- 1596 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
24 KASIM KUTLU OLSUN
24 KASIM KUTLU OLSUN
Atatürk’ün başöğretmenliği kabul ettiği gün olan Öğretmenler Günü’nde, genelde anılarımı, duyduklarımı, öğretmenlerimi yazardım. Bu yıl ise, bir öğretmen olarak, öğretmenlikten anladıklarımı yazmak istedim öz bir çerçevede. “Yeterli olur mu böylesi bir güne?” denirse de, başta benim cevabım “Hayır!” olur. Çünkü birkaç sayfayla anlatılamayacağını başta okuyanlar bilirler zaten.
Mesleğimi ilk günden bugüne çok sevdim. Mesleğime değer verip, çok sevenleri de çok sevdim hep. Zaten sevmeden yapamazsınız ki öğretmenliği… Bu mesleğin ulvi yönünü hissetmemişseniz, o yüce değerlerle çarpmamışsa yüreğiniz, ekmek parası için işsiz kalmamaksa hedefiniz; derslerde öğrencilere bilgi aktarmakla meşgul, devletin maaşlı memurusunuzdur sadece. Ötesi düşünülemez bile…
Hiç bir kalıp, gerçek öğretmeni içine hapsedememiştir, hapsetme gibi bir uğraşa girmemelidir de. Öğretmen kalıplarla şekillendirilmemeli, kendisini kalıpların esiri bir robot haline getirmek isteyenlere ise, bizzat kendisi izin vermemelidir. Bu yüce mesleğin mensubu olmaya hak kazanan kişi; falancanın, filancanın kendince kalıplarıyla, arka bahçe olmayı reddedebilme dirayetini de her daim göstermelidir.
Öğretmen belirli kalıplar içine girmemeli; ama bir kabuğu da olmalıdır. O kabuk, bu mesleğin bir nevi zırhı, özünün koruyucusudur. O özde fikir vardır, vicdan vardır, irfan vardır. Yani ilim ve ışıktır her haliyle o öz. Başöğretmenimiz olmasıyla onur duyduğumuz, büyük insan Atatürk böyle tanımlamıştı bizlere; “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yeni nesiller ister.” derken…
Atatürk ilkelerini yüreğine yazmış; millet kavramını özüne sindirmiş; Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmezliğini, bütünlüğünü kendine ilke edinmiş; hürriyetin önemini kavramış bir öğretmen, ülkemiz geleceğinin şaşmayan teminatıdır zaten.
Taşlara anlam katan heykeltıraşlar, renkleri konuşturan ressamlar, sekiz adet efsunlu ana sesten milyarlarca ses üreten müzisyenler birer insandır. Siyasetçiler, ekonomistler, üretenler, tüketenler ve daha sayılabilecek birçok gruptakiler de birer insandır. Düşünebiliyor musunuz ki; bunca mesleği icra eden insanlar, öğretmenlerce şekillendirilmektedirler. İşte bu nedenledir ki, o kabuk büyük önem kazanmaktadır…
Bunca meslek erbabını hamur gibi yoğuran, yetişmesinde önemli görev üstlenen öğretmenin, bir toplum için ne denli önemli bir mihenk taşı olduğu aşikârdır. Vatan aşkı, toplum bilinci, hürriyet fikri verilmemiş bir öğretmen ne kazandırabilir ki insanlara?
Böyle özel bir günde, vurgulanması gereken en önemli nokta; öğretmenin sadece bilgi aktarmakla görevli biri olmadığıdır. Öğretme, bilgileri aktarma görevlerinden sadece biridir çünkü. Oysa çoklukla kent kesimlerinde, yanlış kanaatin bizzat yönetenlerce oluşturulduğunu gözlemlemekteyiz. Bilhassa dershaneler ve özel okullarda, öğretmen robot gibi bildiklerini aktaran kişi olmuştur artık. Buna kendim de şahit olmuşumdur birçok kez. Matematik öğretmenliğine çok saygı duyduğum bir dostum, büyük paralarla dershane ve özel ders öğretmenliğine başlayınca, kendini; “Günde sadece beş saat uyuyan, ayrıca bir robot haline gelerek, saat başı aynı sözleri tekrarlayan papağan türü bir varlık oldum.” sözleriyle ifade etmişti.
Öğretmenliğin en kutsal vasıflarının başında eğiticilik gelmekteyken, son yirmi yılda bu unutulmuş, “Öğretmen öğretendir” imajı yaratılmıştır. Hâlbuki Hz. Ali, bilinen o harika veciz ifadesinde, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” derken; “A” harfinden, ya da “Elif” harfinden bahsetmemiş, öğretmenin eğitme yönünü işaret etmiştir.
Bizi yetiştiren öğretmenlerimiz, her an beynimizi öğretmenlikle doldururlardı. Okulda, özel sohbette, yatılıysa yatakhanede, yemekhanede konu hep aynıydı. “Sizler, insanları şekillendirecek insanlarsınız. Kendinizi kötü yetiştirmek gibi bir lüksünüz asla yoktur ve olamaz.” derlerdi. Bu vesileyle; hayata gözlerini yuman öğretmenlerime Allah’tan rahmet dilerken, yaşayanlara da saygılarımı sunuyor, özlemle hepsinin ellerinden öpüyorum.
24 Kasım’ın tüm öğretmenlerimize kutlu olmasını bir kez daha dilerken, en büyük öğretmenimiz olan Atatürk’ümüzü de minnetle, şükranla anıyorum.
NOT: Günün anlamı nedeniyle, yazıyı okuduktan sonra dinlenmesi tavsiyesiyle, Sayın M. Nejat Sefercioğlu’nun, MEB sitesinde de yayınlanan, “Ben Öğretmen Olmak İstiyorum” adlı güzel şiirini, ek olarak kendi sesimle sunuyorum.
YORUMLAR
Turgay Hocam geç geldiğim için özür dilerim...
Geç de olsa "Öğretmenler Gününüzü" kutluyor, ebediyete intikal edenlere de Allah'tan rahmet diliyor, saygıyla anıyorum...
Sayın Hocam bu şiiri daha önceleri de dinlemiştim ve okumuştum ama, inanınız ilk kez bu kadar yürekten okunduğunu hissediyorum. Yüreğinize sağlık...
Selâm ve saygılarımla...
Öncelikle hoşgeldin abi...Senden birses duymak ne güzel...Sanırım bu bir geri dönüş değil ama olsun.
Bu şiiri daha önce de dinlemiş ve çok sevmiştim.Yazından vurguladığın gerçekse çok haklı bir vurgu...Maalesef artık motomot giden bir eğitim sistemi ve öğretmenler gelişim açısından ne derece yararlı, o tartışılır. Oysa sadece eğitim miydi onların görevi? :(
Her şey gibi maalesef bu kutsal görev de dejenere oldu.
Çok sağol abi bu güzel şiir ve paylaşım için.
Selamla ve özlemle...