- 1561 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
VEFANIN GÜZÜ
VEFANIN GÜZÜ
Sabah ayazında sokak lambasının akşamdan kalma ölgün ışığı, yere düşen yaprakların üzerinde ruhsuz elleriyle küçük yansımalar yapıyor. Sincabî renk yapraklar savruldukları yerde, dokunulmaya tahammülleri kalmamış bir halde, son nefeslerini veriyor gibiler. Gözlerinden akan gözyaşları, bedenlerindeki figüran damarlarından sızıp, toprağın avuçlarına teslim oluyor. Toprak ana tüm anaçlığıyla gözyaşlarını yüreğinde ısıtıp, şefkatli ve doyumsuzca bedeninin içine alıyor.
Toprak yolun her iki tarafında dizili olan ahşap evlerin kiremit çatıları arasında seğiren rüzgâr, umursuz ve asi. Açık kalan pencerenin bağrından sinsice içeriye girip, evin kömür karası bacasından fışkırıp, kel kalmış kavakların uzun kolları arasında dinlenmeye çekiliyor. Gecekondunun açık kalan ağzında uçuşan tülün arasından sızan sabahın cılız ışığı, ahşap pencerenin yüzünü tokatlıyor. Sarsıntının etkisiyle ahşabı kemiren tahta kurtları, aniden kaçışıveriyor. Ahşabın üzerindeki minik deliklerde oluşan su birikintilerinde, boğulmakta olanların sesi odanın içine doluyor.
Taş zeminin bağrından kopup gelen küf kokusu, duvarların nemli bedeniyle buluşup, tavanın ortasında kabarmış olan sıvanın ellerine doğru uzanıyor. Tavandan sarkan ampulün kirli vücudunu saran ölü sinekler, puantiyeli basmanın dokusunu andırıyor. Etrafa yayılan sarı ışık, ölü sineklerin bedenleriyle birleşince, son nefesini veren bir mevtanın dudağında sarkıp kalan gülüş gibi. Donuk ve soğuk...
Demir kapının yanından sinsice ilerleyip tahta masanın ayaklarına sürtünen fındık fareleri, akşamdan kalma doymuşluklarıyla göbekleri yerde hımbılca kaçışıyorlar. Karyolanın eteğinden içeri sıvışan biri, sırt üstü yatıp bir diğerine inat, garip sesler çıkararak erkekliğin tüm haşmetiyle dişisine çapkınca sesleniyor. Masanın dibinde pineklemekte olan, olduğu yerde kıvrılıp bu hovarda çağrıya sessiz ve ilgisiz, uykunun kucağına kendini bırakıyor. Bu sefer kovalamaktan bıkkın, kaçan olmak istercesine bu anın tadını çıkarıyor.
Odanın yegâne süsü olan çerçevenin çarpık duruşundaki sahtelik, ressamın fiyakalı attığı imzayı ağlatıyor. Yosun yeşili denizin kucağıyla birleşen gökyüzünün maviliği sonsuzluk gibi.
Sığ ve manidar.
Hüzünlü bakışları efsunlu… Bu nasıl bir mavi... İhtimal koyu yeşil... Anlaşılamaz... Kirpiklerin gölgesinden olabilir mi? Zira gözlerinin yarı açık gibi duruşu, farkında lığı engelliyor. Ne var ki sarı saçları öylemi? Açık omuzlarından aşağıya salınan yaramaz buklelerini, hapsetmeye çalışan lacivert kurdele dahi aciz. Güneşin ellerinin değdiği buğday başağı gibi saçları, göz kamaştıracak kadar canlı. Taptaze ve sıcak... Dudak kıvrımlarının kenarındaki gamzeden mana çıkarmak çok güç... Gülüyor gibi. Lakin bu ağlamaklı bir gülüş. Dokunmaktan, kendinizi yasaklamayacak kadar da çocuksu.
Odanın içerisine bir anda giren rüzgârın etkileyici ve kalpsiz kolları, bir dirhemlik canı kalmış tabloyu bir anda alt ediyor. Yüz üstü düşen tablonun çerçevesi, parçalanıp etrafa dağılıyor. Tıpkı az evvelki tahtakuruları gibi, kırıkların her biri saklanmak istercesine kaçışıyorlar. Yıllardır taşıdıkları yükün ağırlığından kurtulmuşçasına keyifliler.
Şifonyerin üzerindeki kitabın ağarmış yaprakları arasında duran kâğıt, sarsıntının etkisiyle yere düşüyor. Beyaz kâğıdın üzerindeki mürekkep lekeleri kıraç ve şefkatsiz… Kelimeler ölüm soğukluğunda. Mat ve fersiz…
***
Sana ithaf en.
Aşk nedir ki? Meltem gibi ferahlatıcı... Kavurucu sıcakta içilen buz gibi bir bardak su... Önce ufacık kıpırtılar. Ardından dev dalgalara dönüşen buz dağları… Sonrasında her buz dağının eriyişi gibi yavaş bir çöküş. Geri kalan su damlaları ise yolu şaşıran bir yolcu... Ve acı. Tarifini hiçbir kalemin yazamayacağı sancı. Buruk ve yakıcı... Can alıcı.
Oysa vefasızlık tam bir habis...
Yüreği rahat bırakmayan kemirgen... Kalbe sokulan acımasız bir hançer… Yere kapaklanınca kaldırılamayacak bir külçe. Ben eziliyorum. Gün geçtikçe. Güz bastırdıkça dökülen yapraklar gibiyim. Tahammülüm yok. Kaldırmıyor bedenim. Kolay mı? Uzun zaman direndim. Sebepsiz. Bunun sonu yok. Kolayı var. Bu sence korkaklık mı? Bence kurtuluş. Neydenmi? Vefanın güzü, yapraklarını hepten dökmeden…
Kaçmak.
Aslında kavuşmak.
En sevgiliye.
En merhametliye.
En vefalıya.
Affet beni.
Sen değil.
O. en sevgili. Affet beni.
SEVİLAY DİLBER
YORUMLAR
Meleğim,
Sevilay'ım..
Canımın yangını anlayabilen yegânem...
Her güz'ün sonu kış olsa da, kışın sonu bahar n'olur unutmayalım.
Yaşamak güzel ama fani işte bu dünya faniiii...
Güz'ümüz tez olmasın, canımız tez olsun inşaallah !
Seni seviyorum güzelliğim, habersiz koyma, yazdıklarını okumaktan ayırma beni e mi?
Mevlam yazdığın her satırın içindeki kelimeleri oluşturan harfler kadar şifa versin sana, bana ve şifa bekleyen her can'a...
Yüreğim burkularak, yürek atışlarım hızlanarak okuduğum bu yazı uyutmayacak beni biliyorum...
Umudumuz her daim YAradan'da kanatsız meleğim...
Bana bir aşk masalı daha yazacaktın unutma...
Kızın adı Seçil olacak ve yine fotoğraf çekecek...
Sevgimdesin nolur unutma, n'olur... :'(
SEVİLAY DİLBER
güzel şairim bende seni seviyorum unutma...
evet yazacağım..
senin için bir aşk öyküsü..
kalem yazılanları derinlemesine okuyucuya yaşatıyor..neredeyse bulunduğunuz yerin kokusunu bile duyuyorsunuz.... ustaya saygılar
SEVİLAY DİLBER
selamlar..
sonbahar ve hüzün ve aşk ve hayat daha birçok ve eklemek mümkün ama ve aşk der susarım hayata bağla... tebrikler çok hoştu.
SEVİLAY DİLBER
ey sevgili aşkı verdin..
ardından vefasızlığıda..
göreceli değilmi?
sevgilerimle..
Çeşminaz.
Kaleminizdeki dinginlik ölümün dinginliği gibi..Affedin bu benzetmeden dolayı ama sizi her okuduğumda bunu hissediyorsam vardır bir sebebi sanırım...
Hep güzel şeyler bulacağımı bilerek gelmenin ve bulmanın rahatlığıyla gidiyorum sayfanızdan...
Sevgiyle kalın, huzurla...
SEVİLAY DİLBER
yorumunuzdan alınmadım.
tespitiniz konusunda haklısınız..
ölüm dinginliği ruhun yaşama yansıması gibidir.
inişli çıkışlı değil.
usulca..
onur verdiniz.
sevgilermle..
Öyküyü okurken orta kısımlarda durup düşündüm,neden her şey derinlemesine yazılmış,her şey bir şeylerden kopmuş gibi, nasıl diyeyim süreyi tamamlamışlar da sahneden çekiliyorlar gibi.
Yanılmamışım aynen insanın derin iç sesi gibi,sesleri davranış kalıpları gelmiş insanın ruhuyla çarpışmışlar,Her şey paralel ..
Güz yapraklarını dökecek mi mat ve fersiz
.
Sevgiler
SEVİLAY DİLBER
ayrıntılara takılmayı seviyorum..
belki bazen okuru sıksada bundan kendimi alamıyorum..
toprağım seni seviyorum..