3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2513
Okunma
Kendini Arayan Adam
Gözleri dağların eteklerine sinmiş sonunu bilmediği yollara takılıyordu adamın her adımında biraz daha yalpalıyordu zamanın vefa yoksunu taşlarına sitem ederken… Ruhunun çöllerine ne zaman düşerdi cemreler bilmiyordu. Öylesi biçare bekliyordu umuda muştusunu sermiş baharı.
Kuytu bir zamanın hüzne düşen yapraklarından topluyordu ümit kırıntılarını.Yaşamın gökkuşağı varsa eğer bir gün mutlaka geçerdi kıyılarından nasılsa ..
Ve gri bir yalnızlık sarıyordu ince ince düşen bulutların yeni sözlenmiş ahitlerinde. Her söz sadakatini yitirmiş ufku terk eden şafak kadar vefasızdı bu yalnızlık savaşında…
Oysa etrafında binlerce insan yığını vardı. Sahte tebessümlerin yüzünü ne kadar gölgelediğini anımsayamadığı. Samimiyetsiz içi boş övgülerin güneşi ne kadar da cılız yansıttığını fark ediyordu adam. Ve… Birikiyordu. Ne zaman sıyrılırlardı maskelerinden hangi yüzleri daha az acıtıyordu kalbini bilemedi…
An geliyor zemheri bir mevsimin üzerine yığıldığını hissediyordu ..Kirpiklerini asıyordu karanlığı delen lacivert gecelere.
Sokaklar kaldırımlar… Soğuk ve loş ışıklar… Şehir, ıslak ve kimsesizlerin sığınağı... Yıldızlar da ışımıyordu sönük bir matemi heceliyordu her biri… Tebessümleri bile buruktu biraz da içli…
Derinlerinde gizlediği bir suskunluğu vardı adamın.. Sustukça tükeniyordu satırlara damlayan mürekkebi..Sustukça durgunlaşıyordu buğulu bir nehir gibi…Ve büyüyordu kırıldıkça ruhuna yansıyan ayna…Yalnızca dudak kıvrımlarına düşen kurak bir sözdü duyumsadığı. Kendim sizim!..
Züleyha Özbay Bilgiç/kasım 2012