- 569 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Dize Daha Ekledi
Neyi bekliyordu? Komşu kadının karşı pencereden gülümsemesini mi günaydın dercesine..? Sadece onun değil çatının, bacaya tüneyen kuşun, sokaktan geçen iki gencin de ona dokunmasını gülüşleriyle, o pencerenin gerisinde her sabahki gibi süzülüp giden bir gölge olmaktan kurtarıp onu yeniden var etmesini…
“Anne çok acıktım!” dedi küçük bir kız sesi. Anne olduğunu hatırlattı ona yeniden. Biraz daha olgun ve erkek bir ses homurdandı az sonra. “Kahvaltı hazır değil mi?” Komşu kadın kadar inanarak, çok güçlü bir şekilde tutabilir miydi o da tabakları? Gireceği yolda varacağı noktaya doğru emin adımlar atarak, bir an bile boşluğa düşmeden ilerleyebilir miydi?
O kadın bu soruları yüzünde gördüğü için hiç gülmüyordu ona belki de. Başka komşulara gösterdiği o güneşli yüzünü büyük bir titizlikle saklıyordu ondan sanki. Hak etmediği bir şeyi vermekten korkar gibi…
“Hayatım gömleğimi ütüledin, değil mi?” diye sordu kocası, yine unuttun mu yoksa diyen kaygılı bir sesle. Son günlerde çok sık tekrarlanmaya başlamıştı bu unutkanlık hali. Yürüdüğü yolu sorgulaması daha da artalı beri mideleri yarı aç, gömlekleri yarı ütülü gönderir olmuş; elleri daha az dokunur olmuştu sevdiklerine.
İşe mi başlasaydı yine? O zaman da şimdikinden çok farkı olmayacak, kocası ve çocukları ona yine eksik bıraktığı şeyler yüzünden küskün bakışlar atacaklardı gerçi. Ama hiç değilse bir “ama”sı olacaktı, güçlü bir nedeni… Göğsünü dolu dolu şişiren bir nefesin içine katıp, “yorgunum” diyebilecekti. Her dediği güçlü bir nefesle ulaşacaktı karşısındakilere. Nedensiz, belirsiz, anlamsız kalmayacaktı yaptığı hiçbir şey.
“Hemen ütülerim canım.” dedi. Yine o nefret ettiği ses çıkmıştı boğazından. Kararsız, her an geri dönebilecek, yaptığı işi ortasında bırakıp çekip gidebilecek birinin sesi… Şiirleri geldi aklına. Sıkı sıkı tuttuğu kalemi, defteri, bir ucundan yakalamaya çalıştığı güzel cümleler… Yayınevi sahibi bir arkadaşı vardı. “Şiirlerin çok güzel…” demişti. Bir gün ona birkaçını okumuştu. Sesi ne kadar farklıydı! Daha bir derinlerden gelmiş, daha bir kendi sesi gibi çıkmıştı sanki. Şiirleri ona sesinde kaybolan bir şeyleri geri vermişti.
İlk kez kocasının dolgun ücreti yaşamı güzelleştiren bir niteliğe bürünmüştü. Ütülü, pırıl pırıl gömleği, ceketi gerçek anlamlarına kavuşmuştu yeniden. O anlamlara tutunup bir çırpıda koştu yatak odasına.
Ütüyü bitirir bitirmez açacaktı niyetini hayat arkadaşına. Kitabı çıkarması için gereken parayı vereceğinden en küçük şüphesi yoktu. Şiirlerinde sorguladığı hayatı ilk kez sorgusuz sualsiz kabullenmiş bir yüzle döndü az sonra mutfağa. Boşalan bardakları doldurdu, kızına reçel sürdü. Bir cümlenin ucundan tuttu tabakları kaldırırken, tamama erdirdi… Çıkacak kitabına bir dize daha ekledi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.