- 551 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Pahalı Şişe
Bara en son Shogun geldi. Hangi masada oturduğumuza baktı, bizi görünce de başıyla selam verdi ve yanımıza geldi. Bütün gözler onun üzerindeydi ama kimse tezahürat yapmadı. Yakındaki boş bir masadan sandalye çekip yanımıza ilişti. Birisi, sanırım Atlas’tı, garson kıza bir bardak daha getirmesini işaret etti. Çok geçmeden Shogun da bizim gibi, içinde sadece buz olan bir bardak elinde, masada oturuyordu.
“Başlayacak mıyız?” Herkesin aklından geçirdiğini Claymore yüksek sesle söylemişti. Öneriye kimse itiraz etmeyince Claymore uzun parmaklı eliyle masanın tam ortasında duran şişeye uzandı. Eline aldığı şişenin etiketini bir süre seyretti:
“Blue label! Ne kadar ödediniz buna?”
Gözler tedarikçimiz Meatball’a döndü. O da nedense kızararak:
“170 dolar...” dedi.
“Değer! Değer!”
Claymore dilini damağında şaklattı ve şişeyi açtı. Sırayla bardakları uzattık. En son kendine koydu. Sonra bardağını kaldırıp:
“Konuşmak isteyen var mı?” diye sordu.
Birbirimize baktık. Bara gelmeden önce Claymore’un konuşma yapacağını düşünmüştüm ama o pek istekli gözükmüyordu. Çaresiz, ben ayağa kalktım:
“Kadehimi...”
“Kadeh mi? Elindeki viski bardağı!”
“Uzatma işte! Kadehimi Çavuş Louis ‘Cactus’ Plain için kaldırıyorum. Eğitim birliğinden çıktığımızda bizi o karşıladı, bize hayatta kalmayı öğretti. Bugün, bu masadaki altı kişi de...”
“Yedi be, yedi! Saymasını da bilmiyorsun?”
“Tamam, tamam. Yedi... Kişi de onun sayesinde bu pahalı viskiyi içebiliyor. Bu arada, daha ucuzu yok muydu bunun?”
“Getirmeden önce bunu içirdiniz değil mi? Claymore! Sen niye konuşmuyorsun? Görüyorsun işte; bu dangalak saçmalıyor.”
Claymore cevap vermedi.
Sözümü sürekli kesen Atlas’a “Aldın mı cevabını?” türünden bir bakış fırlatıp sözüme devam ettim:
“Geçen hafta resmileştiği üzere Çavuş Plain bu dünyadaki süresini doldurmuş bulunuyor. Tanrı onu cennetine kabul etsin.”
Atlas dahil herkes viskisini ağzına götürdü. Boşalan bardaklar teker teker masanın üzerine kondu. Kimse konuşmuyordu. Sessizliği bozan, genelde en sessimiz olan Shogun’du.
“Nerede bulmuşlar onu?”
“Nerede olacak, çölün ortasında. Rüzgarla kum tepesi yer değiştirince cesedi açığa çıkmış. Hava devriyesi de cesedi görmüş.”
“Kaç yıl olmuştu? Sekiz mi?”
“Sekiz...”
Neredeyse unutmuştuk. Ya da öyle sanmıştık. Claymore haberi vermek için beni aradığında inanmak istememiştim. Ama gerçek apaçık ortadaydı: Çavuş Plain ölmüştü. Ensesinden, sırtından ve göğsünden yediği yedi kurşunla. Ateş etmek istemeyen Shogun’la Spikey’i zorlamış, sonunda onlara da tetiği çektirmiştik. Cesedin bulunacağını aklımızın ucundan bile geçirmiyorduk. Ama bulunmuştu.
İkinci tur viskiden sonra şişe boşaldı. Gitmek üzere ayağa kalkanların hiç biri uyduruk bir bahane ileri sürmedi. Sessizce çekildiler. Geriye en son ben ve Claymore kaldık. Claymore hala sessizdi.
“Sence kurşunları analiz ederler mi?”
“Edeceklerdir. Adamın çarpışmada kaybolduğunu bildirdik. Şimdi üzerinden M4 kurşunları çıkacak. Yakında kapımıza dayanırlar.”
“Olanları anlatırsak inanırlar mı dersin?”
“İnanmazlar.”
Haklıydı. İnanmayacaklardı.
Claymore kalkarken garson kıza ucuzundan bir şişe daha açmasını söyledim.
YORUMLAR
keyifliydi,ama sanki yarım kaldı :)
devam etmesini bekledim ben :)
varolun sevgili şair..
dostlukla
İlhan Kemal
Hayat.İşte
yarım kalmşlığa gelince söylediklerinizde haklısınız elbette,şahsi fikrim biraz daha devam etmesinden yanaydı :)
belki öyküye biraz daha dahil olma isteği bu.
kutlarım tekrar tüm kalbimle
sevgiyle kalın:)
İlhan Kemal
"Olanları anlatsak inanırlar mı?"
Ben inanırdım, inanacaktım yani, hatta çok merak ettim ne olduğunu.
Keyifle okurken şimdi aklımda cevapsız bir soruyla kalakaldım okuyucuya reva mı bu:)
Yine çok hoş bir öykü.
Elinize sağlık.
İlhan Kemal
O bara, yakındaki bir masaya oturduğunuzu varsayın. Olan konuşmalara kulak kabartmış, söylenenlerin hepsini duymuş olun. Neden, niye ki diye soramadan hepsi gitsin. İşte bu öykünün yaptığı da bundan ibaret.
Eksiklerine rağmen beğenmeniz beni gerçekten mutlu etti. Saygılarımla.
Pahalı viskiyle başlayan ve ucuzuyla biten öykü...Sekiz sene önce öldürülen arkadaşlarının süpriz bir şekide cesetinin ortaya çıkışı...Yalanlar hiç bir zaman gizli kalamaz...
Yine usataca yazılmış keyifli bir öykü...Tebrikler
Sevgilerimle...