- 773 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ruh/ani
“Bu yazı ve kahramanları tamamen hayal ürünüdür” :)
Klasik bir pazar günüydü
Ne kapıda beklenen bir dost ne de gidilebilecek bir kapı vardı, dışarıda göğün sağanak ağlayışı
Ev o kadar sıkmıştı ki beni, havaya aldırmadan kendimi sokağa atıverdim. Nereye gittiğimin önemi yoktu, amaç sadece gitmek…
Islak sokaklar da yağmurla oldukça samimi bir süreç geçirdikten sonra, önünden geçtiğim kitap evi çekti dikkatimi ve içerden yansıyan huzurla ani bir karar, kitap evindeydim.
Uzun zamandır kitaplığımda beni bekleyen onca kitaba rağmen raflar ne kadar da cazip görünmüştü gözüme. Oysa kitaplarım değil miydi elime her alışımda çarçabuk uzaklaştığım.
İçeridekiler sayfalara dalmış ve derin sohbete koyulmuşlardı mısralarla. Yenisi mi gerekiyordu acaba, hiç duyulmayan, belki de rastgele…
Raflarda birbirinden şık duran kitaplara yaklaştım, günün mahmurluğunu üzerimden atmak telaşıyla dikkatimi en çok çekenleri avucumda ağırlamak istiyordum. Ve teker teker işte bu diyebileceğim bir kitabın arayışına girmişken, yanı başımda beliren bir beyin sorusuyla irkildim.
Çok sonradan isminin Fatih olduğunu öğreneceğim bu bey de kararsızdı benim gibi ya da ne istediğini bilmiyordu
“-üç kitap var elimde fakat hala hangisi bilemedim, yardım edebilir misiniz” dedi
Sanırım arayış aynıydı, yanımızda bekleyen masaya oturup kitap sohbetini çoktan başlatmıştık. Seçtiği kitaplara gözümü ne kadar gezdirdiysem hala eksik bir şeyler vardı. Eksik olan kitap mı yoksa biz miydi?
“Olmayacak bu böyle, rastgele bir kitap seçip deneyelim, bakalım sonuç ne olacak. Haftaya yine burada değerlendiririz” dedim
Onay almakla birlikte rafta duran bir romanı çekmem bir oldu.
-Kürk Mantolu Madonna- Sebahattin Ali-
Ve hiç vakit kaybetmeden ayrıldık oradan, yeniliğin heyecanı ile…
Eve geldiğimde okumak için sabırsızlandığım bu kitabı alıp hemen okuma köşeme çekildim, merak zor işti. Önceleri bu da mı dedirten fakat bir sonraki sahne de baştan sona dolu dolu bir serüven. Kitap bende değil ben ondaydım artık. Mecburi kalkışlar dışında bir çırpıda bitivermiştim. En zoru da bittiğinde duyulan terk edilmişlik hissi, Aşk gibi… Bitişin ardında bir yığın anıyla teselli bulabilmek, belki.
Hafta sona ermiş aynı gün aynı saat de aynı kitap evinde buluşmuştuk yine Fatih Bey ile. Yeni bir heyecan boy gösteriyordu, acaba? Masaya oturduğumuzda ikimizin de kitabın altı çizilen kısımları bir kez daha şaşırtmıştı bizi;
“"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
....
hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar.
...
muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu___Sebahattin Ali “
Kitap, doğru seçenekti…
Devrim Tülay
6 Aralık 2012
YORUMLAR
ah bu romanlar yokmu insan hayalinde olur olmaz yırtıklar bırakıyor aslında okumamak lazım !:))
güzel resmedilmiş bir yazı ama ben hala aynı fikrimdeyim on yıllardır roman okumamaya çalışıyom
tavsiye ederim gayet güzel sadece kendi hayallerimleyim anlayacağınız.....
Devrim Tülay
bak ben hala ben :)
teşekkürler
saygımla...