KARADENİZ'DE KADIN OLMAK
KARADENİZ’DE KADIN OLMAK
Alabildiğine özgürdür, belki de alabildiğine tutsak…
Dünyanın en özgür kadınıdır Karadeniz kadını diyeceğim; ama şu an ’hadi sen de’ dediğinizi duyar gibiyim. Gerçekten inanmanız için ya bir Karadenizli tanımanız ya da o coğrafyada bir müddet yaşamanız gerekir. Hani çok inandırma derdinde de değilim ama madem yazıyorum inandırıcı olsun değil mi ya…
Karadeniz kadınını anlatmaya sayfalar, günler, haftalar yetmez. Ben çok kısa değineceğim ama okuyan her Karadenizli; işte bu benim anam, ablam, teyzem, halam diyerek kendine en yakınını bulacak. Çünkü yok birbirlerinden farkı. Ne çok benzerler birbirlerine. Kokuları çaydır, topraktır, yapraktır, ottur, inektir, çiçektir. Hepsinin hikâyesi şiirdir, şarkıdır, öyküdür, masaldır, hüzündür, fıkradır. Boşta hiçbiri yoktur.
Meslekleri; çıraktır, ustadır, işçidir, ırgattır, patrondur. Anadır, yardır, candır, canandır. O, evinde sultan, toprağında ağadır. Boş durmak yoktur lügatinde. Seksen yaşındaki ninenin bile sırtında sepet, önünde bir veya birkaç inek vardır. Etekleri belinde lastikli beyaz pazen çiçekli donu dizlerinde, ayaklarında iki telli çoraplar ve kara lastiği vardır. Beline topladığı eteğinde hep bir meyve saklıdır; yolda rastladığı herhangi bir çocuğa vermek için. Başında ya bir puşi vardır, ya da geriye bağlanmış beyaz tülbent, peştamal veya çeşan.
İsimleri tek başına anılmaz. Hepsinin bir lakabı vardır.
İlkesi çalışmaktır. Çalışmak, çalışmak, çalışmak... Kadının, iş gücüne katılma oranın en yüksek olduğu bölgedir Karadeniz. Taşıdığı yük, kendi ağırlığının iki katıdır. Arkasındaki yükle giderken, hem sohbet eden hem de el işi yapabilen tek insandır. Efkârlandı mı, ağıt yakan, hüzünlenince türkü söyleyen, tulum ve kemençe duyunca horon tependir.
Kaçkar’ın dumanlı tepelerinde dolaşırken, duyulma kaygısı gütmeden, bütün gücüyle haykırabilen, nara atabilen tek insandır. Şimdi soruyorum; dünyanın neresinde bir kadın böyle nara atabilir?
Hırçın Karadeniz kıyılarında, çay biçerken seksen kilo sepeti arkasına alabilendir hiç gocunmadan! Bardaktan boşanırcasına yağmur yağsın ya da güneş yaksın hiç fark etmez. Her türlü hava şartına dayanıklıdır çelimsiz vücudu.
Sosyal ve ekonomik alanda güçlü bir yerleri vardır. Beli ne kadar bükük olursa olsun başları hep dimdiktir. Erkeğinin arkasında yürümeyi bildiği gibi, bir adım önünde de yürümeyi bilir... Hareketleri ölçülü, yerine ve zamanına göre ayarlıdır. Açık sözlüdür.Asla imadan anlamaz.Ona her şeyi net anlatacaksın.Çünkü nettir kendisi...
En tesettürlüsünden en açığına kadar, hiçbirinin haremlik selamlık gibi bir adetleri yoktur. Beline çift tabanca takıp bir kavgada en önde yer aldığı gibi, yeri geldiğinde de, bir ipek kadar nazik olmayı bilendir.
Ekmeğini bileğinin gücüyle hak edendir. Kimseye muhtaç kalmayı sevmez. Babasından veya eşinden bile aman dilemez. Hiçbir şeye tenezzülü, minneti yoktur. Çoğu kez gururları ve egoları tavandır. Sabah ezandan öncedir kalkmaları. Bilir ki erken kalkanın rızkı bol olur. İşe ne kadar erken giderse, evine o kadar erken dönendir.
Evinde onu bekleyen, ekmek, yemek isteyen çocukları vardır. Bakılması gereken ineği danası vardır. Hayvanlarının dilinden insan gibi anlayandır, arkadaştır dosttur. Doğada, kuşlarla, kelebeklerle konuşandır. Şairdir. Turnalarla sevdiklerine haber uçuran... Karakargaların ötüşünden bile türlü manalar çıkaran, sevdiğinden haber geldi diye sevinendir.
Erkeğini koruyan, kollayan, taparcasına sevendir. Evdeki ağır işleri kızlarına yaptıran, oğlunu kayırandır. Oğlunun yaşıtı her erkek çocuğunu evladı gibi sevendir. Bütün kızlar gözünde, güçlüdür, kuvvetlidir, kendi kızı gibidir.
Eli bol, sofrası herkese açıktır. Saklısı gizlisi yoktur.
Zor coğrafyanın, sert ikliminden, hoyrat rüzgârlarından, hırçın dalgalarından almıştır huyunu. Bazen durgun su kadar duru, bazen bir sel kadar bulanık ve coşkuludur. Ve daha sayamadığım neler nelerdir o. Kısacası onlar anaların anasıdır. Candır onlar, can can! Kurban olurum her birine ayrı ayrı.
Amazon Kadının soyunu yürütendir o!
Ayşe Kadıoğlu Yıldız.
YORUMLAR
Edebiyat Defterinde yazdığım bir hikaye için,
Karadeniz kadınlarını araştırıyordum nette.
Bu sayfa açıldı önüme.
İlgi ile okudum ve işte budur dedim.
Hikayeden vaz mı geçsem acaba diye düşündüm.
Baktım, yazınız bayağı eski.
üzüldüm yazılarınıza yetişemediğim, tanışamadığım diye düşünürken,
''Ben Köylüyüm'' isimli yazınızın çok geç tarihli olmadığını fark ettim.
Dilerim,
burada güzel çalışmalarınıza rastlarız.
Sevindim bu sayfayı tanıdığıma.
karadenizde kadın olmak bambaşka bir yaşamdır ama eskidendi.Artık karadeniz kadını da gözünü açtı, gerçek hayat bu değil dedi. Her şeyde olduğu gibi, Karadeniz kadını da asilmile edildi, yada sisitem bunu mecbur kıldı. ya da o da kolayına kaçtı, adına ne derseniz deyin, Artık o eski Karadeniz kadını yoktur banakalırsa.Bir karadeniz Kadını olarak konuşuyorum..
kaleminize sağlık.Çok anlamlı akıcı ve hoş bir yazı.gerçekler güneş gibi aydınlık ve yazıda parlamakta.
Çayelinde yedi yıl yaşadım.İmrenirim o kadınlara.hep bir karadenizli eşim olsun isterdim.belinde silah,gerektiğinde...''Sende adam mısın?'' diyebilen yiğit bir kadın.
Yazıda karadeniz kadınını anlatan tüm özelliklere gönülden katılırım.
kaleminiz daim olsun.