- 642 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Asıla Dönmek
Asıla Dönmek
Bin suret toplansa bir asıl etmez!
Çıplak yazacağım, namahrem olanlar bakmasın!
İlla ki çıkar ortaya mayanda olan
"Cinsi cinsine çeker" diye dememişler boşuna
Rücu eder herkes aslına
Ne etsen de / sızar küpte olan dışa. “Bedel” Şiirimden
Yıldızlar çok mu ırak,
Güneşe bakamıyor musun?
Zerrede şems saklı,
Kendine kaçamıyor musun? “Sineden Dideye” Şiirimden
Sınırsız özgür olan, kimseye muhtaç olmaz!
İradeni özgür kıl, yaşa kendi tercihini.
Fakat!
Ödersen bedelini,
Sisifos gibi. “Bedel” şiirimden.
“Ondan haber ver bana, ha kitaptan ötersin” Yunus Emre
Dört kitabı şerh eden, Asidir Hakikatte
Zira tefsir okuyup, Manisin bilmediler” Yunus Emre
“Gözsüze fısıldadım sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü” Yunus Emre
Asalet, asıldan geliyor.
Esas olmayan, asil olmuyor.
Taklit aslı tam vermiyor. Yani her şey kendi hakikati ve anlamı ile değer kazanıyor.
Duygular, hevesler, hisler, sevgi ve aşk; hepsi asıl ise asildir.
Benzemek suç olmasa da; mümkün mü, asıla tam benzemek.
Asılın kıymetini bilene, benzeri yeter mi?
Asalette, nispi değil mi? "Her şeyin daha güzeli oldukça çirkindi". Evet, mutlak güzellik sadece O’nda görünür.
O’na nispeten her şeyin daha güzeli de çirkin düşer.
“Ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz kandan gelir
Söz aslını anlamayan, sanır bu söz benden gelir
Söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
Bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir” Yunus Emre
Nedir “Asıla Dönmek” ?
İnsan “Miraç” ile aslına döner. Asıla dönmek orjin “İnsan” olmaktır. Bu anlamda çok şey söylenir…
Ben doğuştan aslımı aramaya başladım ama 40 yaşımda farkına varabildim bu mana derinliğinin. O dahi izafidir. Bilinç oluşması süreç alıyor. Çaba ve bilgi birikimi olmadan “Aslını arama” Miraç yoluna çıkmak herkes için mecburi istikamet ama bilinç olmadan ne kadar, nereye kadar gidilir? Hedefe vardım, bildim sananlar yüzünden yolu sınırlamak veya “Tamam oldum” sanmak insanı bu yolculukta durduran en önemli sebep!
Bir de “Aslına döndüğünü sanmak” vardır!
Bunu örneklerle anlatmak daha uygun.
Gençliğinde her türlü pisliği yapıp sonradan ahlak bezirganı kesilenler vardır! Bunlar gençliğindeki ahlaksızlıkları yaşlılığında yapacak gücü bulamadıklarından mevcut durumlarını değerlendirmek adına ahlak ve kutsal faziletli söylemlere soyunurlar. İçlerindeki ahlaksızlık fikri saklıdır, açığa çıkacak ortam ve güç olmadığı için tersi söylemlerle zevahiri kurtarırlar. Aslına döndüğünü sanır. Şöyle ki aslına dönmüştür aslı yalan, hile ve düzenbazlıkla yoğrulmuş olduğundan gençliğinde daha rahat yaptığı üç kağıdı yaşlılığında gizlice kutsallar ve faziletler perdesinde yapar! Yani aslı bozuktur ama bunu kutsallarla gizlemek ister! Yerse… Örnekleri çoğaltmak adına yazıyorum; gençliğinde hovardalık yapan erkek veya herkese gerdan kıran kadını ele alalım. Yaşlanan erkek organı kalkmadığından “Namus” söylemiyle herkesi hedefe alıyor ise kuyusu kuruyan kadın “Bakirelik” üzerinden namus bezirganlığı yapıyor ise samimiyeti sorgulanmalı. Evet, aslına dönmüştür ama bu asıl “Sahtekarlık” tır. Gerçekten aslına dönmüş olsa kendi gençliğinde yaptığı hata veya güzellikleri objektif değerlendirir. Nasıl ki kendisi zaman içinde değişmiş ise başkalarına da o hakkı tanır. Yapamadığı ve içinde sakladığı pislikleri başkalarında gözlemlemek veya açığa çıkarmak için çalışmaz!
Hani klasik bir söylem vardır; “Hacı olunca teraziyi bırakmak” komedisi, ya hacı eksik tartmıyorsan ne demeye teraziyi bırakacaksın ki. Eksik, hileli ticaret yapıp o para ile hacı olmuşsan o başka. “Sütten çıkmış ak kaşık” olarak “Tertemiz!” hayata devam ettiğini sanırsan o daha başka!
Kimse kimsenin aslına söz söyleyemez! Günümüzde siyasilerin dilinden kolayca kavgada çıkıveriyor! Soy ve asıl üzerinden birbirlerini kolayca karalıyorlar. Ellerine güç geçince de neler yaptıkları, yapacaklarının teminatı oluyor!
Aslına dönmek ideolojik olarak ırk, din ve kutsal öğretilere, geleneklere dönmek değildir.
Aslına dönmek “İnsan” hakikatini açığa çıkarmaktır. Zatı açığa çıkarmaktır.
Zat: Ruh, yazılım ; beden, donanım. Ruh ve bedeni birleştiren Hayattır. Yani hayat ile ruh ve beden birleşir yaşarken meyve verir; evrene sınırsız esmanın yansımalarından oluşan “Zat” ile adlandırılan verileri sunar. İsrafil’in “Sur”a üfleyerek topladığı aslında insanın ruh ve bedeni kullanarak, yaşayarak ürettiği yansıttığı esmanın toplanmasıdır. Evrende aslen iyi kötü olmadığından Allah katında her şeyin esmayı yansıması olduğundan boyutlara izafidir “Şer” olarak kabul edilenler. Yani şer yoktur, şer olarak kabul edilen vardır. O halde insan aslına döndüğünde zatı ile karşılaşır. Ruh Allah’tan, beden (esfel, sefil Dünya) boyutuna; zat da kişiye kalır. Zat dahi yansıtılan esmadan başka bir şey değildir. O halde asıla dönmek denen hal esmaya dönmektir. Yani “Hiç” olmaktır. Bu manada Cennet ve Cehennem ise “Zat” a mahsustur. Sınırsız esmadan izafeten kötü çirkin göreceliliğinde Cennet ve Cehennem kişinin kendi tercih ve kabulüyle oluşur. Yani her ne yapıyorsan sonucunda seni hoşnut edecek ise Cennet’e, üzüntüye sokacak ise Cehennem’e veri üretiliyor şeklinde anlaşılabilir. Zat konusunda kolay anlaşılması açısından özet bir tanım ile bitiriyorum.
Zat: Ruh ve bedenin ismi “Hay” ile hayat bulup, yaşamsal veri üretmesi. Bu veri “Zat” oluyor. Kişinin ismiyle adlandırılan bir dosya gibi.
Selam ile,
Ahmet Bektaş.
YORUMLAR
NE DERİN BİR KONU İDİ... EYVALLAH...
Bu bilgileri yazabilmek, yaşayabilmekten geçmiş olmalı ki, bu da zâtın değerini örneklemek olur.
Doğan her yeni gün için Allah'a şükretmeyi ve derin düşüncenin gerekliliğine dikkat çektiğinizi anladım.
Anam(Rahmetli) der idi ki; "Kâbeye gidip- gelen gantarı, metreyi ve diğer ölçü âletleri ile al- sat yapmayı terk edeceksin" Bu deyişinden şunu anlardım: İnsan, istemeyerek ya da bilemeden, üzerine kul hakkı geçirebilir... bunu önlemek ve yeni nesile iş sahası açmak için terkedeceksin. Sizin bahsettiğiniz gibi, her türlü nâneyi yeyip- arınmak için gidilen O Yol, Turistik geziye benzeyebilir!.
Yine, dediğiniz gibi; iş ve mârifet, evvelini ve âhırını birlikte temiz tutabilmektir.
Haramla yapılan o göç, harâmın kirini temizlemeye yetmez!.
Aklımın aldığı kadarı ile yazınızı yorumlamaya çabaladım; bilmem ki, oldu mu?!
Sağlık dileğimle Selâm ederim...
Dur, dur, bir şey daha diyeceğim: Siz, Samsun(stv) televizyonundaki O güzel konuşmacı değil misiniz? Resminizi benzettim?... he, derseniz şaşırmam.
kadiryeter Kadir Yeter.
08.12.2012 Merkez İlçe- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=108256
Ahmet Bektaş