- 495 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UYANIK ADAM
Aslında aptalın önde gideniydi ama kendini çok akıllı sanıyordu.
O’na sorulsa, Türkiye’de ondan daha akıllı, daha zeki, daha uyanık hiç kimse yoktu.
Çalışmayı hiç mi hiç sevmezdi.
Çalışmak,emek harcamak, ter dökmek helalinden çalışarak para kazanmak o’na göre ancak aptalların yapabileceği türden enayilikti.
O; çok akıllı olduğundan yorulmadan, kolay yoldan para kazanmalıydı.
Bu nedenle hiç bir işte dikiş tutturamıyordu.
Eşinin zorlamasıyla girdiği işlerden de çok kısa bir zamanda kendini kovdurmayı beceriyordu.
Zoraki girdiği işyerinde allem ediyor, kallem ediyor, kendini zorlamak, yorulmak istemediğinden, uyanıklığa yelteniyor, işten kaytarıyordu.
Bu nedenle girdiği hiç bir yerde 10 günden fazla barınamıyordu.
Son girdiği büyük bir fabrikadan kovulması sadece 6 gün sürmüştü.
Büyük bit tekstil fabrikasında işe başlamıştı.
İşe girerken ve çıkarken kart basılıyordu.
İlk iki gün, işe giriş ve çıkışlarda kart basmanın püf noktalarını öğrenmekle uğraşmış ve nihayet kart basmanın zaafını keşfetmişti.
6. gün işe geldiğinde kartı bastı, soyunma odasına yöneldi.
Yeni gelen işçiler soyunup işbaşı kıyafetlerini giyerken o tuvalete giiti, vaktin geçmesi bekledi.
İşçiler işbaşı yapmak için dokuma dairesine gittiğinde, biraz daha sabretti, vardiyası biten işçilerin soyunma odasına gelmesini bekledi.
Vardiyası biten işçiler yorgun argın soyunup, günlük kıyafetlerini giyinip, kart basma odasına giderken, o tuvaletten çıktı, kalabalığa karıştı,herkes kart basarken, o basmış gibi yaptı, basmadı.
Kart basan işçiler servis araçlarına binerken o kart basmış gibi da araca bindi, mahallesine gitti, müdavimi olduğu kahveye girdi, arkadaşlarıyla ktaşlı okey oynamaya başladı.
Birlikte işbaşı yaptığı vardiyanın çalışma saati sona ererken, bir sonraki vardiyayı taşıyan araca bindi, fabrikaya gitti.
Herkesle birlikte odaya girdi, yeni gelenler kart basarken o basmadı, soyunma odasına yöneleceğine tekrar tuvalete girdi, vaktin geçmesini bekledi.
Esas çalışacağı vardiyanın elemanları makineleri yeni gelenlere teslim etmiş, soyunma odasına gelmişlerdi.
Tuvaletten çıktı, onların arasına karıştı,hep birlikte kart basma odasına girdiler, tıpkı diğerlerinin yaptığı gibi kartına çıkış saatini bastı, dışarıdaki servis araçlarına bindi, mahallesine döndü.
İşte bu kadardı, hiç çalışmadan para kazanmanın yolunu bulmuştu.
Meseleyi tereyağından kıl çekercesine halledivermişti.
O diğerleri gibi enayi değildi ki emek harcasın, ter akıtsındı.
Kafasını çalıştırmış, aklını kullanmış yorulmadan para kazanmanın yolunu bulmuştu.
Kendisiyle ne kadar gurur duysa yeriydi.
Ertesi gün çalıştığı fabrikaya gittiğinde kart basma odasında adına yazılı kartı bulamayınca bekçilere sordu, sen biraz bekle yanıtını aldı.
Bekçilerden biri uyanık adamı Personel Müdürünün odasına götürdü, kapıyı çaldı, araladığı kapıdan kafasını uzatarak beklediğiniz şahıs geldi efendim diyerek tekmil verdi.
Gelsin dedi, Personel müdürü düşlerini gıcırdatarak.
Gelsin de ben ona anyayı, Konya’yı göstereyim.
Uyanık adam meselenin içyüzünü bilmedğinden odadan içeri huzurla girdi, belli belirsiz hzırola geçerek, beni istemişsiniz ded.
Birden Personel müdürünün gök gürlemesini andıran yüksek oktavlı sesi odadan dışarı taştı, yoldan geçenlerin bile tüylerini ürpertmeye yetti.
Müdür; sen kendini uyanık, bizi salak mı sanıyorsun diye bağırmaya başlayınca, uyanık, foyasının çok çabuk ortaya çıkmasına şaşırmıştı.
Yaptığı iş son derece akılaneydi, acaba nerede hata yapmıştı?
Uyanık en büyük hatayı aslında herklesi salak, kendini uyanık sanarak yapmıştı.
Yıllardır Personel Müdürlüğü yapan yömnetici, kendini akıllı sayan nicesini görmüş, ona göre önlemini almıştı.
Personel işbaşı yaptığında vardiya amiri eline bir kağıt- kalem alıyor, çalışanların ismini kaydediyor, sonra basılmış kartlarla karşılaştırıyordu.
Kartta işbaşı yapmış gözükmesine rağmen yoklamada yok sayılan uyanığın foyası da kolaylıkla ortaya çıkarılmıştı.
Müdür bağırdı, çağırdı, bir anasına sövmediği kaldı, bağırmaktan sesi kısılınca kibarca odayı ve fabrikayı terk etmesini rica etti!
Uyanık adam sağlam bir dayak yemeden fabrikadan ayrılabildiğine seviniyordu.
Yoksa sağlam bir dayağı çoktan hak ettiğini o da biliyordu.
Uyanık vatandaşın bu huyunu çok iyi bilen mahallenin bıçkını Zekayi, bir gün buna bir oyun oynamayı düşündü.
Günün büyük bir kısmını okey masasında geçiren uyanığın kahveden çıkmasını bekledi.
Uyanık kahveden çıkınca da sanki tesadifen karşılaşmış da ona bir müjde verecekmiş gibisinden yanına yaklaştı, başkasının duymasını istemediği kadar alçak bir sesle söze başladı.
Sen işi arıyordun.
Bizim mahallede yeni kurulan karakolun duvarına ’’Bekçi aranıyor’’ ilanı asılmış.
İstersen git, bir bak.
İş çok kolay, tam senlik.
Kolay işi duyan uyanık bir koşu kopardı ki, gören, 1000 metrede Türkiye rekorunu kırmaya çalışan bir atlet sanabilirdi.
Gitmesiyle de geri dönüp Zekayi^’ye sitem etmesi bir oldu.
Karakolun duvarında bekçi arandığına dair bir ilan yoktu.
Zekayi kaçın kurrasıydı, sitemi sitemle karşıladı, sen benimle çene çalarken bir başkası senden önce gitmiş, işi kapmıştır dedi.
Bu cevabı duyan uyanık kafasını kaşımaya başladı.
Haklı olabilirsin dedi arkadaşına.
Ben karakola gittiğimde içeride sivil biri vardı.
Demek ki onu işe aldılar.
Tühhh Allah kahretsin.
Keşke daha hızlı koşabilseydim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.