- 639 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
çiftliğin kapıları hemen hepsi kapanmıştı- ardahan öyküleri- 298
Mustafa Öztürk, çiftliğin kapılarını; hemen hepsini kapamıştı. "Beş- on güne kalmaz Denizliye ailemin yanına varırım" demişti.
Tel örgüler: " Bir adamın " geçeceği kadardı, kaldırdık.
Ellerimizde nevala poşetleri, çiftliğin köpeği, beş’te biz, gümrükte ki gibi tek sıra " TEL ALTI" ndan geçtik.
Oda’ya girdiğimde hafsalam odanın en ilk uzunluğunu anladı. Upuzun bir galeri... Şark köşesinden... bu yan’a kitaplar, daktilo masası ve üzerinde telefonlar.
Masada elektirik kurumuna yazılmış dilekçe.
"Mustafa Öztürk çiftliği kapatacağı için dilekçeyi yazmıştır. " dedim.
Hayır, nedeni başkaymış: Elektrik saati 1000 KW, 1000 KW atıyormuş. Onun dilekçesiymiş
yazdığı.
Yatakhane de herşey düzenli ve tertipliydi. Bir erkek adamın yalnız başına yaşadığı burada, temizlik ve bakım beklediğimden fazlaydı.
Mustafa Öztürk 2001’de Ardahan’a dönmüş. Fakir’in gazeteden okuyorum; haber duvardaydı. Mustafa’nın gelişi ve Ardahan’a olacak yararlar bahsine matuf iki paragraf yazıydı yazı.
Toroshev’e çiftliği Mustafa; babasının, dedesinin arazilerinde kurmuştu. Toro’shev: Toro’nun dereleri demekmiş.
Ardahan’ın son Maarif Müdürü Mahmut Öztürk. Mustafa’nın babasıdır. Varlıklı ailedirler. Arazileri ve köyleri eski varlıklarını hala barındırıyordu.
Mustafa kümes’te yapmıştı. Oluklu saçla üstünü örtmüştü ve elekli telle çevrelemişti kümesi. Muhtemelen kaz ve tavuktu hayvanlar; su harklarını yaptırmıştı. Kümes boştu ve kapısı açıktı!
Çiftlik evin saçakları, etekleri duvar yazılarıyla cızılmıştı.
Mustafa Öztürk bildiğimiz ozanların abrozorlu sözlerini esirgememiş yazmıştı.
Renkli fırçalar harfler’e dizmişti.
Aforizmalar eşittir: Mısralar, satırlar,dizeler,üçlükler, dörtlükler, iledir ki; biz bunlara aforizma diyoruz.
İnsanları çok sevmişti.
İnsanlar: Ben ve ötekilerden bilmevcut kılındığı içerimliydi DUVAR yazılarında.
İnsanları çok sevmek. Sakınmak ve korunumlu olmak tecrübelerle subutetmiş gibiydi Mustafa’nın dünyasında benim öznel sezimdir sezdiğim.
Mustafa’nın aklında bir sual soruyordu?
Yemek yedik. Dağdan, kırdan, bayırdan konuştuk.
Ot’dan saman’dan ve alaf’ı da konuştuk.
Ciddi, ciddi herşeyi konuşmaklar konuştuk diyemeyeceğim. Bu akıl ve hesapları aşardı. Herşey’i çok rahat söyleyeceğimizi bilerek konuşuyorduk. Yaşlanmışdık belki ondan.
Büyük anlatı’dır o soru. O sorular, o soruları hasbihal eyledik.
O sual’a, o cevap: Mustafanın çiftliğiydi. Yığılıp gelmiştik. Çiftliğin kapısıydı.
Cevap mı? Okuduğu kitaplardı. Yatak’anenin kapıda ki iki ütü, iki ütümasasıydı. Şark köşesi... herşeyisiyle o soru? Yediğimiz yemek çeşitlerindeydi. Yazın tatilde TransKafkasya’ya akacağımızdı. Gürcüstanda ev alacaktık... telefonla aradığı arkadaşlarıylaydı... çiftliğin söğütlerindeydi. Yıkılmış eski şapel’di. Toro’un derelerde üzüm bağları ihdas oluna bilir miymiş idi.
Beyaz saçlar siyahkenki değildi ağarmıştı. O soru o cevaptı’ mıydı?
Büyük anlatıydı: O gece, o soru, o cevaba: Keşke herşey şimdiki gibi ağarmamış olsaydı!
ÇİFTLİĞİN KAPILARI; HEMEN HEPSİ KAPANMAMIŞTI!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.