- 558 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KULÜBE...
KULÜBE...
Kasım ayının ortasını yaşayan bir zamanın sıradan rüzgarları esmeye başladığında, hava soğumaya başlamıştı.Dışarıda kalan son yeşil yaprağın döküldüğünü, kışlık odunları ikiye yararken görmüştüm.Şimdi bu odunların bir zaman o ağaçlar gibi ayakta durduğu fikrimin kıyısında kol gezerken,gençliğimde geldiğim ilk anları yaşamıştım bir anda…
Kulübenin kapısı ansızın dövüldüğünde, henüz ikinci karın yeni yeni düştüğü, bir gecenin ortasıydı.Yorgun uykularımı battaniyemle kenarı bırakırken,pervazlarla bir olup, kapımı çalana, açmak için adımlarımı açtım.
Sönmek üzere olan titrek şöminenin alevlerinin ışığında gölgem duvarla dans edebildiğini gözümün ucuyla görmüştüm.Halen sönmemişti en son attığım odunun alevleri.Kapıya yanaştığımda; parmak uçlarımı üşüten tipiden arta kalan rüzgara inat,sorgusuz açtım ahşap kapının kilitsiz kapısını.
Saçları kardan beyazlığıyla nasibini almış uzun saçlı genç kızın düşük omuzlarında kardan tortular vardı.Onu görmemle birlikte göğsüme düşen başı soğuktan ısınmak isteyen kediler gibiydi.İki kolu aşağıda tüm ağırlığıyla gövdeme düşmüştü.
Dışarıdaki fırtına karları bir yerden toplayıp bir yere atarken, sadece rüzgarın iniltisi vardı.Kollarımda duran genç kızın henüs nefesleri dışarıdaki rüzgarın sesine eşdeğer değildi.
Kucağıma alıp götürürken yarı cansız bedenini, şöminenin yansıyan ışığından duvara vuran gölgeleri gördüğümde ancak anlamıştım onun yaralanmış olduğunu.
Yatağa yatırdığımda dudaklarına sızan sızıyı ve mırıldanmasını duymam hiçte güç olmamıştı.Parmak uçlarında soğuktan kalma bir kırmızılık ve elmastan yapılma tek taş yüzüğü sol elindeki nişan parmağındaydı.
Pansuman etmek için çıkardığımda parkasının ona tampon görevi görmüş olduğunu o anda anlamıştım.
Sırtındaki yaraya dikiş atmam, sadece eskiden birkaç çorabıma kendi dikişimi attığımdandı.Bu karın yolları tam olarak kapatacağımdan emin olmasaydım, onu çoktan bir kaç yüz mil ilerdeki sağlık merkezine götürebilirdim.
Yolda donup kalmaktansa, kendi başımın çaresine bakmayı tercih etmiştim.İkinci tercihimin içinde en azından onun kurtuluşu yatıyordu…
Dikiş işini hallederken yaraya döktüğüm viskiden birkaç yudum alıp, dışarıdaki az nemli odunlardan bir kaçını almak için dışarı çıktığımda; kar daha da kabarmıştı yerde.
Odunların bir kaçını şömineye atıp, sevdiğim koltuğa oturup, yalnızlığımı bölen bu misafirin kim olduğunu meraklanmadan sormak istedim.Ömrümün kıyısından geçmiş bir yaşamın içindeki insanlara hiç sormadığım türden sorulardı bunlar.
Nesin ? Kimsin? Bur da işin ne ? Gibi saçma sorulardı.Yaralanmak için bu kulübenin kapısını buldun ? der gibi saçma sapan soruları bir kenarı atıp sabahı bekledim…
Kar dinmiş fırtına durulmuştu,pencerenin kenarında birkaç serçe kar sonrası kırıntı ararken, bir ikisinin cama vuran gagası uyandırmıştı beni. Holden bir avuç buğday alıp, karını süpürdüğüm yer koydum.
İçeri yeniden girdiğimde yatağımda yatan genç kızın halen aynı mırıldanmalı sayıklamalarını duymuştum.Duvardaki saat yediyi gösteriyordu,ben ilk kahvemi içerken. Ve dışarıda duran sıcak kar üşürken, don soğuğu vurmaya başlamıştı üstüne..
Dışarıda üstü sertelmiş karlara basarak, göle doğru yürüdüm.Arkamda ayak izlerim önümde üşümeye yüz tutmuş gölün kıyısındaydı birkaç balıkçıl.
…
Döndüğümde kulübeye onun yeni yeni kendine geldiğini gördüm.Alnından akarken kaybettiği kanın acısı çok belliydi.Eski katıldığım savaşlardan biliyordum yara sonrası uyanmalardaki teri.Bu yüzden aldırmadın hayata yeniden dönen genç kıza.Ona ocakta bir çorba yaparken, sesini duydum.
“Bayım ben neredeyim ?”
“Siz nereden geldiniz ?”
Bunları söylerken ikimizin yüzünde bir gülümseme, o nasıl yaralandığını hatırlarken, ben onun nasıl buraya geldiğini bilmiyordum….
BOŞ DURMAMAK HER ZAMAN İYİDİR ÖYKÜLERDE :-)) KLAVYEDE BENİ YORMASA YEMİNLE :-))
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI yine saçma sapan bir öyküydü bu..Sende kabul et bunu tamam mı...
KEŞKE daha iyisini yazabilsen.Ama keşke...beceremeyeceğini sen de biliyorsun..Ama yazıyorsun..içinde güvenle....
O zaman öz eleştiriye kendi kendime pembe koydum.Nede olsa solda sıfır bir öykü. Bu da benim kabulum işte...soluk öyküme :-)))
YAŞASIN ÖYKÜLER........