp) savaşmayı seçebilecektir.
Karmaşıklığa sebep olacak bütün tanımsızlıkların yerini işaret etmesi bakımından ŞEY sözcüğünün
çok veya az kullanma, olur olmaz her durumda kullanma ihtiyacı gibi sıradanlığın yanında
geçerli ‘’Erk’i ’’ devam ettirebilmenin de dolambaçlı çaresi olma gelgeçliğinden söz edilebilir.
Denilebilir ki yasa koyucu sistemin belli yasa açıklıkları bırakarak içtihatlara hareket alanı hazırlama isteği ile sosyal edimlerin; kadını daima mutfakla meşgul gösterilmesine ilişkin işaretler bütünü bireyi-toplumu ‘’ Şeyleştirme’’ çabalarına iki farklı atıfta bulunur.
Arap diline ait bir belirtisiz nesne sözcüğü olan ŞEY ve onun kapsadığı, imâ ettiği önemli önemsiz ipuçları, hedeflenen her nesnel durumun ayrı, ayrı değerlemeye tabi tutulmasına yöneliktir.
İşaretler, göndermeler zihinsel ve duygusal sondajlar dünyası ise; sanat ve sanatçının bir üst dilden istifade edebilmesi ile başlangıçta sözünü ettiğim ‘’ prangalardan en az biriyle mücadelenin ‘’ sonuçlarını da oluşturur.
Buna göre ‘’ Dışarıda Üşüyen Haziran Kalbimde Hazan adlı şiirde’’ hedeflenen (şey (!)) nesnel ifade biçemi ‘’ ümitsizliğin dışavurumu’’ iken, aynı zamanda gasp edilen toplumsal bilincin hiç değilse bir kısmının serbest radikallerin kan dolaşımını hızlandırma rolü için gerekli koşullar sağlanıncaya dek aktif kılınma başarısına duyulan özlemi ifade etmekte.
Havel’in aktivist tutumu ve elde ettiği sonuçlarla kurulan ‘’akrabalık’’ onun bir entelektüel olarak
İnsanlık çerçevesine bakış açısını serimleyen ve epigrafta yer verilen ‘’Uygarlık ve Barbarlık kardeştir’’ tezinden ibaret görünüyor.
Öyle ki şair; siyasal kuşatmaların ve medeni bütün silahların, işaretler ve simgeler dünyasında pratikte olduğu gibi değerli bir yere konulamayacağına ilişkin, kişisel Red’lerini sıralamakta.
Muhalif tutumun bundan böyle daha can alıcı referanslara (kapitalizmin gereçleri) ihtiyaç duyacağına ve bireyin özgürleştirilirken de yeni bağımlılıklarla çevreleneceğine bazı göndermelerle
karşı ama pasifize edilmiş duygulanımlar iletmekte.
Kardeşliğin; zıtların birliğinden çok, uyuşmazlıkların bağdaşları ile ikâme edilebilir olması halinde
sağlanacağı göz önüne alındığında, çürütülen tezin yalnızca şairin şairle dertleşmesi değil restleşmesi
olarak ta anlaşılacağı muhtemeldir.
Yine de şiirin arka fonunda Nazım Hikmet’in
‘’ ben yanmasam sen yanmasan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’’
şiarından hareketle; kadifemsi devrim hazırlayıcılarının, komün yaşamın henüz uygulanmadığı bir dünyaya fren ve aks ayarları yapılmak üzere, Havel aracılığı ile kapitale selam durduğu düşünülürse
onun gibi gerçek devrimcilerin, sırf bu yüzden ( siyasal evrim gereği)
kendini ateşe attığı da söylenebilir.
Şiirin anlatım tarzına yönelik dugudaşlığa inmeye kalkışırken bazı ifade aksaklıklarına da rastladım. Örneğin;
‘’ Oysa insanı büyüten yalnızlık mıdır Havel? yerine
Bütüne ve yapılan çıkışlara uygunluğu açısından
‘’Oysa insanı büyüten yalnızlıktı Havel… Denilebilirdi.
İnsanı büyüten yalnızlık mıdır Havel !
Hiçbir koşulda Yalnızlık tek başına i n s a n ı insan da yapmaz büyükte. Yüceltmeyeceği gibi küçültmez de. Diyecek oluyorum.
Hayatla sınanmamış bir abdal yahut idealistin bu unvanları üstlenmesi zaten mümkün değildir.
Evet Haziranda ölmek zor
Üşümek de
YORUMLAR
Haziranda üşümek, belki de budur bizi kamçılayan, daha bir asi, uysal değiliz ki tanrıların karşısında..
Nevin subaşı
;)