NOKTA
Her şeye çok çabuk alışıyordum. Bu alışkanlık üç noktalara döner, sürüp giderdi.
Bir gün herşeyden uzaklaştığım anda bulutların arasında olduğumu gördüm. Dünya ne kadarda küçüktü...ne garip bir renktesin dünya...
renklerin içinde insanlar yaşar... o insanlardan biri de benim dünya...
ya benim içimdeki renkler? onları da gösterir misin?
ama gösterme dünya... boşluğun içinde yeni bir boşluğa gerek yok...
sevdim...(üç nokta)
sevildim...(üç nokta)
aldattım...(üç nokta)
aldatıldım...(üç nokta)
Yağmurlu bir sabahta gözlerini açıp söylediği cümlelerden anlaşılan tek kelime pişmanım kelimesiydi. Ağlıyordu. Ellerini yastığına koymuş başı dik birşeyleri mırıldanıyordu...
dinlemek istemiyorum ben bulutların arasında dünyamı seyrediyorum sus artık!
sessizliği dinlemeye devam ettiğimde ise onun gözleriyle karşılaştım. ağlamaktan kıpkırmızı olmuş ve şişmiş gözleri korkuttu beni.
Artık geri dönüş yok, kes ağlamayı!
Gözlerinden akan gözyaşlarını silmişti. bana doğru döndü ve günlerce hapsolmuş yatağından kalkmaya çalıştı. Pişmanlık onun yüreğinin içinde kalmalıydı. İnsanların pişman olmalarını görmek istemiyorum.
"Bugün seni tebessüm ettirecek şeyler bulalım. Bebekler gibi ağladığını görmek istemiyorum, sinirimi bozuyor!"
İnsanları güldürmek kolay değildi. Onuda öyle...(üç nokta)
Yalnız Kalmak İstiyorum...(üç nokta)
Peki dedim ve çıktım bulutların arasına. Nasıl olsa Ona yardım edemeyecektim. O üzerindekileri çıkarmış ılık bir duş almaya başlamıştı bile. Bense bulutların arasında dünya ile başbaşa...(üç nokta)
Düşündüm... Düşündüm... ve yine Düşündüm...(üç nokta)
Hayatımdan neleri silip attım, neleri kazanıp neleri kaybettim. Hepsini düşündüm. Kazandıklarım arasında yine yalnız olduğumu gördüm yalan dünya...(üç nokta)
Ailemi sevmiyordum, onlarla yaşamayı da sevmiyordum, ama onlarsız kendimi de sevmiyordum...(üç nokta)
İnsanları ve dünyayı düşündükçe içimde yağan yağmurlar ıslattı bedenimi...
Üşüyorum...(üç nokta)
İçimi ısıtsın diye sarıldığım bedenler, yüreğimi mutlu etsin diye dokunduğum ruhlar...Neden hep aldığım yere geri döndüler? Bana ait ne kaldı sende dünya?
Duştan çıkmıştı. üzerine en sevdiği rengi kondurmuştu... Turuncu. Ona yakışıyordu. Saçlarını kurulamış, makyajını bile yapmıştı ben dünya ile hesaplaşırken.
Ortalığı toparlamış ve en sevdiği kitabı eline alıp okuduğunu görünce şaşırmıştım. Yüzüme baktı ve "Alıştım..." dedi. Onun iyi olduğunu gördükten sonra yanından ayrıldım.
Öyle ya benim daha mühim işlerim vardı, daha dünya ile hesaplaşmamı bitirmemiştim!
Sabaha kadar bulutların arasında dünyayla hesaplaştım. Dünyanın renkleri değişiyordu. Önce Mavilikler ortadan kayboldu, daha sonra kahverengili kısımlar...Yeşil? Yeşilde gitmeye başladı.
Neler oluyor?
Ben gittikten sonra, yıllardır hiç açıp girmediği anne ve babasının odasına girmiş, tozların içinden çıkarttığı annesinin tülbentini ve babasının resmini avuçları arasına alıp keskin bıçakla bedenine sapladığı bıçak darbeleri...(üç nokta)
Dünya artık kırmızıydı...Güneşin yakıcılığından mı? Yoksa acı çekerek bedeninden akıttığın kanın renginden mi?
Bulutlar... Dünya?... sizleri artık göremiyorum...
Neredesiniz?
ve Sonunda bitiyordum hikayelerin....(dört nokta)
...Od...