- 1003 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
İKRA;KAİNATIN YARATILIŞ SEBEBİ
Ankara’da bir pazar sabahı kalbime zuhur edenleri paylaşmadan edemeyeceğim.Uyandığımda odam çok soğuktu.Pencerenin hafif açık kalması odamın soğumasına neden olmuştu.Camı kapatmak için pencereye yaklaştığımda Kuran-ı Kerim sesi duydum.Nerden nasıl geldiğini kestiremiyordum.Bir elim pencerenin kolunda pencereyi kapatmak üzereyken diğer elimle de perdeyi aralamak niyetindeydim.Dondum kaldım.Uzun zamandır bu kadar güzel Kuran-ı Kerim dinlememiştim.Otuz otuzbeş yaşlarında bir bayan sesiydi bu şüphesiz.Camı kapatamadım,gözlerimi kapattım ve kulaklarımdan kalbime yol aldı dinlediklerim.Yasin suresini okuyordu bayan,Kuran’ın kalbini,hatasız,mükemmel bir şekilde.Bitirene kadar dinledim,çok hoşuma gitmişti.Uzaktan gelen bu ses beni kendine çekmişti.
Bugünkü bütün planlarımı iptal ettim.O denli düşünmeye itti ki bu durum beni zihnimi toparlayamıyordum.Günlük işlerimi umursamıyordum.Telefonumu,odamın kapısını,pencereyi,perdeyi kapattım.Elimdeki yarım kalmış çayı bile önemsemiyordum.Düşündüm,düşündüm.Düşünmeyi özlediğimi farkettim.Tefekkür ediyordum.Neden sonra Kuranı Kerim’in ilk ayeti geldi aklıma.İkra suresi.Bir kaç tefsir kitabına göz gezdirdikten sonra düşünmeye devam ediyordum.’Oku’ emri verilmişti en başında.Yüce Yaratıcımızın bizlere anlatmaya çalıştığı sırlar gizliydi bu ayetin içinde.Bir çok İslam düşünürü : "Müslüman akıllıdır,aklını kullanandır."diyor.Tüm bunları düşündüm.Okumaktan kasıt sade bir okumak değildi,okumak düşünmek,yaşamak,anlamaktı.Rabb’e inanmaktı oysa ki.Yüce Kitab’ın ilk cümlesi anlayarak ve düşünerek okumamız gerektiğini söylüyordu bize.
Düşünmeliydik.Zaten bütün talihsizlikler düşünmeden yaptıklarımız sonucunda olmuyor muydu.Zihnimden kalbime,kalbimden dilime,dilimden kağıda sızan bu ışıklar doğrultusunda düşünmeye başladım.Her yaratılanda bir sır gizliydi.Anahtarı da zihinlerimizdeydi şüphesiz.Zihnimizi süzgeçten geçirip kalbimize bir yol bulabilirdik.Kalp zihnin kabul ettiğini hissederdi ki zihin kalbin aynasıydı,kalp zihnin yoldaşı.Okumaya incelemeye devam ettim.İkra’dan sonra "Bismirabbi kellezi halak" deniyordu.Yani "Rabbinin adıyla oku".Rabbimiz bize kendi adıyla okumamız gerektiğini söylüyordu.Herhangi bir okumak değildi bu,sırlarla dolu bir ayetti.Hz Muhammed (s.a.v.) hepimizin de bildiği gibi ümmiydi.Okuma yazması yoktu.Kuran-ı Kerim’i en güzel o okumuştu;çünkü "Bismirabbi kellezi halak" lafzını en iyi o yaşamıştı.Rabbinin adıyla okuma liyakatine ilk o erişmişti.Okuyordu.Okuduklarının arkasında Yüce Yaratıcı’yı hissederek okuyordu.
Ankara’da bir pazar sabahı düşünüyordum.Saatler geçmişti.Kendimi sorgulamaya başladım.Oku’yor muydum? Sadece okuyor muydum? Okuduklarımı anlıyor muydum? En başta ’Okumayı’ anlayamadıysam ’Okuduklarımdan’ ne anlayabilirdim ki ?! Boş bir saksıyı sulamanın nasıl bir faydası olabilir? İçinde suyla dile gelebilecek bir tohum olmalıydı ki okumanın sırrı ortaya çıkmalıydı.
İhtiyaçlarımızı düşündüm.En önemlisi özgür olmak,iyi geçinmekti.Sonra hava,su,toprak,yemek yemek vs. Eksikliğini hissettiğimiz her neyse onlar bizler için birer ihtiyaçtı.Okumak da öyle.Anlamayı bir eksiklik olarak görmediğimiz takdirde okumanın kıymetini bilemezdik.Ama okumuyorduk.Halep’i yahut Gazze’yi okumuyorduk,sadece izliyorduk.Eğer okusaydık böyle olmazdı.Rabbimizin daha ilk emrine uymayı başarabilseydik kardeşlerimizin ölümünü sadece seyretmekle kalmazdık.Her sabah kahvaltı sofrasından bir çocuk azalmazdı veya akşam oluyor diye koşarak evine giden tazecik yürekler bir bir eksilmezdi.Gazete manşetlerinde terörizm bu denli boy göstermezdi.Elleri balon tutan çocuklarımız silah seslerinin arasında kaybolmazdı.İkra diyebilseydik,anlayabilseydik kainatın yaratılış sebebini,kalplerimizde yaşabilseydik eğer,yer kavgası yurt kavgası yapmazdık.Kardeş kardeşe sırtını dönmezdi.Bismirabbi kellezi halak’a iman etseydik eğer;ülkemizde ’sen şusun,sen busun’ deyimiyle ’ocu bucu’ algısı oluşmazdı.Yolda yürüyen herkesten korkar hale gelmezdik.Gasp,cinayet,tecavüz,taciz,hırsızlık olayları bu kadar artmaz,cuma günleri camilerdeki ayakkabı sayıları giderek azalmazdı.Yanlızca kalpten ’ikra’ diyebilseydik küçücük çocuklar dilencilik yapmak zorunda kalmazdı.İkra’ yı yaşayabilseydik kolları bacakları kopan bebekler annelerinin yüreklerini dağlamazdı.
Rabbimiz bize en başında ’Rabbinin adıyla oku’ demiş.Fakat biz bunu duymamışız,duyamamışız.Bizim her zaman daha önemli meşgalelerimiz olmuş.Ve günden güne kibrimiz artmış.Kainatta bir zerre hükmünde olduğumuzu anlamak o kadar zor gelmiş ki bize egomuz büyümüş,tanklara,tabancalara,intikamlara,açgözlülüğe sığmaya çalışıyor.
Bir pazar sabahı penceremi kapatmaya giderken tenime değen o soğuk hava kalbimi ürpertirken işittiğim Yasin sesi ruhumu doyruyor,beni tefekküre sürüklüyor.Kuran-ı Kerim’in mucizesi tüm benliğimi kapsıyor.Kelimeler içimde birikiyor,yazmak istiyorum,anlamak istiyorum.İkra’yı yaşamak ruhumu baştan aşağı bu sırla yıkamak istiyorum
Ezcümle:Görebiliyorsak Gördürene Hamd Olsun…
Kasım 18;kışa yaklaşırken.
YORUMLAR
Hem okudum hem de yazdım.... Okumadan yazılır mı? Okumuşsunuz ve yazmışsınız. "İkra" oku diye çevrilir ya aslında ikra anlat demek. Hani mahkemelerde hakim yaz kızım der ya da oku der ya. Sanığa tebliğ etmek gibi. Okumak o kabilden. Yani tebliğ et deniyor! Neyi tebliğ edeceğim? Tabiki Tebliğ edilecek olan da geliyor hemen ardından. O halde okuyalım yani evreni okuyalım. Kuranı okuyalım. Hani Bediüzzaman Kitabı kainatı kebir der evrene. Büyük kitap onu okumak. Bir de onun ezeli tercümesi olan Kuran elbet. Doğru okumak en önemlisi. Kalp ile tasdik yani içselleştirmek. Benim aklıma ne geldi yazınızı okurken aslında bu da Kuranın güzelliğinden. O duyduğunuz kuranı okuyan kişi acaba ne okuduğunun farkında mı? Bunu ben hep sorgularım. Ne okudunuz diye sormak gelir içimden içerik nedir. Böyle güzel bir sesle veya içten okuduğunuz şeyin içeriğini biyior musunuz diye sormak gelir içimden. Saygı ve selam olsun. Başarılar dilerim.