Biz Okuyor muyuz?
Fetih 1453…17 milyon dolarlık bütçesi olan, muhteşem görsel şölenlerle hazırlanmış bir film. Film çıkışı acaba doğrumu filmdeki saçmalıklar diyordum içimden çünkü o tarihi okumadım bilmiyorum. Bir gün Serdar Tuncer’in bir konuşmasına rastladım. Filme bir şey diyemeyiz çünkü 17 milyon dolarlık bütçeyi filme ayırıp 500 dolarlık danışman tutacak paraları yoktu, mazur görelim diyor. Biraz araştırınca ortada ki büyük yanıltmalar yanlışlar meydana çıkıyor. Ama izlediği filmden galeyana gelip filmden izledikleriyle tarih tartışanı da var.
Muhteşem yüzyıl, yada muhteşem saçmalık. Filmin izleyicisi değilim, fragmanlarını biliyorum. Bir söz okudum “El alem film yapıp, Rambosunu kahraman yapar. Bizimkiler film yapıp, Padişahını zampara yapar !!!” . 46 yıl tahtta kalmış olan Kanuni Sultan Süleyman, büyük bölümünü seferlerle geçirmiş muhteşem şahsiyet. Filmde de haremden Hürreme, Hürrem’den hareme. İçeriğini bilmiyorum filmin ama izleyici yorumlarını okuyunca hep Süleyman’ın hatunlarla ilişkisinden bahsediliyor.
Daha niceleri. Eski romanların günümüzde uyarlanmış dizileri çekiliyor, gençlik falan dizinin romanı çıkmış diyebiliyor.
Peki neden bu durumdayız? Tarihi tv’den izlediği dizilerden öğrenip tartışan bir nesil var ortada. Okumuyoruz evet hem de hiç okumuyoruz. Hal böyle olunca önümüze ne sürülürse onu alıyoruz, hazırına kolayına kaçıyoruz, araştırmıyoruz irdelemiyoruz. Göz boyamalarına hemen kanıyoruz. Öyle oluyor ki 99 doğrunun içine bir yanlış sokulabiliyor hepsini alıp götürüyor. Bu da bizim felaketimiz oluyor.
Biri bizim karşımıza bilge diye çıkıyorsa birkaç göz boyayan cümle kuruyorsa çenesi, tamam bu iş bitmiştir hesabında. Doğruların arasında kaynayan yanlışlar, birde halk olarak kahramanlık hikâyeleri çabuk gözümüzü boyuyor. Güzel bir görsel şöleni olan, kahraman bir tarihi film varsa olay bitmiştir hemen tarihçi oluruz olayı tartışmaya başlarız çevremizde
Hata nerede mi başlıyor ailelerde. Eğitime yeterince önem verilmiyor. Daha küçükken çocukların geleceği için yeterli maddi yatırımlar yapılırken eğitim göz ardı edilebiliyor. Çocuklar aileden nasıl görürse öyle yetişiyor. Değerler neyse ailede o bilinçte bir çocuk oluyor. Birde şu var okumak için okul bitiriliyor. İyi bir meslek kariyer için. Her üniversite mezunu okumuş bilinçli birey sıfatında değil. Tv yarışmasında siyaset okuyan öğrencinin TBMM’nin diğer adını bilmemesi gündeme gelmiş ve konuşulmuştu. Gençlik gerçekten okuyor mu? Ya da her üniversiteye giden okuyor mu?
Eğitime okumaya çok önem verilmiş öyle ki ilk emri “OKU” olan bir dine mensubuz. Eğer biz okumazsak değerlerimize, tarihimize sahip çıkmazsak elin yabancısı gelir tarihimizi karalar. Okuduğum kitapta beynime işledi bu bölüm, Hiristyan barış gönüllüsü Türkiye’ye geliyor bir köyde araştırma yapmak için konaklıyor uzun zaman. Herkes ondan gavur diye bahsediyor. Bir gün cami imamıyla yan yana gelince köylü halkı onların gavur, müslüman meselesine açıklama getirmesini istiyor. Uzun bir söyleşide başlıyor aralarında halk dinliyor. Hıristiyan barış gönüllüsü engin bilgisiyle hep üstte kalıyor ve imama soruyor siz Kur’anın anlamının tamamını okudunuz mu? İmam tam değil tefsirden izahtan açıklamalara baktım diyor. Köylü böyle cevap olmaz evet ya da hayır demelisin diyor. İmam tamamını okumadım diyor. Bunun üzerine hıristyan ben İngilizce mealden tamamını okudum diyor!! Ve hıristyan adama büyük hayranlık besleniyor artık köyde.
Akıbetimiz hayrola..
YORUMLAR
Gösteriş ve yanlışlıklar bizi ezip bitiriyor.Artık Kütüphaneler garip Kütüphaneler okuyucu yönünden fakir.Gençlik sonu olmayan geçici heveslerin peşinden koşuyor.Teknolojinin nimetini sadece kullanmak olarak görüyor.Birileri düşünüyor planlıyor gerçekleştiriyor.Büyük kitleler sadece düğmesini basıp kullanmasını biliyor.Sevgili pemgamberimiz İLİM ÇİNDE bile olsa gidip bulun demiş ama, gösteriş riya şekilcilik öylesine ileriye gitmiş ki karşı çıksan suç...Eleştirsen suç...
Yazınızdan çok etkilendim.
Sağolun Varolun Kardeşim...
Zümra Zen
Çok güzel ifade ettiniz..Teşekkür ediyorum, saygılar
Nihayet bir Zümra Zen yazısı okuyabildik hayli zamandan sonra.Ama konu itibariyle o kadar ağır ve yerinde bir konuya girmişsin ki sevgili Zümra,ben ne anlatımından bahsedebileceğim ne de yazının akıcılığından(bahsetmedim güya :) )
O kadar haklı ki her satırın... Maalesef okumayı sevmiyoruz,bu bir gerçek.Japonlar sabahları metroda giderken (ayakta bile olsalar) kitap okuyorlar ama biz uyukluyoruz(ayakta bile olsak).. Hal böyle olunca evet maalesef her şeyi izlemeyi seven bir toplum olarak iş medyaya düşüyor,e ama hakkını vermek lazım.Üzerine düşeni çok güzel yapıyor biz de bir güzel yiyoruz,afiyet olsun... :(
Sevgiler Zümra Zen....
Zümra Zen
Değerli küs evet o taşiyomi sanatını okuyunca çok etkiledi beni. Hatta dedim bir daha hastaneye gidince dolmuşa çantamda kitap bulunduracağım :)
Ama alışkanlık haline getiremediğim için hep unutuyorum.. Gerçekten okuyan toplum ilerliyor bu bir gerçek. Umarım hazırı yiyen değil biraz yemeden, yemeğin nereden geldiğini araştırmak lazım.
Teşekkürler...
Ben başkaları adına konuşmayı sevmediğim için. Çoğul hitapları uygun bulmam bu nedenle "Ben" kullanırım. Mevlana "Bu gün Ahmet Benim" der , bu adla muhteşem şiirinde, Yunsu da "Bir ben var benden içeri" Başkalarının okuyup okumadığı ise kendi ifadeleriyle anlaşılabilir.Mesela ben okuyorum ama insanın bir okuma kapasitesi var. Önemli olan okuyup okumamak değil. Bilmek. Yani insan bildiği konuda bildiklerini konuşsa ya da yazsa sorun kalmaz. Ben yazınızın başlığını "Okunmuyor" olarak algılayarak yorum yazacağım.
Bu güzel yazının altına isim de olmalıydı. Kim söyledi kime söyledi ne makamda söyledi ne için söyledi soruları da önemli! Ben bu yazıyı kimden okudum "Zümra Zen" eklemiş ama yazının altında yazanın ismi yok. Elbet okuyucu ekleyeni yazan olarak anlayabilir, bir sorun olmaz denebilir ama.kim söylemiş? Önemli.
Yoruma şimdi geçebildim.
Her şeyden önce güzel bir yazı. Önce tebrik ederim. Evet okunmuyor çünkü insanlar hazır alıyor.Yazıyı beğendim ve katılıyorum içeriğe.
Yine "İnanma Bil" yazıma atıf yapacağım. Benim gözlemlediğim pek çok kişi okumadığı gibi , bilmiyor da. Neye inandığını da bilmiyor. Yazınızda bahsi geçen "Oku" hitabının ilk hitap olduüunu kuran açısından biliyor ama diğer hitaplardan bi haber. Ben genel olarak gözlemlerimi bizzat şahit olduğum şeyleri yoruma ekleyebilirim. Tahmin ya da fikir yürütemem bu haksızlık olur. Sıkça yaşadığım şeylerden bir durum şudur. Camiye giderim namaz çıkışı cemaatten çokbilmişlerle sohbet ederim. Eleman anlatır efendim dinimizde şu var kuranda bu var anlatır da anlatır. Sabırla dinlerim. Kuranı okudun mu diye sorarım. Mesela meal ya da tefsir hangisini muteber görüyorsan . Aldığım cevap şu; hayır tam manası ile okumadım! Kurandaki içeriğe ait bir kaç soru sorarım malumat var içerik yok. Ve malumat yanlış ama o kadar emin ki eleman kendi bilgisinden! Sonra kuranda baksi olan bir kaç şey önemli olanlardan ben bahis açarım. Eleman şiddetle olmaz öyle şey diye atlar. Kuranda bu dediğiniz şey yazmaz diye de beni fırçalar! Ben de ayet numarası veririm gidip bir bakın hangi meal yada tefsire güvenirseniz oradan bakın bu bahis var mı diye not defterine ayet numarasını yazıp eline tutuştururum. İkinci gün aynı elemanla karşılaşırım baktınmı? Hayır ne bakacağım ya. Senin dediğin kuranda olmaz! Hocaya sor derim. onu da yapmaz ve çok üzerine gidince de sen kuranı çarpıtıyorsun der bana, ;))) Eyvallah hacım derim ve yoluma devam ederim. Bu okumamak değil bu cehaletin inanç şeklinde yerleşmesidir. Taraf olup taraf olunan şeyi bilmemektir. Hatta bilmek de istememektir. Çünkü bilmek için ilk eylem okumak sonra deneyimlemek, elemanın öyle sıkıntıya girmesi gerekmiyor ki. İnanmış işte daha ne yapsın. Kuran ve sünnete uyanlar Cennete girer şeklinde konuşur ve etraftaki arkadaşları da başını sallayarak tasdik ederler. Kuranda ve sünnette ne var veya kuranda bu var diyene fırçayı basarlar. Bazı da fırçayla kalmaz. mazallah "Kafir, Münfık da ilan edebilirler!"
Son tahlilde, okumayanların sadece bildim sanan aslında inanç inanmak yüzeyinde kalanların neler yapabileceklerini tahmin ediniz. Deli ibrahimi bilirsiniz , muhteşem padişah, halife makamına oturabilmiş. Elbet böyle biri bu makama oturmuşsa diğer muhteşemleri anlamak da zorlaşır. Bir yanılgı da şudur. Her insan veya muhteşem olan insan hata yapabilir. Hata başka yazılı kural başkadır. Mesela savaşlarda kadın kızlara tecavüz edilmesine çok zaman engel olunmaz. Ama düşünün bu kural olsa ne olur. Mesela savaşta kadın ve kızlar cariye, erkekler ve çocuklar esir köle olacak diye yazılı emir olsa ne olur. İşte muhteşemleri yüzyıllar sonra eleştirenler olur. Ben kurandaki köle cariye ayetlerini inceledim. Kuranda köle cariye yapın demiyor ama köle cariye hukukunu ciddi manada düzenliyor. Peygamber efendimiz de köle cariye konusunda kaldırmalış hatta "Veda Hutbesinde" kölelere efendilerine itaat öneriyor. Bunun o zaman için çok önemli nedenleri vardır elbet. Okuyalım.
Ben yazınızı okumaktan ve yorumlamaktan zevk aldım, teşekkür ederim.
Saygı ve selamımla.
Ahmet Bektaş tarafından 11/16/2012 11:30:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Bektaş
Zümra Zen
Hiçbir şahsı okumuyor diye hedef almadan bir sorgulama yaptım ve bu yüzden "biz okuyor muyuz" diye sorguladım.
Bu tarihi tv'den öğrenip tartışanlar konusu epeydir beynimi kurcalıyor ve bunu dile getiriyordum uzun zamandır. Hatta en yakınımda bile izlediği diziden yola çıkarak Kanuni'yi tartışanlar var.Tartışılansa kanuninin haremi. Gerçekten ezberci olarak ilerliyoruz. Bu konuyu çok irdeliyorum yakın zamandan beri ama kendimde o ezbercilerin içindeyim. Bilinçli değiliz , bilinçli insan biraz sorgulayan olmalı. Sorgulayabilmek için o konuda bilgi sahibi olmalı, bilgi sahibi olmak içinde okunmalı..Hiç unutmadığım anımdır eğitim yıllarımın başlarında sürekli ders gördüğümüz bir kitap var hocamıza biz bunu mu okuyup eğitimci olacağız başka kitaplar söyleyin ya da anlatın dediğimizde ne yapalım bizde bunu okuduk dedi..Böyle süre gelen zamanda ezberci olup çıktık/m...
Başınızdan geçen olay çok manidar aslında. Hazır bilgiye konmak araştırmadan duyumlarla yola çıkmak işte..Birazda fetvaları işimize gelen ravi'lerden almak var. Hal böyle olunca araştırmak işimize gelmez, araştırırsak okumamız lazım şimdi kim bakar o kadar kitaba araştırınca bize uymayan fetva çıkabilir oda var. Böylece önümüze sürüleni hemen alıp yeme gibi bir alışkanlık var toplumuzda. (İstisnalar vardır)
Kıymetli katkınız için teşekkür ediyorum..
Ahmet Bektaş
Samimi olarak sevindiğimi söylemek isterim. Yorumumu kabul ettiğiniz için. Teşekkür ederim. Ben de size kendi içimden geleni söyleyim. "Yazın" korkusuzca yazın ki okunsun. Tarihsel süreçte hep nakil yazmışlar. Birbirlerinden kopyalayıp yazmışlar inanın hepsi birbirine bakıp yazmış. Ben elimden geldikçe araştırdıım. Risaleleri Bediüzzamandan, Gazaliden kimya, nur metafiziği, Yunus Mevlana bunlar özgün yazmış. Gazali nakilci olmuş ama o çok ayrıntılı yazmış. Bu ayrıntı insanı boğuyor. Muhyiddin Atrabi vehbi yazmış. Yani içsel evrensel. Bilginin kaynakları bilirsiniz ya nakildir ya da vehbidir. İçsel içsel olan da evrenseldir. Kalp temizliğine göre içsel olan en kıymetlisi. Çok konuştum ama cevher varsa açığa çıksın isterim. Hoş kalın, saygı ve selamımla.
Zümra Zen
Önerileriniz dikkate alınacaktır, teşekkür ediyorum..Saygılar..
Eğitim sistemimizin alt yapısını senelerdir, köhne bir zihniyete dayatıp ezberden öteye taşımayan milletiz biz. Senelerdir hep konuşulur bu mevzu ama bir türlü çocuklarımızı bilgiye yönlendirecek, merakı uyandıracak bir sistem yapılanması olmadı bu ülkede. Okuyan toplum gelişir. Çünkü okuyan toplum bireyleri düşünmeyi ve anlamayı öğrenir. Biz hep batıyı suçlaya duralım, müfredat yerinde saysın. Okumayı bilmeyen, okuduğunu anlamaktan bi haber nesil yetiştirmekte üstümüze yok.
Gazetelerin kitap dağıttığı dönemlerde, gazetelerle birlikte aynı kitapları çöpe atan bir toplumuz. Bu yüzden hz. google diye adlandırıyor yeni nesil interneti. Bundan sonrası çok daha karanlık bir dönem olacak ne yazık ki... Sanal dünyanın bilgisi ile ders yapan öğrencilerimiz var.
Dilerim bir gün her şey değişir. Yine de umudum var. Tek tük de olsa bakıyorum, otobüste, yolda seyahatte elinde kitap okuyan azda olsa meraklı bir kaç genç var.
Saygılarımla.
Zümra Zen
Toplumumuzda okuma alışkanlığı olmadığı içindir ki, dolmuşa binen iki küçük çocuğu olan annenin o çocuklara cevap verirken bir taraftan kitabını okumasına şaşılacak gözle bakılmıştı.
Okuyan gözlerinize sağlık, teşekkür ediyorum..
fetih filmini izlemiş yüzyılı kısa ve az izlemiş biri olarak yazınızn tamamına katılıyorum
çok güzel bir konuya çok nadide bir şekilde değinmiş iredelemişsiniz
Bir söz okudum “El alem film yapıp, Rambosunu kahraman yapar. Bizimkiler film yapıp, Padişahını zampara yapar !!!”
çok yerinde söylenmiştir mubarek kadınların koynundan çıkıp hiç sefere gidememiş halkla devlet işleriyle ilgilenememiştir filme göre
teşekkür ederiz araladığınız pencere adına
selam ile
saygı ile...
hüvel
teşekkür ederim.
güzel tesbitle yapmışsınız,
ben tv izlemem hatta çalışır halde de yoktur evimde,
merak edip filmine gitmiştim fetih 1453 ün, ağlanacak hali vardı gerçekten senaryonun.
okumayan bir milletiz, haklısınız ne diyeyim...
daha fazla kişinin okumasını diliyorum.
giraysu
merak edip filmine gitmiştim fetih 1453 ün, ağlanacak hali vardı gerçekten senaryonun.
bazı şeyler gözle görülmez ben diyorum niye seviyorum bu hüvel kardeşimizi bende tv nerdeyse hiç izlemem
nasıl diyebiliriz kan çekmesi gibi soydaşlık gibi kandaşlık gibi kardeşlik gibi haldaşlık gibi...
bir takdir cümlesi kurabilmek isterdim ama beceremedim sen anla...
saygımla...