- 722 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AB ZIRVALIĞI VE GÜNÜMÜZ GERÇEKLERİ
Avrupa Birliği’ne (AB) girme uğruna verilen tavizler haddini hayli hayli aşmıştır. Kıbrıs’taki haklarımızdan vazgeçip, oradaki Türkler Rumların eline ve insafına bırakılmıştır. Ermenistana sınır kapısı açılsın, Ayasofya yeniden kilise olsun, AB istiyor diye misyoner faaliyetlerinin önü açılsın, Türkiyede yaşayan yabancıların hakları korunsun, Heybeliada Ruhban okulu açılsın, Akdamar Kilisesi açılsın diye yürütülen Dinler arası diyalog çalışmaları bugün itibari ile apaçık ortadadır.
Kutsal denilen Vatan topraklarının yabancılara arsa, arazi ve gayrimenkul olarak satılması içten bile değildir. Bu kutsal toprakların her karılşı uğruna yüzlerce binlerce şehit verilmiş ve şehit kanıyla sulanan bu topraklar hiç birşeyin karşılığında satılamayacağı milli düşünce rafa kaldırılmıştır. Satılan bu toprakların tarihten bu yana bize karşı azılı düşmanlığı ile
bilinen ülkelerin başında gelen Yunanlılar, Almanlar, Ruslar, İngilizler başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen 68 ülkenin vatandaşı Türkiye’nin 70 ilinde mülk edinmetedir. Bu ülkelerin çoğunluğundan ziyade, Türkiyede toprak ve mülk
edinenlerin o ükelerde yaşayan Yahudi ve Ermeni kökenli olmaları büyük bir gerçeklikle ortadadır. Bu iş bu şekilde hızla devam ederse, kendi ülkemizde yabancı, kendi ülkemizde ikinci sınıf vatandaş konumuna düşmemiz an meselesi değilmidir.
Baş örtüsü diye sokaklarda yatıp kalkan kişiler, bugün Ruhban okullarını açarak, orada yetişecek olan papazları içine nasıl sindirecektir. Tarihde il defa, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan bir genelgeyle, yakın komşuları rahatsız etmeyecek
şekilde ezan sesinin kısılmasının hesabını, Ilımlı İslamcılık adı altında politika yürütenler nasıl vereceklerdir. Halkın % 98’i Müslüman olan bir ülkenin simgesi olan Camiler ve Ezan değilmidir. AB ülkelerinde çanlar serbestçe çalarken kimseye rahatsızlık vermemesi ve böyle bir uygulamanın olmaması İslama ve Müslüman Türk milletine saygısızlık değilmidir.
Ekonomide, ısrarla bahar havası estirilmeye çalışılırken, aslında astarı yüzünden pahalı olan rakamlar bunu açıkça ortaya koymaktadır. Ekonomide gerçek iyileşme, halkın refahı, huzuru, mutluluğu arttığı zaman olması gerekirken, tam tersine dibe vurmaması için, ekranlarda kısa süreli olarak şunu yaptık, bunu yaptık, gelir şöyle diye nara atılmasının ne kadarda içler acısı olduğunu göstermez mi? Madem ekonomimiz bu kadar iyi, neden sabah güne zamla başlıyoruz, madem işsizlik yok, neden cebimiz boş, madem herşey güllük gülistanlık neden hala her gece şehit haberleriyle kahroluyoruz, madem her şey çok iyi neden anamızı alıp da gidiyoruz... Şu an itibari ile 12 milyon işsiz var, 70-80 milyar dolar dış ticaret açığı bekleniyor, 350 milyar dolar iç ve dış borç var, açlık sınırı 1.000 tl asgari ücret ortalama 800 tl, ve hemen hemen her ailenin kredi kartı borcu ve icra borcu bulunmaktadır. Böyle bir durumda ekonomide bahardan söz etmek mümkünmü, bence böyle bir durum olsa olsa anca karakış olur.
Yeni ceza yasasının, üç dakikada hızlı tren gibi meclisten geçirilen 219. ve 263. maddelerini biliyormusunuz? Yeni TCK özgürlükler açısından sıkıntılarla doludur. Özellikle 219. ve 263. maddeler Kur’an kurslarını ve din adamlarını hedef almaktadır. Bu maddelere göre evinde Kur’an öğreten bir kişi veya baş örtüsü Allah’ın emridir diyen bir din görevlisi hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Halkın %98’i Müslüman olna bu ülkede, inançlı kesime yönelik yapılan bu bastırma politikası çok üzcüdür.
Tamda AB’nin istediği gibi bu politikaları yürütmek ve bunlara destek vermek. Dini ve devleti uğruna bu topraklar için savaşmış, her bir karesinde mezarları bulunan, kanlı ellere karşı göğsünü siper etmiş,o kanla sulanmış bu vatan topraklarına ve şehit düşen evlatlarına ihanet etmek, bana göre en büyük inançsızlık ve hakarettir.
Saygı sevgi ve selamlarımla...Nazım UZUN
YORUMLAR
Bir şeyi gözden kaçırıyorsunuz hocam...
Bu iktidarın AB'ye girmek gibi bir hayali hiç olmadı. AB'nin hayalleriyle iktidarın hayallerindeki asgari müşterek birliği gereği, AB bahane edilerek teker teker uygulamaya kondu. AB istiyor diye diye aslında kendi hayalleri olan aşamaları yaşıyoruz. Bölünmemiz de buna dahildir.
Güzel bir yazıydı, kutlarım.