- 823 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HİKAYEMİZ DİYEBİLMEK
HİKAYEMİZ DİYEBİLMEK
Hikâyeler mi gerçek yoksa hikâyelerin içine hapsettiği insanlar mı? Yaşanmamış hikâyeler var mıdır? Sanırım yaşanmamış hikâye yoktur. Nasıl ki ilk öğrenilen bilgi, öğrenen için yeni bilgi ise hikâyelerde aynıdır. Hikâyeler kimimizin yaşanmışlık hanesinde, kimimizin ise yaşanacaklar veya yaşanması gerekenler hanesinde yer alırlar.
Hikâyelerin insandan önce var olduğunu düşünürüm. Birde aynı hikâyeyi ne kadar farklı insan yaşamıştır ilk defa yaşanıyormuşçasına.
O hikâyeyi sahipleniriz; sadece ve sadece bize özgü diyerek. Hikâyeler kim tarafından talep edilirse ona kucağını açar. Talep edene başrol görevi verir. Başrol oynanır.
Oyuncunun yaşanmışlık hanesine yazıldıktan sonra ise oyuncu farkında olmadan hikâye tarafından saf dışı edilir; buna öğütülür de diyebiliriz.
Zaten hikâyede unutmuştur kaç kişiye başrol verdiğini, hangi anılarda özelleştiğini, hangi anılarda sinir bozucu bir hal aldığını, hangi anılarda gözyaşına boğulduğunu, hangi anılarda “dünyanın en mutlu insanı” hissini verdiğini, hangi anılarda unutulmaya çalışıldığını.
Onun içindir ki hikâyeler diriliğini korurken, yorulan insandır. Hikâyeleri bu kadar bencil, acımasız, yapan da her insandan aldıkları hüzünler, acılar, umutsuzluklardır.
Hikâyeler duyarsız olmak zorundadır. Her rol verdiği insanın duygusallığını yaşarsa kendini yok etme, sonlandırma durumunda kalmazlar mı?
Eh hikâyedir nede olsa, o halde ne yapsa yeridir. Yine yaptı, yapacağını bizim hikâyemiz. Son seyrettiğimiz filmin hikâyesi ne kadar da gerçekçiydi.
Şüphesiz en mükemmel, en gerçekçi hikaye tabi ki bizim hikayemiz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.