KAÇAK TÜTÜN TADINDA KALALIM EY İLÇEM!
“Sar bir sigara tabakandan
Kaçak tütün tadında kalalım yıllarca.
Sevdam kaçak,
Yıllar kaçak.
Kalalım bir sarımlık sigarada,
İki yürek bir yaprakta.
Geçen günlere inat,
Sen kaçak,
Sevdam kaçak,
Yıllar kaçak”. Diye karalamışım evvelden. Şairlik var serde biraz, neylersin.Güzel olan hoş eyler gönlümüzü, mesut eyler, şad eyler. Şer uzak bizden, bed ırak bizden. Elem tere fiş kem gözlere şiş. Karalamak gerek içten gelen sözleri ama yağcılığa kaçmadan, riyakarlığa bulanmadan; harbice, olduğunca, delikanlıca.Uyar mı acaba? Racona halel gelmez değil mi? Çomaklar sokulunca kovana, can havliyle sağa sola saldırmanın manası nedir? O kovandakilerin saldırıları neticesinde soktuğu kişilerin canı can değil mi? “Bizimkisi patlıcan mı?” mahalle ağzıyla? “Yok abe, hıyar” dese bir muzip çocuk ağzı ile birileri. Sesimiz çok çıkmaya başladı mı vakit sona yaklaşıyor demektir. Perdenin sonu görünüyor demektir. Sabah oluyor demektir. Sabrımız bitiyor demektir. Bu yazıyı ne yana çekseniz bu yazı, “o” yazı olur. Dalga ise dalga, sertlikse sertlik, mizahsa mizah. Her makama, her mekana, her koltuğa uyar. Uygulayın, bedava.
Ah anlayabilsek yüreği bu ilçe için çarpanı? Yüreği; yolu için, sokağı için, okulu için atanı görebilsek. İdrak edebilsek yarına ait olanı. Bizden geriye kalanı sonraya bırakabilsek salimen. Kaçak dövüşmenin anlamı nedir ya da belden aşağı vurmanın oyunun kurallarında yeri var mıdır? Diyelim ki belden aşağı vurdunuz, utamaz mısınız hiç? Ayıp değil midir sizce?Yakışır mı size? Delikanlılığın raconunda var mıdır?
İnsanların içini nereden biliyorsunuz ya da insanların ağzından çıkanı kilometrelerce öteden nasıl duyuyorsunuz? Aklım almıyor. Uydu misali insanları var herkesin, kocaman kocaman hem de. Kabak gibi maazallah. Goca goca adamlar oturur goca garılar gibi dedikodu yapar, laf taşır. Bunlar ağız gözcüleri, “ha” deseniz cümlenizi kurarlar bir güzel, “ha” nızı ambalajlar ve hedefe postalarlar. Bu “ha” bizce, “halt etmek” tir.Ya da “hayvanlar”ın giriş kısmı. Ya da “ha uşak ha!”dır.Esasen harika demek istemişsinizdir. Ağzınızdan çıkanlar farklı şekillere girip, farklı yorumlara banıp, gümüş tepside söylediğinizin çok mübalağalı bir şekliyle ve kastınızın tersi ile zoka niyetine yutturuluyor ekabire.Yutma hemşerim sen de. Her zokaya kıt vurursan vay haline! Kıtını sevsinler. Sazanım benim. Pullu balığım. Sen kıt vurursan bize de afiyet olsun demek kalır. Şimdi sen kime yanasın? Bu kadar saf mıyız? Bu kadar ayakta uyuyan mıyız? Şimdi sen kime ağıtlar yakasın? Kime zılgıt çekesin?
Kaçak tütün anca dindirir sinirden bitap halimizi. Yarılmış bir yaraya bastığın zaman tütünü canın içine dek acır. Kaçak yollardan gönül bahçemize sızan maşukların cilveleri bizi teskin etmez. Kaçak yollardan beynimizin her bir noktasına isabet eden yanlışlar bizi yolumuzdan alıkoymaz.Yüreğimiz toplum için atıyorsa ve topluma bir şeyler verme, bir şeyler kazandırma derdiyle hemhal ise bundan kime ne zarar var? Biz layık değiliz sırtı sıvazlanmaya, alkışlanmaya, iltifat edilmeye. Biz hep oyunu dışarıdan seyretmek zorunda kalan çocuklarız.Oyunun içindekilerin oyunları görünmez ne yazık ki? Onların ki möhim değildir, çünkü onlar möhim zevatlardır. Gariban, yerli birisi yanlış yapsa aslan kesiliriz ve kellesini isteriz koltuğuyla beraber. Pire için yorgan yakarız. Pire de yanar gider kül olur.Ve biz de bir atasözünden kurtuluruz böylece. Koltuk sizin olsun kuru kelle bizi idare eder bundan sonra.Sağlam kelle sağlam koltukta bulunur unutmayın zinhar.
Bu öfke dinmez bir başlarsa.Gün çekilir gökyüzünden hiddetimden.Ay silinir karanlıktan.Dağlar yırtılır bir bez parçası gibi, şimşekler sopam olur savurduğum. Yeryüzü bir sofra bezi gibi silkelenir tarafımdan. İnsanlar ölür sesimden. Ne Köroğluyum, ne Deli Dumrul. İçindeki öfkeyi kusan bir yanardağım yüzyılların gerinden gelen. Lavlarım var akıttığım, lavlarım var püskürttüğüm. Yaklaşmayın yanarsınız.Yaklaşmayın uçarsınız.
Bu öfke dinmez bir başlarsa. Set çekseniz ne yazar? Yıkar gider kağıt parçası gibi. Çığ olur büyür, sel olur taşar bentleri. Hangi beden siper olacak bedeninize? Hangi can destek olacak canınıza? Şaşarım aklınıza ey ahali! Bırakır gidersiniz evladı ayalinizi.Toz bulutu olursunuz çöllerde , kutuplarda kar zerresi olursunuz eksinin altında.
Bu öfke, taşı kırdığında, göğü savurduğunda, yumuşağı sert eylediğinde.Güzeli çok güzel yaptığında, kötüyü beter ettiğinde. Bu öfke, içimizdeki buz dağlarını erittiğinde, yangınları heybetiyle söndürdüğünde, depremleri tetiklediğinde. Hortladığında nahak yere katledilenlerin ruhu, Hamlet psikolojisi, psikopat bir cereyan oluştuğunda insanlarda. Karanlık kuşları gökyüzünü sardığında bir çarşaf gibi, siyah bir çarşaf gibi hem de. Kuşlar düştüğünde sebepsiz gökyüzünden bir bir, ağaçlar devrildiğinde yegan yegan, ormanlar yandığında külliyen. Binalar devrildiğinde, köprülerin altında sular geçtiğinde çoktan. Üsküdar’a atını sürdüğünde; atı alan, yatı alan, katı alan.
Korkun benden.
Canavarlaşan insan ruhu, pimi çekilmiş bir bombadır.Var mı daha sefili?
Bir makinedir durmadan yakan yıkan. Var mı daha canisi?
İnsanları kaybetmeyin ki kaybolmayasınız insan içinde.
Yitip gitmeyesiniz faili meçhuller sokağında.
Sert bir yazı oldu. Sopa ile yazdım.Bu sopa kalemimizden dökülenlerin beynimize anlam yönüyle vurduğu sopadır, aldanmayasınız sakın. Anafor içindeyim, mazmunlar herkese açık.
Sopa, sıpa sopa ister
Sıpa, sopa der.
Sopa sopalar.
Sıpa kim, sopa kimde?