Sevmenin özetini çıkardım hayatımda... Sonuç; Böyel sevdim işte...
Kadın hiç gitmeyecekmis gibi sever; ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi gider.
Soğuktan Üşümenin çaresi sobaya atılan iki odundur. Yalnızlıktan Üşümenin sebebi terkeden bir odundur.:))
Aradan geçen zaman her ikisinin de biraz daha düşünmesine yardımcı olmuş sevgisini çift taraflı yargılamaya başlamıştı. Her nedense kopamıyordu ona bu kadar acı veren ve bir o kadar da mutlu eden sevgisinden halbuki bir muhtaçlığı yoktu bu adama zaten bunu muhtaçlık olarak da nitelendiremiyordu kendince... Sevgisine çok uzun yıllar emek vermiş, iyileştirmek için çabalamıştı.Şimdi bu geçen günleri iyi yada kötü bir kalemde üzerine çizgi çizip sonra silmek ve yok olmasına izin vermek işte gönlü bunlara razı olmuyordu. Sevgi bir kere içine düşmüştü, onu 9 ay 10 günden daha fazla taşımıştı yüreğinde...Sevgisine kürtaj yapmak istemiyordu. Biliyordu ki canı her zamankinden çok daha yanacak ama böyle de acıtıyordu zaten. Ama zorla da güzellik olmuyordu İŞTE...
Sevdiğini dile getirmek bazen yetmiyordu insanoğluna...Devamlı kendine soru sormaktan yorulmuştu. Kendi yüreğini sorgulamak ağrına gidiyordu. Çünkü o yürekte sevdiklerini ısıtacak kocam sevgi sıcaklığında bir fırın oluşturmuştu, biliyordu bu sıcaklık bazen sevdiklerini yakıyordu. Ama gene de yenilebilir, yutulabilir sıcaklıktaydı bu yanmalar...Tek isteği anlaşılmaktı ama derinden...Ama hesapsızca, güven duyularaktan....
Eğer sevmenin bu kadar zor olduğunu önceden tahmin edebilseydi, sevginin her zaman kazanacağına inanmasaydı bu kadar çok hemen oradan uzaklaşırdı yüreğini de alıp...
Bir de şu soruya cevap bulamıyordu.Bu kadar sevmenin nesi suç ? Onun derdine derman olmak yolunu yoluna sermek hayatında başını korkusuzca yaslayabilecek bir dost olmaktan başka, ne isteyebilirdi ki düşerken kaldırmak, kaldırırken onurla arkasında olmak, sevgi ile tüm benliği ile yanında olmaktan başka...Sevebilmek bu kadar zor mu?
Sevdiğine söz geçiremiyorsa artık yüreğine söz geçirmenin vakti çoktan gelmiş ve geçmişti bile...Bu arada gene bir şarkı takılıyordu kulaklarına ve yüreğine bunları düşünürken "Aşk aşk yüzünden ızdıraba kul oldum. Ömrüm geçiyor böyle ne kadar zalim yıllar. Gönlüm söz dinlemiyor, sevdiğimi vermiyor kim görse şu halimi bir daha sevmem
diyor aşk yüzünden"
Ve sonra CAN YÜCEL ’in bir şiiri geliyor aklına dudaklarından düşüyor göz yaşlarınla AŞK VAR MI AŞK SEN ONDAN HABER VER!..diyerek başlayan bu şiiri herkes bilir.
"Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını gelene geçene yolverme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel uğruna.Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına." Bırakıp aksın diyor ama aksada şu hayatta bir yerde tıkanıp kalıyor diye düşündü.Bilmiyor ki hangi erkek onun kadar sevgisini cesur sunuyor sevdiğine dile getiriyor böyle pervazsızca sevmenin ve sevilmenin değerini bilmeyenlerin sayısını göze almadan...
"Yağ geç yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.Sen inan yüreğine hem ona geçmezse kime geçer sözün?.."Aslında o da biliyordu genç kadın gibi yüreğine söz geçirilemiyeceğini hangimiz geçirmiş ki?
"Büyü büyü... Bak ellerin ayakların kocaman, aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye."Tutamazsın tabii gerçekten yanında uçabileceğin birisi olsa geleceğe ümitle sevgiyle kanat açabileceğin senin yanında, hayatının gelmişinde geçmişinde zorluklarıyla, doğrusuyla yanlışıyla uçuverecek birini bulsan bende koyveririm gitsin diye düşün ama nerdeee...
"Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün.Kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?..Aklını al da öyle git."
İşte dedi genç kadın belki de yaptığımız tek hata yüreği yola bırakırken aklımızı bir yerde bırakmak, yada isteyerek bir adım geriden izlemesini sağlamak ...
Genç kadın kendi kendine hadi artık yüreğin yok hadi toparlan önce akıl ondan sonra yürek gelme zamanı yok senin sevgilerin onlar geçmişte kaldı diyerek son satırları da düşünürken daldı uykusuna...
"Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle, bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna"
O hüzünle hüzünlenen kalplerin sahiplerine selam olsun....
Yüreğime emrettim bu akşam yeter artık diye... Dinle benimde tecrübelerim var bu sevda yollarıda kendine yazık etme...
Varlığınla ve yokluğunla arasında kalmanın ne demek olduğunu bilirim ben...
Seni yazdığım cümleleri sensiz tamamlamayı bildiğim gibi... Zamanla bir kaç cümlede bir kaç satır aralığında kalmayacaktın yazılarımda olduğu gibi...
Sonunu hiç bir zaman bitiremeyeceğim kitabım gibi ne ilk baskısı olacaktın, ne de son....
Şimdi seni çok uzaklara yolcu ettim... Tanımadığım kalplerin misafirisin.... Bense hala bir kitabın sayfalarında seni tamamlayabilme çabasındayım... Umutlu - Umutsuzca...
Takvimdeki çizikleri kaldırmıştım ya, kopardığım sayfalarımı da yırtıyorum bu akşam tek tek... Yokluğunu her güne yazmamıştım... Zamanın sayfalarına bölmüştüm tek tek... Zamanın tükenmesiydi en büyük gerçek...
O zaman kabullenebilir, aldırmayabilir hatta hak verebilirdim... Sevginle ama sensiz , sevgimle baş etmeyi öğrenebilirdim...
Seni hatırlatmayan yeni bir şarkıyı sevebilirdim... Kısacası sevdiğim sensiz olabilirdim...Benim hiç olmamışım gibi...
Şimdi ben yüreğimin efendisiyim... Emrediyorum... SEVME... Unut artık geçmişi...
Şimdi hüzünlerin biliyorum mevsimi... Belki de sensiz geçirdiğim mevsimlere henüz alışamadım...
Sonbaharın hüznünü şimdi bir başka yaşayacağım... Yazın ve baharın sıcaklığını bilirim... Sen gibi...
Sonbahar ve kışı da öğrendim... Dün gibi...Soğuk ve yağmurlu... Toprak kokusu almış dört bir yanı...
Biliyorum bu yağmurun kokusu...
Bende ki koku senin ve ayrılığın kokusu...
"AYRILIKTAN ZOR BELLEME ÖLÜMÜ GÖRMEYİNCE SEZİLMİYOR"
Zamanın yüzümüze yansıyan çizgilerinden anlarım ben... Zaman nasıl geçer? Ben bu çizgileri seninle paylaşmak için varım hayatında da bu gün de... Biliyorum düzeltemem ama sevimli kılabilirim... Ömrüne ömür katamam ama ömrünü mutlu kılmaya çalışırım... BEN...
Yeni doğmuş bir bebeğin gülücüklerinle kucaklarım her sabah... O sevimli haliyle... Sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayamam belki ama... Hissettirebilirim sana kalbimin sultanı olduğunu... Bin bir çeşit yoktur belki sofram da ama... Seni bin bir çeşit sevginin haliyle sevebilirim...
Ben beni büyütme zevkini sunarım öylece eline... Benle vakit geçir, beni ve kendini mutlu et diye... Böylece...
Benim sevgim bir çocuğun masumiyetindeki bakışlarında, yüreğinde gizli, belki çocukca ifade edememekte ama heyecanın da gizli...
Kaç baharı izliyebilirim omuzlarında...
Kaç kışa şahit olurum kollarında...
Yaz gibi sıcaklığını arıyorum gönül kapında...
Sonbahar gibi döktürme yapraklarını kapımda...
Ben bende ki çocuk ruhumla severim...
Eğer sevmek yitirilmiş bir masumiyetse çoçukluğumuzda...
Yitirilmiş bir masumiyetti sevgimiz çocukluğumuzdan kalan...
Bu masumiyetle sevebilirmiyiz? Bu dünya da yalan...
Ben bende ki kalanlarla severim inan...
Aslında söylenecek fazla söze gerek yok... Uzun uzun paragraflara da ihtiyacım yok benim... Hayat gibi çok kısa sözüm...
Birgün yüreğimi tamamen senden arındırdığım gün...
Bende kalanlarla ben yeniden mutlu olacağım...
Sensizliği senin yanında değil, sensiz mutlu olduğum zamanları, sevgiyi yitirmiş yüreklerin yanında arayacağım...
"Hani derler ya Kadınlar ağlama için bir erkeğin omuzuna ihtiyaç duyarlar."
Bu aslında size sunulan ince bir iltifattır...
Anlayana... Ama başı dolu kadınlar, erkeğin omuzuna ağır gelir... Ben bu yükü alıyorum artık omuzlarından...
Mutluluk artık benim içimde... Mutluluk kullanmasamda ikinci soyadım hayatımda... Yavaş ta olsa koşuyor arkamdan... En azından düşmüyor artık gönül yolumdan... Şimdi bütün yollarını asfaltlıyorum hayatın bana gelen çukurlarını kapattım... Yollar renkli artık çağa ayak uydurdum... Çizgilerimi çektim net bembayaz ve düz... Yürüyüyorum artık kendim, çizdiğim kendi çizgimde dümdüz...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.