BU AKŞAM ÖLÜRÜM
“Yüzünde göz izi var,
Sana kim baktı yârim.” Adam, yukarıdaki anonim sözü diline dolamış sayıklıyordu bir köşede. Çıldırmıştı. Kafayı yemişti. Aklını zayi etmişti.
“Gözünde başka birinin yansıması varsa yokum.
Kulağında başka birinin sesi varsa yokum.
Kalbinde başka birinin kalbi ikamet ediyorsa yine yokum.
Sen bana yaşa diyordun hani ya!
Ben sana yaşamıyorum ben sana ölüyorum görmüyorsun Papatya’m, görmüyorsun!” diye bağırdı Adam, ne bağırdı ama! Yok öyle bağırma, olmaz öyle!
“Ömrüm yaptım seni. Her şeyime değin sindin. Her şeyim oldun. Herkesim oldun, düşersen yanındayım demiştim az önce, ben düşüyorum Papatya’m! Kim yanımda olacak şimdi? Sen de yoksan! Kim sevecek beni? Ömrüne düştüğüm için mi yârim oldun. Uçuruma benziyor gözlerin bu yüzden mi yar diyorum sana. Kalbimi yar o zaman sevgili yârim. Bırak düşeyim ömrüne bir kuru yaprak misali, can vermek elinde. Arzu edersen can ver bu adama, arzu etmezsen bırak düşsün canım yere. Ama ben senin her şeyine değin sinemiyorsam ve her şeyin değilsem neyinim peki? Senli bir yarını hayal ederken…” diyemedi.
“Aradım var da yoktun.
Aradım başka birisiyle konuşuyordun.
Kaç saat Papatya’m, bu ne muhabbet böyle?
Başkası olsa sen olmazdın, diyorsun.
Başkası olsa da sende, bende sen olacaksın yine.
Bende hep olacaksın hüzün gözlüm.
Ben seni bir günlüğüne sevmedim ömürlüğüne sevdim deli!
Uyuz!
Manyak!
Varsa biri söyle, seni beklerim sessizce bir köşede…
Konuşmadan asla.
Aramadan, sormadan. Günleri yıl yapa yapa beklerim. Hüzünleri gül yapa yapa beklerim. Kurumuş çiçekleri yeşertmeye çalışır gibi beklerim.
Ömrünün sonuna kadar beklerim seni, ama bileyim tek.
Varsa biri ben çıkayım, ayağına bağ olmayayım, gönlüne set olmayayım.
Varsa biri…
Pranga olmayayım aşkına.
Onu sev, sevme beni.
Ben ne olursa olsun severim seni.
Hem uzaktan severim seni.
Hem kimse bilmeden severim seni.” Adam kafayı yemiş gibiydi. Seven bir yüreğin âcizane giryanıydı aslında. Masum bir kalbin serzenişiydi esasında. Bir çöp parçası gibiydi Adam kırıldı kırılacak.
—Başka biri varsa ben yokum, dedi Adam birden, Papatya sustu.
Adam doluydu hem de nasıl?
Kızgındı akıl kârı değil!
Canına kıyıyordu; Papatya’sına, toz kondurmadığına, onsuz yapamadığına, ilham perisine, aşkına, derya gözlüsüne. Papatya’sına… Bunu biliyordu. İçi kan ağlıyordu ama bunu yapmak zorundaydı.
“Ah Papatya’m! Bana çalmayacaksa telefonun tek, bana açılmayacaksa ve benden önce ve sonra başka sese kulak verecekse kalbin… Ölürüm daha iyi! Çok iyi ölürüm ben. Çok iyi giderim. Evvelden tecrübem var. Bir giderim… O kadar olur.”
Adam yüreğini zorluyordu belliydi.
Gözlerini zorluyordu, ağlamaklıydı.
Sesini zorluyordu, titremekteydi.
Aşkını koruyan ya da karşısındakinin de öyle olduğunu zannettiği hislerini korumaya çalışan bir kalpti o anda.
Büyüdükçe büyüyordu ve sarıyordu her şeyi o kalp.
Kalp ağrısı başka ağrılara benzemez, öyle iğne falan kâr etmez.
Kolay kolay geçmez geçse de izi kalırdı.
Adam çok üzgündü.
Bunu kaldırabilecek denli sağlıklı görmüyordu kendisini. Ne yazık ki Adam ağır yaralıydı.
—Bir yüreğe iki yürek sığmaz yârim, bir gönül bir ateş yeter de artar bile. Heba etme! Ziyan etme bu aşkı!
Papatya sustu.
Adam devam etti salvolarına.
—Yalnızlığım tam ortasında denk geldin bana, sıcak bir şeyler aktı yüreğime gözlerinden.
Sözlerinden tatlı bir şeyler okşadı yüreğimi. Seni bu yaşıma kadar asla hissetmediğim duygularla sevdim Papatya’m. Sen bana umut oldun, ışık oldun, aşk oldun. Her şeyim oldun, herkesim oldun. Liseli çocuklara döndüm. Gözü yaşlı adam oldum. Bu akşam öldüm ama. Bu adam çok rüzgâr gördü. Çok doluya tutuldu. Sendelemedi bile. Ama senin karşında bir kâğıt parçasına döndü. Uçtu yüreği… En ufak esintide salındı durdu. Sen bu adamı mutlu ettin kısa sürede varlığınla. Şad ettin, meftun eyledin kendine. Canın sağ olsun.”
Adam sustu hem de çok sustu.
Nefesi kesildi.
Gözü doldu yine.
Eli titredi.
Ayağa kalktı, oturdu tekrar.
—Papatya’msın benim. De bana varsa biri çıkayım ben. Engel olmayayım mutluluğuna.
Huzuruna mani olmayayım. De bana âşıksan başka birine tek seveyim ben… Aramayayım bir daha. Yazmayayım daha. Uzaktan uzağa bakayım sana Bir okul bahçesinde hep duvar dibinde duran yalnız aç bi ilaç bir gönül fakiri çocuk gibi sana bakayım. Aşkına hep susamış kalayım. Varsa biri lütfen söyle bana. Eziyet etme. Kıyma bana.
Adam sustu.
Papatya ağlıyordu.