- 598 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GALLİPOLİ FİLMİNİ SEYRETTİNİZ Mİ?
Her nedense Çanakkale Savaşları konusunda bu güne kadar ciddi bir film yapılmamıştır. Ne bizde ne de başka bir ülkede. Ciddi sayılabilecek tek bir film vardır:
Peter Weir’in yönetiminde ve Mell Gibson’un başrolünü oynadığı GALLİPOLİ isimli bir film.
Türk seyircisi bu filmi görmüştür. Yani çoğu. Baştarafları biraz müstehcen sahnelerle doludur, ama Çanakkale ile ilgili olan sahneler enteresandır. Nasıl mı?
Çanakkale savaşlarında esrarengz bir sahne:
7 Ağustos 1915 büyük bir saldırıya geçen ANZAK birliklerinin hedefi Conkbaırı’dır.
Ne var ki, Conkbayırı’nın en kritik geçiti Nek geçididir...
Nek (Nek, boyun anlamına gelmektedir.) denilen bir geçit gün doğmadan ele geçirilecek, buradan geçecek Anzaklar, daha ileri hedefleri kolaylıkla ele geçirebileceklerdi. General Birdwood General Godley’e verdiği talimatta öncelikle Nek denilen yerdeki Türk savunmasının yok edilmesini istemişti.
Nek saldırısı için ayrıntılı bir plan yapılmıştır. Buna göre tam yarım saat boyunca buradaki Türk mevzileri çok yoğun bir topçu ateşiyle dövülecek, Türkler ya yok edilecek veya siperlerden kaçmak zorunda kalacaklardır. Topçu ateşi kesilir kesilmez derhal piyade hücumu başlayacak, daha siperlerini terk etmiş bulunan Türkler geri dönüp makinalı tüfeklerini kurmaya ve mukabil ateş etmeye fırsat bulamadan siperler ele geçirmiş olunacaktı. Bu zaman çok kısıtlı bir zamandı. Bilemediniz birkaç dakikalık bir zaman, Yarbay White komutasındaki Anzakların, Türk siperlerini ele geçirmek için iki tarafın siperleri arasındaki mesafeyi koşarak almalarına kafi gelecekti. Bu ise Türk cephesinin yarılması demek olacak, bu doğrultudaki Türk birliklerinin burada yoğunlaşmasını sağlayacak, daha kuzeye asıl hedef olan Conkbayırı istikametine kaydırılması önlenecek, dolayısıyla indirecekleri nihai darbenin en önemli parçası olacaktı. Yarbay White, askerlerini 150 şer kişilik dört dalga halinde, herbirini diğerinden sonra süngü hücumuna geçirmek üzere siperlere yerleştirdi. Gözler saatte beklenmeye başlandı.
Nihayet gök gürlemesini andıran topçu bombardımanı başladı. Türk siperleri hallaç pamuğu gibi atılıyordu. Çok iyi hesapladıkları gibi Türkler derhal makinalı tüfeklerini yuvalarından çıkararak ve siperleri boşaltarak bombardımanın geçmesini beklemeye başlamışlardı.
Düşman topçusu, Yarbay White’e verilen zamandan tam 7 dakika önce ateş kesti. Yarbay tereddüt içine girdi. Bir an için planların bozulduğunu, bir aksilik yaşandığını düşünmeye başladı. İşin aslı, ateş eden topçu birliğinin komutanı ile White’in saatleri arasında bir ayarsızlık olduğu, bu sebeple topçu ateşinin White’in beklediğinden 7 dakika önce kesilmiş olduğu iş işten geçtikten sonra anlaşılmıştır.
Yarbay White birkaç dakika bekledi, geriden hemen harekete geçmesi için kesin emir alması üzerine, ilk dalga askerini siperlerden çıkararak süngü hücumuna kaldırdı. Bu birkaç dakikalık boşluktan istifade eden Türkler, büyük bir çabuklukla hem siperlerine dönmüş, hem de makinalı tüfeklerini yuvalarına yerleştirmeye muvaffak olmuşlardı. Hücuma kalkan birinci dalga Anzak askerlerinin hemen tamamı makinalı tüfek ateşi ile biçildi. İkinci dalga hücuma geçti, onlardan da çok azı, birkaç tanesi Türk siperlerine kadar ulaşabildiler ve orada can verdiler. Ancak taşıdıkları işaret flamalarını Türk siperlerine kadar götürmeyi başarmışlardı. Birliklerin karargahındaki komutan bu işaret flamalarını gördüğü zaman Türk siperlerine girilmiş olduğunu zannederek hücumun devamı için emir verdi. Bu arada telefon hatlarında da bir arıza meydana geldiğinden, karargaha işin aslı koşarak haber verilmeye çalışıldı ise de muvaffak olunamadı. Üçüncü dalga da hücuma geçirildi. Onlar da adeta tek taraflı ve toptan öldürüldüler. Nihayet dördüncü dalga artık hücumdan vazgeçebildi. Ancak White dahil birçok subay ve yüzlerce Anzak askeri ölmüş, Nek planı suya düşmüştü.
Nusret bu sefer saatlerin yelkovanına gizlenmişti.
Saatlerin 7 dakikalık fark göstermesinin izahı yoktur. İnce hesaplar yapılırken, saatlerin ayarlanmasının unutulduğu söylenemez.
O halde bu olayın içinde daha derin bir sır vardır.
Bu da Allah’ın Mehmetçiğe bir yardımı olduğu düşünülmelidir.
Filmi izleyenler bunu açıkça görebileceklerdir.
İşte bu olay ünlü yönetmen Peter Weir’in yönettiği, Mel Gibson’un başrolünü oynadığı, 1982 yapımı “Gallipoli” isimli filmin konusu olarak sinema tarihindeki yerini almıştır.
(ŞU BOĞAZ HARBİ İSİMLİ KİTABIMDAN ALINMIŞTIR...)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.