- 1080 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DÜZÜLEN DÜZEN
DÜZÜLEN DÜZEN!
Mükemmel bir donanımla yaratılan insanoğlu, yeryüzüne geldiğinden bu güne kendini çözememiştir. Zaten kendini çözse, mesele bitecektir. Biz insan vücudundaki organların işleyişi ve mükemmellikleri karşısında ancak şapka çıkarıyoruz.
İnsan kendi organlarını ve bu organların kendisi için önemini gördükçe bir kere daha iman ediyor ve:
-Allah’ım sen ne yaratmışsan doğru ve gerekli yaratmışsındır. Deme zorunda kalıyoruz.
Çünkü dünyanın yaratılışından bu güne beş bin, on bin yıllar insanın kendisini tanımaya yetmemiştir ve yetmeyecektir. İşte bundan dolayı biz her şeyin başı “kendini bilmektir” diyoruz.
Derviş Yunus’ta öyle demiyor mu?
-İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır.
Ama bunu inanmayanların, iman etmeyenlerin uğraşları ve kendilerine düzecek düzen icat etmek için çalışmaları daha çok gerekmektedir.
Onlar çalıştıkça, uğraştıkça insanoğlunun başı dertten kurtulmayacak ve hiçbir zaman rahat nefes almayacaktır.
Gaye bu değil mi?
Gaye bu egoist insanların rahat edeceği, diğer insanları sömüreceği, medeniyetleri ve milletleri çatıştıracak bir düzenin ortaya çıkması. Böyle düşünmeyen insanlarda, bunlardan medet bekliyor.
Yahu bunların ilacı olsa kendi başlarına sürecekler.
Şu dünyanın geldiği duruma bakın!
İnsan topluluk ve milletlerin çektiklerine bakın!
Ne hale geldik 21. yüzyılda!
Dünya, medeniyet, insanlık ne halde!
Bu mu yaratılış gayemiz?
Bu mu insanlık?
Bu mu eşref-i mahlûkat olarak yaratılmış olan insan?
Yardımlaşmanın, sevginin, saygının, ahlakın, insanlığın kalmadığı bir dünyada kim kendini ve yaratıcısını tanıyabilecek?
Kim rabbine verdiği sözde durabilecek?
Bu düzenin adına ne dersek diyelim, hangi düzen olursa olsun, düzülenler devamlı inlemeye düzen kurucuları için çalışmaya mecburdurlar.
Biz elimizdeki mükemmel düzeni bilmeyelim, okumayalım, bizim derdimize çare olmaz diye başka köle düzenlerin uşakları olalım. Bu hangi âdemoğluna revadır? Ancak cahil ve ruhen satılmışların işidir.
Daha dün yaşadığımız, en azından kapitalimin, liberalizmin ve faşizmin izlerini daha az taşıyan ehveni şer hayatımız bundan kat kat daha iyiydi.
İnsanlar ticarette, siyasette, tarikatta ve günlük dünya işlerinde insanların sırtına binmeyi ve yolla bir yere gelmeyi meziyet ve başarı görmeye başlamışlar. Tabi bunda en önemli faktör sırtlarına bindikleri eşeklerdir.
Ticaretin zaten cılkı çıkmış. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Düne kadar ticaret ahlakına uymayanların deşifre edildiği bir dönemden, ahlaksızlığı yapanların el üstünde zenginliklerinden dolayı tutulduğu bir döneme geldik.
Kimdir sorumlusu?
Elbette biziz!
Artık dayanışma da yok. Borç para istesen bankadan daha çok faiz isteyecek. Adam senin yaptığın alışverişte gözü var. Kendi ticareti insanları soyma peşinde.
Misafirlik, arkadaşlık, dostluk ve hatta akrabalık para ile satılır hale gelmiş. Parasız tuvalete bile gidemezsin. Milyon dolarlık tuvalet ihalelerini bundan çok değil kırk sene önce konuşsan gülüp geçerlerdi. Hatta bu filmlere konu olmuştur.
Televizyonun ilk yıllarında komşu evlerine televizyon seyretmeye gidilirdi. Ev sahibi misafirim geldi diye hizmet ederdi. Şimdi bir bakın, parklardaki televizyonların etraflarını bile beş metre çadır çekmişler. Neden?
Kapitalizm!
Kapitalizm öyle istiyor. Daha fazla para kazanmalıyız. Daha fazla insanları sömürmeliyiz. Çünkü bizden daha zenginler, bizden daha fazla para harcayanlar, bizden daha fazla israf edenler var. Bizim kefenimiz daha kaliteli bezden olacak.
Marka peşinde koşanları çok eleştirdik. Bugünde eleştiriyoruz. Fakat bugün markalarında içini boşalttılar. Dünyanın en kaliteli markaları bile Çin versiyonları ile rekabete girdiler. Ne oldu? Sokaktaki çakmalarıyla aynı seviyeye düştü.
Her şeyin çakmasına yapan insanlar, sonunda insanlarında çakmasıyla karşı karşıya kaldı. Ama geriye dönüş, öze dönüş çok zor olacak. İşte gıdada yaşıyoruz. Organik gıda diye Pazar yerlerimizi, marketlerimizi, manavlarımızı değiştiriyoruz.
Fikirlerin bile çakmasını yaşadığımız bu gün yapacağımız tek şey, köle düzenlerinden, onun bunun sömürü düzenlerinden Allah’ın insan için layık gördüğü gerçek düzene geçmektir. Bu da taklitçilikle değil, çöplüğümüzde kaybettiğimiz değerlerimizle olacaktır.
Muhabbetle…
[email protected]
osmanlıhaber.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.