- 3170 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Mektup
Sevgilim,
Az önce tedarik edebildiğim kâğıt üzerinde biz, koğuştakiler olarak büyük bir alışverişe tutulduk. En son iki paket sigaraya tav ettim dostlarımı ve iki sayfalık saman kâğıdı, sana yazabilmem adına benim oldu.
İnşallah iyisindir. Pek anlamlı değil, farkındayım, ama iyi olman tek temennim. Beni sorarsan, ki merak ettiğini iyi biliyorum, gerçekten iyiyim. Geçen hafta haberlerden duymuş olabileceğin yangın olayında Allaha şükür hiçbirimize bir şey olmadı. İyiyiz ve dayanıyoruz.
Elbette kolay değil ceylan gözlüm, fakat alışıyor insan gerçekten de. Ben asıl, seni düşünüyorum. Geçimini nasıl sağlıyorsun, bizimkilerin de hali iyi değil ki sana bakabilsinler. Onlara yakın olsan, daha iyi olduğunu düşünebilirdim, ama senin de öyle bir şansının olduğunu zannetmiyorum. Orada kalıp, mücadelene devam etmek istiyorsun. Evet, ben de bu yüzden hapishaneye düşmedim mi zaten? Sen dışarıda mahpus, ben içeride! İkimiz ayrı olduktan sonra, saraylarda, köşklerde olsak ne olur ki? Yine bahtsız, hüzünlü…
En çok neyi özlüyorum biliyor musun? Çay içmeyi doya doya, evet çay içmeyi! Özellikle seninle beraber oturup, yaktığımız sobanın yanında içtiğimiz çayların tadını arıyorum hep. Ciğerim öyle yanıyor ki, öyle sızlıyor ki; derin bir ah çekiyorum hep o anlarda. Hani o kekik kokan saçlarının arasında gezindirirken burnumu, sonra çayı yudumladığım an aldığım tat, cennete bırakılmış bir umut gibi! Ha, çay içmiyor muyuz? İçiyoruz elbette. Gündüz saatleri hapishane yönetimi çay veriyor. Büyük tencerelerde çay yapıyoruz, sonrada kepçeyle demir taslara döküyorlar, içiyoruz. Ama sana anlatmak istediğim bir hikâye var ki, dur bir sigara yakayım canım.
Sanki beraberiz değil mi? Ah, teninin sıcaklığını özledim maşukum!
Burada dört idamlık vardı. Bizim mahpushaneye bakan yüzbaşıyla yaşadıkları bir olay var ki, sorma gitsin! Biz rahatça çay içiyoruz gündüzleri, geceleri de sigara içerken canımız çekiyor, ama dayanıyoruz. Ha sabah olacak da içeceğiz diyorum. Bu dört idamlık, koğuşlarında idam gecesini beklediklerini için bir türlü yatamıyorlardı. Çünkü idamı gece yapıyorlar ve birden uyandırılıp da, idam olmak istemiyorlardı. Gündüz vakitleri ise çay içemiyorlardı. Geceleyin de imkânları olmadığı için, çay meselesinde sıkıntı çekiyorlardı. Zeki çocuklardı. Geceleyin de çay içmek istediklerini yönetime söylemişlerdi, ama hapishane yönetimi bu taleplerini kabul etmedi. Hayattan koparmak istiyorlardı tamamen. Tamamen bir dışlanmışlık içinde olmamızı istiyorlardı. İdamlıklar için bu daha fena bir hal teşkil ediyordu. Sonraları bu çocuklar bizden çay ve şeker istemeye başladılar. Bizde yemekhaneden aşırdığımız çay ve şekerleri bunların koğuşa atıyorduk. Ne yapacaklarını bilemiyorduk, ama inanıyorduk ki çay demleyecekler. Bir gece kızgın bir halde yüzbaşının sesini duyduk. Bunlar gardiyanlar aracılığı ile yüzbaşıya çay göndermişler, yüzbaşıda nasıl çay demlediklerini öğrenmek için koğuşa gelmiş. Defalarca aramışlar, ama herhangi bir ısıtıcıya rastlamamışlar. Adam deli dönmüş tabi. Bu birkaç hafta böyle gitti. Sonra yüzbaşı dayanamamış ve eğer nasıl çay demlediklerini söylerlerse, onlara her gece çay verebileceklerini söylemiş. Çocuklar da anlatmışlar. İki çay kaşığının ortasına tahta koyup, çay kaşıklarını tel ile bağlıyorlar ve bu teli prize girecek şekilde ayarlıyor. Üzerine tas koyduklarında ise, su güzel bir şekilde kaynıyor tabi.
Ya kurban, bir çayın bile sevgiliyle hasreti burada öyle çok ki! Yazdıklarım inan ki sadece gölge. İçim dolu, içlerimiz dolu. Her gece hıçkırık sesi duymaya alıştık. Kimi zaman bende ağlıyorum usul usul. Gözyaşlarıyla sigaranın dumanı karışınca çok rahatsız ediyor tabi.
Buradan çıktığım ilk gün tek yapmak istediğim ne biliyor musun? Sana sımsıkı sarılmak. Dakikalarca, saatlerce; belki de bir ömür! Hayat bizi nereye götürür, ne yaparız bilmiyorum ama yaşamak için umudumu seninle taze tutmaya çalışıyorum.
İnşallah yakında bütün bunların hepsi bitecek!
Sayfanın sonlarına doğru yazmak istediklerimi sanırım gözyaşlarım tamamladı. ,
Allaha emanet ol ve dualarını esirgeme hayatım! İnşallah en yakın zamanda tekrar yazmak için kâğıt bulabilirim de, sana tekrardan yazarım. Ayrıca bu mektubu sana getirecek olan avukata da senin teşekkürlerimi bir kez daha iletmeni istiyorum.
1984/ Gölcük Güllübahçe Askeri Cezaevi