- 566 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMEN OLMAK ADINA
İstifa dilekçemi okuduğunda, insan kaynakları yetkilisinin yüzünde beliren o şaşkın ifadeyi asla unutamam. Hele ki istifa gerekçemi söylediğimde oldukça büyük ve inanılmaz bir tepki vermişti. ‘’Gerekçem; öğretmenlik yapmak istemem’’ deyişim daha dün gibi aklımda…
İngilizce İşletme eğitimi alan biri olarak iş hayatıma büyük hedeflerle başlamıştım; benden beklenen de zaten buydu. O dönem en büyük isteğim, bankacılık sektöründe kariyer yapmaktı. İlk girdiğim ‘’uzman yardımcılığı sınavını’’ kazanmış ve hayatımdaki ilk iş teklifimi almıştım. Babamı yeni kaybetmiştim, bu üzüntülü süreç hala devam ediyordu ve ilk iş deneyimimi yaşamak üzere gelen teklifi hiç düşünmeden hemen kabul ettim, evet, hiç düşünmeden, sonuçta bir şeyler yapmak zorundaydım. Büyük bir bankanın genel müdürlüğünde görevlendirildim, öncesinde kapsamlı bir eğitim aldım banka bünyesinde. Zorlu ve rekabet dolu uzun bir yola ilk adımımı atmış bulunuyordum. Neyi ne amaçla ve hangi doğrultuda istediğimi tam olarak bilmiyordum ama doğru bir karar aldığıma öyle emindim ki…
Gerek ailem gerek devlet bana büyük emek harcamıştı. Anadolu Lisesi mezunuydum, İyi bir üniversiteden iyi bir dereceyle mezun olmuştum ama hayat tecrübem hemen hemen hiç yoktu. Sadece bana öğretilen ve önerilenlerle hareket ediyordum; kendimi hiç mi hiç tanımıyordum üstelik. Herkesin dediğini yaptım ve ilk basamağı çıktım.
O güne değin mutluluğu başarıyla eş değer tutmuştum. Başarı kazanmak çalışmakla mümkündü ve çalışmayı hep sevmiş biriydim; başarılıydım çalıştığım bankada ama eksik bir şeyler vardı hayatımda, kendimi hiç mi hiç mutlu hissetmiyordum, bunun çalıştığım ortamdan kaynaklandığı yanılgısına kapıldım ve kısır bir döngüye girdim.
Ne kadar banka sınavı varsa hepsine müracaat ettim. Aynı sektörde kalmaya kararlıydım, sonuçta yaşadığım doksanlı yıllar bankacılığın revaçta olduğu bir dönemdi. Sınavları, mülakatları kazanıp bankacılık maceramı sürdürmeye devam ettim. Daldan dala konan bir kuş gibi o bankadan bu bankaya tabir-i caizse savruldum. Ama yanlış giden bir şeyler vardı; nerede hata yapıyordum, bunu hala anlamış değildim. Kafamdaki tabloda eksik giden bir şeyler vardı: Başarı odaklı biri olarak yine başarılıydım ama öyle mutsuzdum ki yine. Farklı mevkilerin, farklı pozisyonların bana mutluluk ve tatmin getirmediğini yavaş yavaş görmeye başlamıştım.
Etrafımdaki insanları analiz ettiğimde hepsinin bir robot misali mekanikleştiğini iyiden iyiye fark ettim ve ben de ne yazık ki onlara benzemeye başlamıştım. Tam anlamıyla ikilem içinde kalmıştım, hala içimden bir ses, bana ‘’sakın değişme’’ diye haykırıyordu. Bulunduğum ortamlarda herhangi bir paylaşım, samimiyet asla teneffüs edilmiyordu. Hiç kimseyle dertleşemiyordum; ola ki birine bir şey anlatayım, bu, bana dediğimin on katı dedikodu olarak dönüyordu.
Arayışım uzun sürdü ama en sonunda anladım ki ben bu sahte, yapay dünyaya asla ve asla ait değildim. Nihai kararımı verdim ve en son çalıştığım bankadan, ebediyen bu sektöre geri dönmemek üzere istifa ettim. Kim bilir kaçıncı istifa dilekçemdi bu; ama sonucuydu ve artık kararlıydım: Baba mesleğini yapacak ve öğretmen olarak çalışacaktım. Yeniden başka bir dünyada başka bir yolculuğa çıktım. Aslında kendimi arıyordum ben ve yine yalnız, bir başıma kalmıştım. Sonuçta bana destek olan kimse yoktu etrafımda; getirisi yüksek olan bir işi bırakmış ve herkesi hayal kırıklığına uğratmıştım, benden beklenen bu değildi’’onlara göre’’. Başta ailem, hocalarım ve tanıdığım tanımadığım herkes muhalifti bana: Onlara göre ‘’ben bir çılgındım ve hayatımın hatasını yapıyordum’’.
İlk iş, mezun olduğum üniversitenin ‘’pedagojik formasyon’’ kursuna katılıp öğretmenlik belgesi almak oldu ama maceram henüz yeni başlıyordu. Görecek ve anlayacaktım ki ben henüz hiçbir şey yaşamamışım. Bu bir arayıştı, aslında ne aradığımı ben de tam manasıyla bilmiyordum, belki de biliyordum: Sadece oraya ait olduğum duygusunu bana yaşatacak insanlar ve ortamlar arıyordum; kim bilir belki de hala bu arayışım devam etmektedir. Sonuçta hayata tutunmak için herkesin hayallerim ve umutları olmalı, benim hala o kadar çok gerçekleştirmek istediğim hayallerim ve umutlarım var ki…
YORUMLAR
Doğru bir karar vermişsiniz.İnsan sevdiği,mutlu olduğu işi yapmalı.Mutluluk parayla değil,sevgiyle alakalı.Ama maalesef bu böyle değerlendirilmiyor ve paranın esiri oluyoruz toplum olarak.
Yazının devamını ve mutlu haberlerini de okumak dileğimdir.
SAYGILARIMLA.