- 757 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk Dersi
Aşkı kimse çözememiş şimdiye kadar, hiçbir akıl onu kavrayamamış, sen mi anlayacaksın aciz aklım, sen mi onu yola getireceksin yaralı kalbim?
Okuldayken tek derdim havuz problemleri olurdu. Bir türlü çıkamazdım soruların içinden, başımın belasıydı onlar. Bir gün gelip de onlardan daha büyük bir derdim olacağını, daha beter bir baş belam olacağını nerden bilirdim. Nereden bilebilirdim ki, iki ayrı kalpten aşk havuzuna sevgi akıtılsa, aşk havuzu ne kadar zamanda dolar? Nereden bilebilirdim ki, o kalplerden biri sevgisini akıtmayı kesse tek kalbin sevgisi aşk havuzunu doldura bilir mi, diye gün gelecek de hayat bana soracak. Matematikten pek anlamazdım ve pekte çalışmazsım ama bilseydin aşk problemini çözmek için ileride lazım olacak elbette ki daha iyi bir öğrenci olurdum. Ya da okuldayken bizlere aşkın matematiğini öğretselerdi, şimdi çözerdim tüm problemlerimi ve aşk dersinden hayat beni sınıfta bırakmazdı.
Coğrafyayla hiçbir zaman problemim olmadı, zaten de sözelciydim. Ama gel gör ki, aşkın coğrafyası da kafamı karıştırdı. Aşk kalbe girince tüm bedene bahar geliyor, her şey güllük gülistanlık oluyor, hayattan en çok baharlarda zevk alındığı gibi işte öyle mutlu olunuyor. Aşkın gidişi sonbaharın gelişi gibi, sarı yaprakların yerlere dökülmesi hayallerin bitip gitmesi gibi ve yağan yağmurların yerinede gözyaşları akıyor bolca. Sonbaharın ardından kış geliyor beden ülkesine, hayattan zevk tamamen bitiyor, kalp artık buz gibi, ona yaklaşanlar bile üşüyor. Kışın ardından yine bahar gelecek. Coğrafya bilgilerime göre böyle olması gerekiyor. Ama bir türlü yeniden bahar gelmiyor, kalbim hala buz gibi gözlerim hala yağmurları terketmedi. Yıllarca bize böyle öğretmemişler miydi? Yoksa aşkın coğrafyası da apayrı bir ders mi? Al işte biz zayıf daha, aşk coğrafyasından da kalıyorum sınıfta.
Aşk gerçekten var mıdır varsa gerçekten aşkta mutluluk kalıcı mıdır? Aşk bir kalbe girince neden o kalp rayından çıkar ve neden aşk karşısında akıl kendisine hakim olamaz? Biraz da aşkın felsefesini yapmak lazım öyle değil mi? Bilim felsefesi, ahlak felsefesi, sanat felsefesi… Her türlü felsefeyi öğrettiler okulda, bir tek aşk felsefesi yoktu aralarında. İşte belki de bu yüzden hala bir cevap bulamıyorum bu sorularıma. Binlerce soru karşısında düğüm düğüm olup devre dışı kalıyor işte aklımda. Hayat bana sözlüden de zayıf veriyor, aşk felsefesi de zayıf olarak karneme kazınıyor.
Öğrencilik yıllarım hep güzel anılarımla dolu. Hayatımın en güzel en matrak hikâyeleri halâ onlarda saklı. Ama aşk okulunda öğrenciliğim hayatımın en zehir günleri. Kayıt yaptırdığıma bin pişman oldum, ilk günler güzeldi her şey, gönlüme göreydi gidişat. Sonraları ise tüm güzel günlerin bir bir acısı çıktı. Zayıf üzerine zayıf aldım hep, şimdiyse yeniden çalışıp da bütünlemeden geçmeyi bile göze alamıyorum. Yenilgiyi kabul ettim, sınıfta kalıyorum.
**********************************************************************************
Çok laf geçirmeye çalıştım kalbime ve aklıma ama onlar bana inat, cesaretle yürüdüler aşkın üzerine, azimliydiler ve de umutlu. Gözleri karaydı, hiç mağlup olacak gibi durmuyorlardı. Dedim ki içimden “Yürüyün be, mutluluk sizin ellerinizde.” Gün geldi beklenmeyen oldu yine ve aşk terk-i diyar eyledi kalbi. Kalp sevgisini akıtacak havuzu kaybedince, nereye akacağını bilemediğinden bir o yana bir bu yana bocalayıp durdu. Hep güzel şeyleri düşünen akıl, bin bir sorunun karşısında iflas etti.
Şimdi ikisi de mahzun ve bir suçlu gibi boyunları bükük. Akıl artık pes etti ama kalp hiç belli etmemeye çalışsa da halâ aşkın geri dönmesini beklemekte. Gururunu bir tarafa bırakıp, halâ sevdiğinin yeniden bir tek adım atmasını beklemekte. Şimdi kalbe kızsam mı yoksa ona üzülsem mi bende çıkamıyorum işin içinden, çünkü aşk ne çekip gidiyor nede yüzünü güldürüyor. Halâ etrafında dolaşıp duruyor ve git-geller yaşıyor kalp. Aşk, artık çıkmak üzere olan canımı mı almaya geldi, yoksa yaralarımı sarmak için ilkyardıma mı anlayamıyorum. Her şey ilk günden bu yana artık sakinleşiyorken, kalp en azından kendisini oradan oraya çarpmayı bırakıp, yerinde sessiz ve tepkisizce duruyorken aşkın onu ikinci kez yaralamasından korkuyorum.
Aşk, “yanlış durakta inmişim, beni yeniden kalbine alır mısın” der mi, giden aşk kırdığı kalbi toparlamak için gönlünü almaya gelir mi, bir ömür boyu onu mutlu eder mi bilmiyorum. Umursamadan ve hiçbir açıklama yapma zahmeti çekmeden çekip giden aşk, bir gün merhamet ederde “ben hata yaptım, BENİ AFFET” der mi bilmiyorum…
Yorgun ve mağlup bir imparator gibiyim, ne artık savaşmaya mecalim kaldı nede derdimi anlatmaya. Kendimi teslim ettim aşka, ister alsın canımı, isterse versin canını…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.