- 1491 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Söyle sevgili, hangi aşk masalıydı kandıran ikimizi?
Gün geçtikçe unuturum derken her gün daha fazla sevmek korkutuyor beni.
Sen bunu görüpte cesaretleniyorsun biliyorum.
Kendini daha çok geriye çekiyorsun.
Sonra ben isyan bayrağımı kaldırıyorum göklere.
Artık yeter diyorum.
Bu kadar sevgi, bu kadar değer fazla diyorum.
Sonra bir an geliyor her şeyden değerli oluyorsun.
İlk önce dilim söylüyor bunları, sonra saf kalbime de inandırıyorum.
Kalbimde en derinlere kazıyorum.
Sonra yorulmaya başlıyorum, seni kazırken canımı acıtmaya başlıyorum.
Bir yandan tamam diyor, bitti. Daha da ileri gitmicem diyor.
Sonra birden vazgeçiyor, yine inanıyor dilime.
Kaldığı yerden devam ediyor.
Özene, bezene işliyor seni.
Kaldığı yerden devam ediyor.
Canımı acıta acıta, kendini kanata kanata.
O da biliyor zarar görüyor.
Ama biraz acımasız, inatlaşıyor yine.
Ben kaçtıkça bir yerlerden açığımı bulup tekrar içime işliyor.
Ama nedense isyanlarımı, haykırışlarımı hiçe sayıyor.
Hep o, hep o diyor.
Takılı kalmış sende, beyninle iş birliği kurmuş devam ediyor.
Dur desem de umurunda değil.
Senin yaptığın oyunları çok seviyor.
Çünkü bunu da bir oyun sanıyor.
Güya sen saklambaç oynuyormuşsun, mutlaka bulacakmış seni.
Sevgisini sınamaya çalışıyormuşsun, ne kadar sevdiğini ölçmek istiyormuş.
Dilim hayır diyor, ona aldırmıyor.
Acıyor ama belli etmiyor.
Evet, ben anladım.
Ben değil.
Kalbim seni çok seviyor.
’’İyi geliyordun acıyan yaralarıma...’’
Bir de baktım ki acıyan yaram `sen´ oldun...
Hiç kabuk bağlamayan...
Hep kan bağlayan...
İzinsizce, izini hücrelerime işleyen...
Ve hiçbir yolunun dönüşü olmadı!
Yolunda ardımı kıra kıra ilerledim.
İlk aşkımı devirecek kadar sevdim.
Sen de biliyordun, öyle seviyorum ki...
Dönüşü olmayan tüm yollarıma inat!
Sabahtan çıkan her yol, geceye yol alıyordu...
Kahrolası gece...
Şah kesiliyordu karşımda, ukala!
Yarama tuz basıyordu, vicdansız!
Gece, gece ve yıldızları...
Kaymaya niyetsiz âmâlı...
Sanki sırtlarından asılı, bir ben miyim, kayan.
Bir ben miyim, kendi kendini yakan.
Bir ben miyim, aleviyle aydınlatamayan.
Ve sevmeyi öğrenemeyen…
Ne unutacak kadar nefret ettin.
Ne hatırlayacak kadar sevdin!
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin.
Biliyorum.
Beni hep bulmamak için aradın.
Yanılgımdın.
Yandığımdın.
Yangındın.
Şimdi İçimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık;
Tamamlayamadık bizi.
Elimden tutmadın yalnızlığımın, Saçlarımı da uzaklarına gömdün.
İçimin mavisi senin okyanusundandı.
Al!
Geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun.
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim, sana bensizliği terk ediyorum.
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek bir gün ne kadar büyük olursan ol, insanlara her zaman 2.şansı ver.
Eğer bu insanı seviyorsan 3.şansı da ver.
Ama 4 olmasın.
Benim seni ne kadar sevdiğimi anlatmaya ne dilim ne de kelimelerim yeter Hazel.
Ama elimde olsa seni ne kadar sevmek isterdim biliyor musun?
Ezan ile namaz arası kadar…
Doğduğumda kulağıma okunan ezan, öldüğüm kılınan cenaze namazıma kadar, her saniye seni sevmek isterdim.
HAZEL.
Gel De Gör Beni Bugün sensizliğin kaçıncı günüdür, artık saymıyorum.
Akşam bütün esmerliğiyle çökünce kentin üstüne, kaldırımlardaki ayak sesindir.
Herkes sensin biraz, hiçbiri sen değil.
Kimselere soramaz oldum seni.
Neredesin sevgili!
Kiminlesin?
Sormalara gücüm yok benim.
Aynalara yüzüm yok.
Aslında, geçmişe ilişkin her şeyi unutmak vardı, anılarda sen olmasan.
Saçlarıma sinen kokun olmasa.
Yüzün olmasa kendimi bir bulup bir yitirdiğim.
Sesin olmasa.
Duyduğumda bütün duygularımı mühürleyen, unutmak vardı, anlamıyorsun, seni bu kadar sevmesem.
Yazık, ne çok değiştik ikimiz de.
Sen sevgili sıcaklığını yabancı tenlerde arıyorsan;
Ben yanında bayramlığına sarılan çocuklar gibiyken, şimdi yaşama ilişkin hiçbir şey düşünemez olmuşsam.
Söyle sevgili, hangi aşk masalıydı kandıran ikimizi?
Sana ah etmem, tanırsın beni.
Ama Tanrı’nın gücüne gidecek, korkum bu.
Bilinmedik zamanlarda apansız daldığında beni anımsayacaksın.
En son gördüğünde nasılsam, öyle anımsayacaksın.
Tanımsız korkular bölecek uykunu.
Unutamayacaksın.
Bugün sensizliğin kaçıncı günüdür, artık saymıyorum.
Akşam bütün esmerliğiyle çökünce kentin üstüne, kaldırımlardaki ayak sesindir.
Herkes sensin biraz, hiçbiri sen değil.
Gel, son kez gör beni, artık tanıyamazsın.
Bir zamanlar bakmalara kıyamadığın gözlerime bak, belki yalnızca onları koruyabildim, hepsi bu.
Gel de gör beni, yanımdan ayrılma.
Cansız kalırsam kollarında, darılma.
Tuğçe BOZLAK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.