Önceleri Mektup Vardı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
01-11-2012
Merhaba…
Sevgili dostum S…
Otuz yıl aradan sonra sana bir mektup yazmanın heyecanı içindeyim. Mektup dedim de aklıma hep mektuplaşmanın tarihi olduğu, unutulduğu hissine kapılıyorum. Ve mektuplara dair unutmuşluk kavramı beynimi karıncalandırıyor! Öyle ya! Yenilenmek, yenileşmek insanların artık elzem bir savaşı olmuştur.
İtiraf etmeliyim ki metalarla yapılan her yeniliğe karşıyım fakat gelenekçi de değilim; bilimsel alanlarda insanların felsefesine uygun, doğa-tabiata saygılı yeniliklere de saygılıyım.
Duygu ve düşüncelerde, insanlara, doğaya ve tüm canlılara faydalı olacak yenilikler güzeldir fakat metalarla yapılan her yenilik bence tüm özlem kavramları yok etmektedir bir bakıma
Yenileşmek, Bir şeylerimizi yitirmektir; özel hayatımız, özel değerlerimiz gittikçe yozlaşmaktadır. Örneğin: eskiden mektuplarla, mektup dolusu özlemlerimizi, kokumuzu, hasret söylemlerimizi gönderirdik. Bunu yazarken de karşıdan gelecek mektupları sabırla beklerdik; sabır etmeyi de biliyorduk. Şimdi ise sabırsız, panik atak, korkuyla, kaygıyla yaşama bakar olduk! Misafirliğe giderken bile telefon olmadığı için apar topar gider, gittiğimiz yerde bulunan akraba veya dostlarımıza sürpriz yapardık. Ziyaretçi ile evdekiler arasında inanılmaz sevgi nidaları yükselirdi; her şey içimizde geldiği gibiydi.
Mektup aslında yazanın kokusu, ağlaması veya sevinci düştüğü sayfalar olup, Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name’dir. Öyle ya! Kimi mektuplarda gözyaşı saklıdır kiminin de sevincini…
Teknoloji yalnızlığı yaşadığımız bu yeni yüzyılda tüm özlem kavramları metalikleşmiş durumdadır; meta ile kalkar meta ile yatar olmuşuz! Teknolojiye yenilmeyen tek olgularımız ‘ağlamak ile gülmek’ kalmıştır! Bu iki olgu hala inadına değişmemiştir; ağlama ve gülmenin yenisi, yenileşmesi yoktur çünkü…
Mektup; Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name olduğunu daha önce de yazdığım gibi artık tarihe mal olmuş belgelerdir.
Üç önemli yenilik veya gelişmelik olan Telefon, Televizyon ve internet üzerine bir şeyler söylemek isterim.
Telefon: belki zamanda tasarruf, işlerimizi kolaylaştırmış olabilir fakat uzağımızda olan birinin ruh halini yansıtamaz hani yansıtsa bile bire bir yan yana hasbıhalleşmek kadar haz vermez.
Televizyon: aile bireylerin aynı odada olmasına rağmen birbirinden uzaklaştırmıştır ayrıca komşuluk, akrabalık bağlarını da gevşemiştir. Misafir kültürü olan ülkemizde manevi duyguların üstün olduğu bir yaşam tarzımızda televizyon yaşam biçimlerimizi değiştirdiği gibi soğuksu maddi duygular empoze etmiştir.
İnternet: insanlara muntazam bir kolaylık sağladığı aşikârdır fakat bireylerin öğrenmek isterken, istemediği, görmek, duymak istemediği şeyleri de gözüne gözüne sokarcasına amaçlandırılmıştır; ticaridir, ticarethanedir…
Sevgili dostum…
Velhasıl, her yenilik bir kaybetme sanatı olmuştur. Nerde o eski sıcak sohbetlerimiz? Akraba, komşu ilişiklilerimiz?
Bir sobanın başında oturmuş kalabalık, bir yandan çay, kahvelerini içerken bir yandan da büyüklerimizden masal, hikâye ve sözlü sohbetler dinlerdik. Bir “selamü aleyküm” ile başlayan sohbetler sabaha yakın bir vakitte “Allah, rahatlık, huzur versin” dilekleriyle ayrılır günün tüm yorgunluğunu unutmuş olarak evlerimize döner giderdik.
Bayramlar ve düğünlerde de aynı soğukluk görülmektedir. Eskiden üç günlük bayram ile üç günlük düğünlerde eğlenir, sıcak dostluğumuzu pekiştirirdik. Şimdi ise bayramın ilk günün öğleden sonrası bayram bittiği gibi herkesi kendi kovuğuna çekilir ve düğünler de düğün salonunda dört-beş saat içinde görevini ifa edip evlerine çekilir olmuş! Ne bayramlar eski tadında ne de düğün-dernekler renkli cümbüş…
“Neymiş vakit nakitmiş” hızlı giden kazanırmış, adeta herkes maraton koşucusu olmuştur! Koş babam koş… Sahi böyle koşa koşa insanlar nereye koşarlar?
___________________________________________________________________________
“Mektubuma son verirken, çok çok selam ederim, büyüklerin ellerinden hürmetle öper, küçüklerin gözlerinde çok çok çok hasretle öperim. Burada pek değişik havadisler yoktur eğer oralarda bir havadis olursa bana yaz!
Kestane kebap, acele cevap… “
KORO
Bak postacı geliyor
Selam veriyor
Herkes ona bakıyor
Merak ediyor
ÇOCUK
Çok teşekkür ederim
Postacı sana
Pek sevinçli haberler
Getirdin bana
POSTACI
Bu gün yalnız bu kadar
Darılmayınız
Yarın yine gelirim
Hoşçakalınız
KORO
Haydi git güle güle
Uğurlar olsun
Ellerin dert görmesin
Kısmetle dolsun
Evlerin veya apartmanların giriş koridorlarında asılı Posta kutucukları hala var mıdır bilmem fakat telefon mesajların herkesin gönlünde taht kurduğu bir dönemdeyiz. Bir dakikalık tuşlara basılmasıyla ‘mesajınız gönderildi’ hızlılığı baş döndürüyor. Haytalarımız ne kadar elektronikleşti değil mi?
ZARFTIR
Gön: Deman Ronahi
Sayın: S… ÖZLEM
Düş sokağı, Unutuluş cad. Mavi Apt. no:11
Çınar/ İSTANBUL
YORUMLAR
lacivertin dediği gibi, yazınız mektuptu ama biz onu bir tuşla okuduk:)
Gelişen teknoloji bizleri bir çok şeye kavuştururken, bir çok şeyden de mahrum ediyor. Mektubun sıcaklığı gibi...
Tebrikler
DemAN
Teşekkürlerimle
Saygı ve selamlarımla
hala mektup yazan biriyim eski taka arabasına bindiği için dalga geçilen yaşlılar gibi...
bir kaç ay önce de hala telefonda ve bazen ziyaret ederekde görüştüğü bir öğretmenime 7 sayfalık bir mektup yazdım lise yıllarımızdan ve hayatımıza kattıklarından yaptığımız çocukluklardan da bahsederek ve bir gül ile birlikte evlerine yolladım aynı gün postacı değil bir arkadaşım ile( adresini bilmiyordum )
çok şaşırarak almış arkadaşıma bir çay ikram etmiş o varken okumamış
o gün beni aramadı, bir sms bile atmadı tabi onun yaşı bendne hayli büyük belki o kısa mesajlara karşı olanlardandır ertesi günde aramadı yazmadı çok üzüldüm hani mektuplar sabırla beklenirdi demişsiniz ya biz işte o sabrı yitirmiş olanız bir hafta sonra filandı sanırım aradı ve sen beni ağlatmak zorunda mısın dedi ve ağladı ağladı... ne güzel yazmışsın her gün okudum beni çok mutlu ettin öğretmen olmanın en güzel yanı bu unutmayan ve hayatına katan en az bir kaç öğrencin oluyor Rabbim bahtını açık etsin hiç üzümle emi ..... dualar etti ve ağlayarak kapattı. sesindeki mutluluğu ve heyecanı bu son teknoloji telefonlar ile de hissedebiliyordum ve hala yazıyorum yolladığım yolllamadığım o kadar çok mektubum var ki ileride torunlarıma kalacağını umuyorum hoş bir anı olarak şimdide beni mutlu etmeye yetiyorlar... yazmak çok kıymetli bir eylemdir
ama kağıtta kalemde dokunulduğunda yazarken ve okurkun nur üstüne nur gibidir
çok güzel bir paylaşımdı iyi ki güne gelmişde okuyabildik
kalemi kutlarım
selam ile...
DemAN
Uzun yorumunuzla zahmet edip mektubuma değer katığınız için çok ama çok teşekkür ederim, sağolun efendim
Selam ve saygılarımla
Yazınız bir mektup gibi,ve biz bunu bir tuşa dokunup okuduk
İronik
.
Kutlarım
DemAN
Teşekkürlerimle sevgili Laci
Selamlarımla
Giden o kadar çok değer var ki, bırakın duyguları İnsanlar artık yaşantılarını beğenmiyor olacaklar ki, yalan dolan ortama hakim olmuş. Samimiyet vefa İnsani olan nice erdemler yok olmuş.
İnsanlar karakter oluşturmuşlar kendilerine çifter çifter.
İnsan karakterini düşünüyorum, onu güçlü kılan vicdanını, şimdi sorasım geliyor da dilim varmıyor. en iyisi susmak ve sizi,duyarlı yüreğinizi tebrik etmek istiyorum.
saygılar
DemAN
Sevgi, saygılarımla
Evet mektuplaşmak güzeldi,sıcaktı sözler,hasret kokardı sayfalar,bir heyecan vardı,duygu yoğunluğu baş döndürürdü bilhassa aşk mektupları içtendi,samimiydi,sevgi yumağıydı,,,,
ya şimdi buz gibi soğuk cümleler...
Tek güzel yanı anında mesajlarla haberleşmek,postacının yolunu gözlemeden,uzun süre merak etmeden ve tabi kaybolan mektuplar yok.
güzeldi...kutluyorum ve esenlikler diliyorum.
DemAN
Zaman ayırıp, mektubuma değer katığınız için sağolun efendim
Selamlarımla
Sahi mektuplar vardı değil mi?Ne çok severdim... Hatta daha 5 yıl öncesine kadar inadına mektuplaştığım arkadaşlar vardı,ne kadar sıcaktı,samimiydi her şey... Dokunmak çünkü,o satırlara gözlerinin dokunduğunu bilmek ve o kağıda ellerinin..Onun sıcaklığı bizi saran,telefonda ya da maillerde eksik olan bu.Yazı stilleri bile aynı ister istemez.Oysa mektuplarda öyle mi?
Bir de küçükken mektup sonlarına böyle maniler falan yazardık değil mi?:)
Yazınız çok içten ve gerçekçi olmuş,gerçek bir mektup..Ya gönderdiğiniz adres?Düş Sokağı,Unutuluş Cad. Çok güzel:)
DemAN
Selamlarımla/ saygılarımla
Bir de pul vardı.
Hani üstünde çeşit çeşit fotoğraflar olan.
Hatta kolleksiyoncuları vardı. Belli dönemlerde fotoğrafların resimleri değişir, biz de o kolleksiyonculara özenip, (ne anlıyorsak) biriktirirdik. Her şeyin modası geçiyormuş meğer...
Bilemedik.
DemAN
Selamlarımla
önemli bir yok oluş
artık mavi gökyüzüne bakıp
mavice bir selamla kuşlara
bana mektup gelecek mi heyecanlarımızın yerinden
kargalar geçer olmuş
yazı için teşekkürler
saygıyla...
DemAN
Selamlarımla
Evet mektup yaşantımızdan çekildi nerdeyse.Artık kimseler:
"Mektup selam söyle benden sılaya / Nidem benim için eller ağlasın." demiyor.Ya o Yozgat türküsündeki deli hasretin hıçkırığı:
"Yüksek minaerede okunur azen
Takatim yoktur ki hanemi gezem
Okumam yazmam yok mektubum yazam
Elin yazdığı da bu kadar olur."
Yazıda tekrara düşülmüş.Mektubun tanımında.Tanım sözcükleri aynı.İki cümlenin birinde "name",ikincisinde belge denilmiş.İnternet ticaridir.Görmek istemediğinizi gözünüze gözünüze sokuyor.Doğru da,komuta sende.Bas tuşa.Görmek istemediğini geç.Her şey insanda başlayıp insanda bitiyor.
Selam ve saygıyla...
DemAN
Haklısınız.... Mektup tanımı iki kez yazmamın sebebi özelikle vurgu yapmaktı fakat dediğiniz gibi tekrar olmuş, fazlalık gibi oldu. Name, mektup olarak Belge ise mektupların tarihe karıştığını ifade etmek istediğimdendi.
Bu faydalı değerlendirmeniz için çok ama çok teşekkür ediyorum. Edebiyat alanında paslaşmak her zaman yararlıdır ve siz değerli dostlarım sayesinde bir şeyler yazabiliyor, öğreniyorum.
Tekrar çok teşekkür ederim, sağolun efendim
Saygılarımla
Mustafa Topaloğlu
Teşekkürler ediyorum.Saygılarımla...
Güzeldi, gelişen teknoloji bazı şeylerin işlevlerini yitirmesine neden olabiliyor. Bunlardan biri de mektup zarfı tabi. Bunlara yanmak, üzülmek yerine alışmak lazım. Gelişmeyi durdurmak istemiyoruz değil mi? Fakat şiirlere, şarkılara, yazılara konu olması da gerekli eski şeylerin. Tarihi ve kültürel devamlılığın sağlanması, sosyal bağların sağlam kalması için. Bu bakımdan yazınızı çok anlamlı buluyorum. Saygılarımlasınız.
DemAN
Değerli görüşleriniz için her daim sağolun efendim
Selamlarımla