- 466 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Resimdeki Kız
“Saçların ne güzel olmuş!” Bir kıskanma mı vardı sesinde? Öyle bile olsa ne fark ederdi ki! Duymak istediği sevinci içinde uyandıramasa da hiç değilse kelimeleriyle ifade edebilmişti. Aralarındaki bağın tüm olumsuz duygulara gem vurabilecek kadar güçlü olduğunu göstererek...
“Öyle mi?” dedi Meltem, teşekkür yerine geçen pırıl pırıl bir tebessümle. Böyle övgü sözcüklerine çoktan alışmış birinin doğal kabullenişi vardı yüzünde.
Ne zamandır biliyordu zaten güzel olduğunu. Çevresindeki herkes bunu beynine kazımak için çetin bir yarışa girişmişti sanki. Okulda ya da mahallede kimle karşılaşsa aynı derecede yoğun bir duyguyla bunu haykırıyorlardı ona. Hayranlık mı kıskançlık mı, çok da önemli değildi… Karşısındaki şahsın cinsiyetine göre duygunun adı değişse de hep aynı şiddette bağırıyordu yüzlerde.
Böyle anlarda annesini getiriyordu aklına. O insanların, içinde debelendikleri o hırçın denize kendisini de sürüklemesini engelleyen dingin bir göl gibiydi annesinin gözleri. Onu hatırladıkça güzel olmanın ille de o dalgalarla boğuşmak anlamına gelmediğini daha iyi anlıyor, kıyıda kalabiliyordu.
“Bir şey mi yaptın saçlarına? Sarılmış gibi sanki… Yoksa kuaföre mi gittin?”
“Herhangi özel bir şey yapmadım.” dedi, noktayı kesin bir şekilde koyan bir ifadeyle. Artık saçlarının, görünümünün aralarına girmesine izin vermeyecekti. Anlatacağı şeyler vardı. Son okuduğu kitaptan söz etmek istiyordu. Yazarın sade anlatımının içinde saklı o görkemden… Kitabıyla başbaşa kaldığı; yani seyredilecek bir nesne konumuna indirgenmeden, gerçekten var olarak geçirdiği o nadir anları anlatacaktı.
Ayrıca dün limonlu kek yapmıştı. Evde herkes parmaklarını yiyecekti nerdeyse. Bunu da anlatacaktı ona. Araya giren iki günlük haftasonu tatiline neler sığdırmıştı! Şiir bile yazmıştı hatta.
Ama Sevim, tüm o iki gün boyunca aynanın başından hiç ayrılmamış gibi davranıyordu ona. Sadece güzel buklelerinden, tatlı tebessümünden ibaretmiş gibi…
Okula iyice yaklaşmışlardı. Karşıdan bir genç geliyordu. Sonsuzluğun mavisi vardı gözlerinde. Uçsuz bucaksız gökler, denizler… Özlem’e baktı, şaşmaz bir doğa kanunu yerine getirirmiş gibi… Hiç şaşmadı Sevim buna. Hiçbir erkek bakmadan geçemezdi böyle bir güzelliğe çünkü.
Ama Özlem her zamanki gibi yine şaşırdı. Asla vazgeçemiyordu hayrete düşmekten… Neden güzel bir görünüm böyle bir ifadeye yol açardı ki insanlarda? Sanki güzelliği bir tür esarete yol açıyordu. Bazen bu durum hoş bir şeye dönüşüyordu. Gönüllü bir mahkumluğu buluyordu kendisine hayranlıkla bakan o gözlerde… Ama özellikle hemcinsleri sözkonusu olduğunda bu durum olumlu bir nitelikte olmaktan tamamen çıkıyor, parmaklıkları yerinden oynatmak için delice çırpınışlar görüyordu yüzlerde. “Nasıl bu kadar güzel olabilirsin?” diye saldıran bakışlar…
Şimdi karşısında bir erkek vardı. Yani en azından suçlanmadığını biliyordu. Ama yine de öfkelenmekten alamıyordu kendini. Tam da arkadaşına o kitaptan söz edecekken karşılarına çıkmıştı bu genç çünkü. Onu bakışlarıyla cansız bir resme çevirmişti. Hemen kaçırdı ondan gözlerini. Adımlarını sıklaştırdı. Onu bir an önce arkalarında bırakmak istiyordu çünkü. Resimdeki kıza yeniden can vermek…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.