- 466 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NEREDE KOLLEKTİF AKIL?
İyi hatırlıyorum.
Akparti ayrımında Erbakan Hocama kazan kaldırdıkları zaman, bir çok çürük bahaneye sarılmışlardı. Bunların bir tanesini, çok kimse ciddi ve tutarlı bir bahane zannediyordu. O da şu yanlış hükümdü:
“Erbakan Hoca tek adam olarak partiyi yönetiyor. Kimseyle istişare etmiyor. Alınan kararları biz sonradan duyuyoruz. Bu partide biz de varız ve sorumluluk sahibiyiz. İslam’ın istişare kaidesi çiğnenerek parti yönetilemez! Biz buna isyan ediyoruz.”
Basın aracılığı ile ve fısıltı gazeteleri ile bu yanlış hükmün epey propagandasını yapmışlar sonra da:
“Bakın biz Akparti’yi kuruyoruz. Biz bu hataya düşmeyeceğiz. Tek adam partisi olmayacağız. Kollektif akılla işleri yürüteceğiz. Herkes fikrini söyleyecek ve sonunda alınan karar partimizin ortak kararı olacak…”
Diyerek kuruluş felsefelerinden birini böylece açıklamışlardı.
Erbakan Hocama ne kadar büyük bir haksızlık etmişlerdi. Ben biliyorum ki, o hep istişare etmesi gerekenlerle istişare ederdi. İstişare etmesi gereken herkesin fikrini tek tek dinler, ondan sonra da kararını açıklardı. Her milletvekili, ya da il başkanı, istediği anda onunla rahat görüşür, fikir alışverişinde bulunabilirdi.
Şimdi gelinen bu noktada, Akparti’de söz ve görüş sahibi olması gereken, ülkemizin hayati konularında fikirlerini beyan edip, hükümet icraatlarını yönlendirmesi gereken kişilere seslenmek istiyorum. Yani Akparti’nin İl başkanları, MKYK üyeleri, Milletvekilleri, ve Gurup Yöneticilerine sormak istiyorum. Bu Akparti’nin iç işlerine karışmak olarak alınmamalı. Çünkü Başbakan’ın, Hükümetin ve ilgili idari ve siyasi birimlerin aldığı kararlar, halkımızın bütününü ve beni de yakından ilgilendiriyor:
Sayın yetkililer, ülkemiz sizin kolektif aklınızın ve fikrinizin doğrultusunda mı yönetiliyor?
Mesela yabancılara mülk satışı, hele hele bunun tek defadaki satış miktarının şu kadar hektara çıkarılması, kolektif akılla mı oldu? İyi de şu anda Türkiye’nin ve dünyanın başına dert olan İsrail nasıl kuruldu, hiç tartışmadınız mı?
Mesela devlet eliyle kilise, manastır, ya da havra restorasyonları, inşaatları, ayrıca bunların belediyelerdeki imar izin işlemleri, sizin kollektif akılınıza uygun mu yapılıyor? Bunun mahzurlarını hiç gündeme alıp tartıştınız mı? Bu küçük yazının hacmi mecbur bıraktığı için, akla gelen binlerce sorudan sadece bir tanesini size sorabiliyorum:
Sayın Başbakan her gittiği yerde gururla açıklıyor. Falan falan manastırları onarıp açtık, kötü mü ettik, diyor. Sayın yetkililer, Trabzon’da dağ başındaki Sümela Manastırı’nı onarıp açtınız. Allah’ın 365 günü içinde, bula bula Ceddim Fatih Sultan Mehmed Han’ın Trabzon’u fethettiği günün yıldönümünü mü buldunuz açılış ayini için? Var mı izahı? Elbet var ama, bunu turizmle, iyi niyetle, tarihi eserleri korumak gibi cazip bahanelerle açıklayamazsınız. Bu masum (!) tesadüf aslında her şeyi açıklamıyor mu?
Vakıflar yasasını apar topar geçirdiniz. Yabancı vakıflara jest yapmak, Avrupa Birliğine de mesaj vermek adına bir takım haklar ihdas ettiniz. Bunlar sizin fikrinizle mi oldu? Tartıştınız mı, mahzurlarını konuştunuz mu?
Sayın yetkililer, Türkiye’nin Afganistan, Irak, Libya, ya da Suriye politikaları hakkında hiç görüş beyan ettiniz mi? Size soruldu mu? Mesela, Haçlı zorbalarının 3 milyon Müslüman’ı nasıl katlettiklerine dair bir müzakere açtınız mı? Türkiye’nin, daha doğrusu iktidarınızın bu konudaki sorumluluklarını, yanlışlıklarını, üzerine düşenleri yapıp yapmadığını hiç tartıştınız mı? Bunlar hiç olmamış gibi, Suriye’nin bunlardan tamamen ayrı tutulması ne anlama geliyor? Onlar katliam değil miydi? Suriye’de bugüne kadar katledilen yaklaşık 50 bin Müslüman, 3 milyon artı 50 bin değil midir? Bunlar Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde yapılmıyor mu? Bu konularda size soran ya da görüş isteyen oldu mu?
Gerek Libya müdahalesinde, gerek Kürecik’e “bela paratöneri”nin yerleştirilmesinde, gerekse yeni Patriot füzeleri konusundaki fikirler ve bu konudaki kararlar aranızda kolektif olarak mı oluşturuldu? Şayet cevabınız evet ise, saydığım bütün konularda birkaç gün içinde nasıl ve neden fikir değiştirdiniz? Libya, Kürecik ve Patriot konusunun her birinde neredeyse bir gece içinde, nasıl birbirine 180 derece zıt kararlar alabildiniz? Şayet hayır bize sorulmadı diyorsanız, kolektif akıl nerede kaldı?
Bu çelişkili kararlar zinciri ile ülkemiz; ABD ve NATO’nun güdümüne girmiş olmadı mı? Allah korusun bunlar yarın hepimizin başını belaya sokarsa, Allah, Millet ve tarih, başınızdakilerle beraber sizi de yargılamayacak mı?
Sayın yetkililer, bu ülke ve mukaddesatımız hepimizin ortak sorumluluğunda. Yarın evlatlarımıza miras bırakacağımız en büyük değerlerimiz bunlar. Siz nasıl karar alacağınızı ilgili belgelere geçirmişsiniz ve Millet de yasama sorumluluğunu bu gün sizlere vermiş. Kendinizi sadece parmak kaldırma makinesi gibi görmeyiniz. Baştakiler istişare etmeye gerek görmüyor olabilirler. Ama aldıkları kararlar sizi de, bizi de, tüm vatandaşlarımızı da derinden etkiliyor. O halde öncelikle siz görevlerinizi yapınız. Fikirlerinizin kollektif hale gelmesi için çabalayınız. Bu millet bunun için sizi seçti.
Ama ben biliyorum ki aylarca uğraştığınız halde Başbakan’la görüşmek için randevu bile alamıyorsunuz. Fikirlerinize müracaat eden yok. Nerede istişare, nerede kollektif akıl? Gurup başkanvekillerine bakarak oy kullanıyorsunuz. İçinize sinse de sinmese de. Başbakanın bırakın sizle, bakanlarla istişare ettiği şüpheli. Hatta kendi yardımcıları ile zaman zaman ters düştüğünü görmüyor muyuz? Örnek olarak bir emniyet müdürünün sözleri üzerine, Başbakan’la yardımcılarının nasıl ters köşeye yattıklarını kısa süre önce görmedik mi?
Senede bir Kızılcahamam’da iki gün toplanıp, bakanlarla karşı karşıya gelmeniz, istihdam ve ihale işlerinin takibi için bir fırsat olarak görülmekte olup, istişare adı ile piyasaya lanse edilmektedir. Böyle istişare olur mu? Nasıl çıkış yapmıştınız, bu gün nereye geldiniz? Bu konuda attığınız iftiralar sebebiyle Erbakan Hocamın kemikleri sızlamıyor mu?
Savaşın içine doğru çekilmeye çalışıldığımız bu süreçte, hem sizleri uyarmak, hem de tarihe not düşmek adına bunları yazdım.
Diyeceksiniz ki, sistemin muhalefet partileri var, gerekli denetimleri yapıyorlar. Asla inandırıcı değil bu cümle. Meclisteki muhalefet asla bunu yapamıyor. Bir kuru kavgadır gidiyor. Zaman zaman edep kuralları da zorlanacak kadar çirkin sözlerle kavga ediliyor ama, ülkemizin muhtaç olduğu denetim mekanizmaları işletilemiyor.
MİLLETVEKİLLERİ!
Bakan görünce kimse atmasın takla,
Amaç mıdır kadro ve taviz koparmak?
Alev geliyor, muhtacız ortak akla,
Fikir üretsin, kalksın insin her parmak!..
Ekrem Şama
[email protected]