soğuk ve ruhsuz
Ne sabahları bekledim bir serseri gibi… Ne de soluklanmak için durduğum yol kenarında bıraktım düşlerimi…
Her gidişin bana bir terk ediş oldu, bir neden bekleyerek ve susarak bekledim olmayan o soğuk sabahları. Sevmek dedikleri bu olsa gerek…
Uzakları bir veda gibi mi kabul etmeli bu soğuk kalbim? Ne taşlaşmış, ne de buz tutmuş bir vedaydı oysa bu. Sen hep benden uzakta bıraktığın yüreğini aradın çok uzaklarda, belki dünyanın sonunda… Ve ben; bir soluk daha sana kanmak için yaşamayı göze aldım. Bir elvedaydı başlatan bu ayrılık vakitlerini ve bir suskunluktu terk eden ellerimin o soğuk coğrafyasını…
Her karardığında şu koskoca sema, sana bir soluk daha uzaklaştım ben. Elbette bir terk ediş değildi benimki, sadece bir küçük hayat suskunluğu… Öksüz ve esir bırakılmış onca hayalden sonra; yokuş yukarı koşmanın zorluğu ve nefes nefese verilen bir hesaplaşmaydı bana bıraktığın o güzel hediye. Yanından uzaklaşmanın verdiği o edepsiz elem, aynada bıraktığım o güzel çizgilerin hikayesine benziyor, soğuk ve ruhsuz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.