- 502 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ferfane
FERFANE
Biz “ferfene”yi biliriz. Ferfene oynamayı... Çocukluk,ilk gençlik yıllarında birkaç arkadaş toplanırdık.Herkes evinden yiyecek,içecek... Hazırda ne varsa getirirdi. Bir güzel ziyafet çekerdik.
Ferfene,Arapça harîfane sözcüğünün dilimizdeki söylenişi.Mânâsı ise yiyecekleri ortaklaşa sağlanan toplantı demek.Bu kelimenin “arifane”den gelme olduğu bilinirse de doğrusu “harîfane”den geldiğidir.
“Ferfane”yi Rıfat Çakır’dan öğrendim. Rıfat Çakır,tavuk,horoz,culuk,bödü gibi kümes hayvanlarını aşırıp arkadaşlarla beraber yemeye “ferfane” diyor.Bunu da öğrenmiş olduk.
Şimdi bu ısınma turlarından sonra geliyorum bir ferfane hikayesine.Olay bizim köyde,bizim evde geçiyor.Küçük Kardeşim Arif,yeğenler Zeki,Abdullah ve Şevki eski evde iskambil oynuyorlar.Oyunda kaybeden bir tavuk getirecek.Nereden mi? Bakkaldan,marketten değil herhalde...Birilerinin kümesinden aşırılacak.Tavuk mu olur,horoz mu?..”Hadi gidelim.”denilecek.
Zeki-Abdullah,Arif-Şevki eşleşmiş. Al papazı ver kızı oynuyorlar.Vakit gece yarısı.Oyunun başlarında Zeki-Abdullah ikilisi başarılı.İlerleyen zamanda Arif-Şevki kanadı dengeyi sağlıyor.Giderek üstünlüğü ele geçirip oyunu kazanan taraf oluyor bu ikili.
“Hadi bakalım,diyorlar Zeki’yle Abdullah’a.Tavuk gelsin,hemen...Şimdi.”
Abdullah Kayseri’de kalıyor.Zeki Fransa’da...Ne bilsinler bizim köyü? Kimin kümesinde tavuk culuk olduğunu ? Arif’le Şevki insafa geliyor.Diyorlar ki:
“Zaptiye’nin ahırında tavuk,horoz dolu.Gidin,ordan alın...”
Zeki’yle Abdullah pel pel bakıyor.”İlle bize rehber olun.” diyorlar sanki. Kalkıyorlar. Hep birlikte gidiyorlar Zaptiye’nin ahıra. Her yer karanlık.Gecenin sessizliği. Oğulcuk uykuda. Arif’le Şevki gözcü. Zeki’yle Abdullah bir tavuk yakalıyor ahırdan.Kapıyı açık bırakıp kaçıyorlar.Tavuğu kesiyorlar Hacımer (Hacı Ömer) Ağa’nın avluda. Avlu boş...Şevki derisini birkaç saniyede sıyırıveriyor.Derisini birkaç denemeden sonra iki katlı odanın damına atıyorlar.Eski evde tavuğu bir güzel haşlayıp afiyetle yiyorlar.
Sabah yakın.Tan yerleri atıyor.Yatıyorlar.Arif birden yekiniyor:
“Ahırın kapısını kapattık mı uşak?..”
“Yoook...” diyor Zeki’yle Abdullah.
Arif:
“Hadi kalkın,kapıyı kapatıp gelelim.Fadime Hala anlar yoksa.Belki tilki milki girer.Yazıktır.”
Söylene sokrana kalkıyorlar.Gidip ahırın kapısını kapatıp geliyorlar. Vurup kafayı yatıyorlar.
Sabahın erken saatinde Fadime Hala’nın sesiyle uyanıyorlar.Fadime Hala Firdez Ana’ya:
“Gız Firdez...Benim tavıklardan biri gayıp.Akşam ahıra ben gapatdım.Yımırtlacı tavıktı.Gapı da gapalıydı ya...İki ayaklı dilkiler mi aldı ola?” diyor. Bunlar başlıyor gülmeye. Firdez Ana anlıyor vaziyeti.
Fadime Hala’yı saldıktan sonra bizim kafadarların sıkıp suyunu çıkarıyor. Yedikleri tavuğu burunlarından fitil fitil getiriyor.