- 482 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hangi Söze İnanacaklar?
İnsan, bebeklik döneminden itibaren araştırır; gördüğü, duyduğu her yeni şeyden heyecan duyar. Ancak zamanla bu araştırma isteği yerini alışkanlıklara, aileden ve çevreden aldığı hazır bilgilere, kulaktan dolma gelenek ve göreneklere bırakır. Koşulsuz kabullendiği bu bilgilerin sonucunda da araştırma ve düşünme hevesini yitirmiş, gördüklerinin ve duyduklarının doğru olduğunu düşünen/uygulayan bir insan haline gelir. Bu kimse için doğru, yanlış, iyi, kötü gibi kavramlar içinde yaşadığı toplumun ‘doğruları, yanlışları, iyileri ve kötüleri’dir.
İnsanı en büyük zarara sokacak olan, eskilerden kalan kalıplaşmış bilgilere körü körüne bağlılığın din konusunda yaşanmasıdır. İnsanların büyük çoğunluğu, Allah’ın dini yerine, gelenek, âdet ve atalarından kalma hatalı uygulamalarla birleştirdikleri kendi dinlerini yaşarlar.
Atalarının yolunun en doğrusu olduğuna inanır, onların hayat tarzını örnek alır, farklı bir yol izlemez, atalarından kalma kitaplar dışında başka kitap okumazlar. Uyarılara kulak vermez, “…atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (Hud Suresi, 62) ayetiyle de bildirildiği gibi uyaranları düşman olarak görürler. Bu dogmatik bağlılık sebebiyle Kur’an’ın mesajını ve Allah’ın emirlerini göz ardı ederler.
Söz konusu ‘din’, Kur’an’da ve Peygamberimiz(asm)’ın sünnetinde yeri olmayan pek çok kuralı, yasağı ve ahlâk anlayışını da beraberinde getirir. İnsanlar arasında hak dine karşı ön yargı oluşmasının önemli sebeplerinden biri de budur. Çok sayıda insan sahip oldukları ön yargılar ve yanlış bilgilerin sonucu olarak gerçek dinden uzaklaşır. Hatta kimi zaman bu kimseler, Allah’ın adının anılmasına, Kur’an ayetlerinin okunmasına dahi tahammül edemezler. Araştırmacı, açık görüşlü ve tarafsız kişiler bile kimi zaman din konusunda tutucu ve ön yargılı bir tutum takınırlar.
İnsanların, Kur’an’ın bildirdiği gerçeklerden kaçmalarının önemli sebeplerinden biri dünya hayatına olan şiddetli bağlılıklarıdır. Dünya hayatının ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa olduğunu düşünmez, her an ölümün gelebileceğinden gaflette yaşarlar. Oysa her insan, aniden ölüm melekleriyle karşılaşabilir. Ve mezara giderken de dünya hayatında sahip olduğu hiçbir şeyi yanına alamaz. Yapayalnız bir şekilde Allah’ın karşısına çıktığında ise, sadece yapıp ettikleri önüne getirilir.
İnsanların Kur’an’ı göz ardı etmelerinin bir başka önemli sebebi de, içlerindeki şiddetli büyüklük duygusudur. Kendi fikirlerinin, inançlarının, hayat şekillerinin doğruluğuna inanır, daha doğru bir görüşün olabileceğini asla kabullenmezler. "Ona: "Allah’tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o." (Bakara Suresi, 206) ayetiyle haber verildiği gibi, büyüklük gururu kişiyi inkara sürükler.
Yıllardır bildikleri, uydukları, yaşadıkları, değer verdikleri her şeyin hak değil batıl olduğunu kabul etmeleri onlar için büyük yıkımdır. Oysa asıl yıkım kibirleri nedeniyle sürüklendikleri durumdur.
İçinde bulundukları fikir saplantısı nedeniyle Kuran’dan kaçanların gelenek ve görenekleri, hayat ve düşünce tarzları, bakış açıları öylesine kemikleşmiştir ki, değişikliğe ya da yeniliğe kapalıdırlar.
Allah’ın mesajından uzak yaşayan bu kişiler, "Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar" (Zuhruf Suresi, 37).
Hayatın lezzetini yaşamak için imanın lezzetini tatmaktan kaçınan kişilerin her anları acıdır. Hayatları acıdır, ölümleri acıdır. Ama en büyük acı; Rableri huzurunda sorgulanacakları gün, gerçekler konusunda uyarıları dinlememiş, Kur’an’dan yüz çevirmiş ve onu yalanlamış olmanın vereceği acıdır.
O gün, yalanlayanların vay haline. Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar? (Mürselat Suresi, 49-50)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.